Bilkent Üniversitesi
Bilkent Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi

Bilkent Üniversitesi

Ankara·4.3K Takipçi

Güncelleme (14/7/2014):
- Aşağıda bahsettiğim University of California ile olan değişim anlaşmaları maalesef feshedildi.
- Bu yaz mezun oldum. Şu an itibariyle gözlemlediğim, akademik kariyer ve savunma sanayi için Bilkent'in enfes olduğu, ancak özel sektörler için Boğaziçi'nin tartışılmaz bir vizyon kazandırdığı.

-----------------------------------------------------------------

Tercih döneminde aklımı yiyip bitiren bir soru oldu bu. Bilkent mi, ODTÜ mü? Yoksa Boğaziçi mi? O dönemde “Elektrik – Elektronik Mühendisliği” okuma kararımı çoktan vermiş birisi olarak, tek düşündüğüm üniversite tercihiydi. Bilkent kaliteli, ODTÜ ve Boğaziçi’nin ismi yeter, hepsinin ayrı bir güzelliği var. Ancak en akıllı tercihin Bilkent olduğunu düşünmesem şu an Bilkent’te olmazdım.

En başında Bilkent, Elektrik – Elektronik Mühendisliği eğitimini Türkiye’de en iyi veren okul olarak ön plana çıkıyor. Bunu okula geldiğiniz zaman da yoğun ve ağır bir ders programıyla karşılaştığınızda anlıyorsunuz. Ancak düşündüğünüz zaman, ODTÜ ya da Boğaziçi de en kötü halleriyle dahi harika bir eğitim veriyorlar. Öyle olmasalar bugün bulundukları yerde bulunmazlardı. Bu açıdan bakınca, eğitim kalitesi sadece Bilkent’i seçmemi “destekleyen” bir şeydi, işin gerçek sebebi değil.

Peki neydi bu gerçek sebep? Yurtdışı olanakları. Bilkent’te hem öğrenciyken, hem de mezun olduktan sonra master yapmak istediğiniz zaman acayip geniş yurtdışı olanakları var. Çiçeği burnunda birçok vakıf üniversitesi bu yolla öğrenci kandırıyor biliyorum, ancak Bilkent’in durumu öyle değil. Henüz öğrenciyken Berkeley ve UCLA gibi ABD’deki en iyi okullara değişim öğrencisi olarak gitme imkanınız var, diğer vakıf üniversitelerindeki gibi Amerika’nın kıyıda köşede kalmış üniversitelerine değil. Tabi bunlar için yüksek bir ortalama gerek, o ayrı. İşte diğer üniversiteler bu noktada sıkıntılı. Eleştirmek istemem, ancak özellikle diğer üniversitelerde hem üniversite öğrencileri için hem de master dönemi için yurtdışına çıkma konusunda inanılmaz bir karşıtlık var. İmkan olmamasını geçtim, imkan yaratılmıyor. Siz kendiniz imkan bulsanız, referans alamıyorsunuz. “Beyin göçü”nü engellemenin yolunu öğrenci göndermeyi tamamen kesmekte gören bu anlayış, beni doğrudan doğruya Bilkent’e yönlendirdi.

Zamanında bir büyüğüm, “Bilkent diğer üniversitelerden yüksek bir seviyededir. Eğer diğer üniversitelerde okursan gelir Bilkent’te master yaparsın. Eğer Bilkent’te üniversite eğitimini alırsan, master zamanında Amerika yolcusu olursun” demişti. Tercih döneminde yaptığım gezilerde bunun kesinlikle böyle olduğu kanısına vardım, zaten Bilkent laboratuvarlarındaki sayısız ODTÜ’lü master öğrencileri bunun en büyük kanıtı.

Siz siz olun, neyi önemsediğinizi iyi belirleyin. Eğer not ortalamasını pek önemsemeyip üniversite hayatı yaşamak derdindeyseniz, ODTÜ sizlere harika bir kampus öneriyor. Ancak Türkiye’nin en iyi profesörlerinden kaliteli eğitim almak, özel üniversitenin uçsuz bucaksız imkanlarından yararlanmak ve de “yurtdışına gideceğim” dediğinizde size direnen bir anlayışla karşılaşmak istemiyorsanız yapacağınız bir ve yalnız bir tercih var: Bilkent Üniversitesi.

Kayıt dönemi benim için her anlamda uçuşlarda olduğum bir dönemdi. Hangi üniversiteye gideceğime bir türlü karar veremiyordum. Sadece şehre istinaden fikirlerim oluşmuştu. İnsanların cık cık seslerini kulaklarımda hissedeceğime eminim ama başıma bir şey gelmeyecekse İstanbul’u ezelden beri sevemedim. Benim için İstanbul gezilecek şehirdir. O yüzden Boğazici, İtü, Koç, Sabancı dörtlüsü benim için çok ön planda olmadı. Kampüs istedim, yurt dışı olanakları istedim, iyi akademisyenler istedim, havalı olsun istedim. İzmir ile Ankara arasında kalan ben, kalbim Ege’de kalsa da, Bilkent’in gönderdiği kitap ve cd farkıyla Ankara’yı ve Bilkent’i seçtim.

Hayri Şen
Hayri Şen
Pazarlama Müdürü, Koç Holding

Üniversite sınavı sonrası tercih döneminde yapılan seçimlerden birisi olmadığı için, üniversiteden çok bölüme odaklı bir seçimim olmuştu. Çünkü Grafik Tasarım bölümü, yetenek sınavıyla alan bir bölüm olduğundan, birkaç üniversitenin sınavlara katıldım. Bilkent Üniversitesi'ni seçmemse biraz tesadüfler üzerine kurulu oldu. Son anda karar vererek, yetenek sınavına katıldım. Çünkü okul anlamında özel üniversite hissiyatım çok yoktu. Sonuç olarak sadece ismini ve büyüklüğünü bildiğim bir üniversiteye, tamamen şansımı deneyerek yetenek sınavını kazanarak katıldım.

Bilkent Üniversitesi kampüsünü görüp, etkilenmemekte mümkün değil. Denizli'de doğup büyümüş birisi olarak, İstanbul sevdası yerine, içimde oluşan Ankara'da yaşama hissi de etkili oldu. O günden bugüne değişen şeyse, başta kararsız olduğum seçimin, iyi ki Bilkent'i seçtim şekline dönüşmesidir. Arada yönetiminden tut, bazı eğitimlerine kadar çok kızsam da sanırım yine o ilk sınava girdiğim güne dönsem, yine Bilkent'i seçerdim.

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

Benim hedefim ODTU Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimiydi, puanım beklediğimden yüksek gelince ben devlete harç vereceğime Bilkent bana burs versin dedim, çok da araştırmadan soruşturmadan bodoslama gittim. İyi ki Bilkent’e gelmişim, içimde çok kaldığı için ODTU’de yüksek yapıyorum, okulumu mumla arıyorum.

Devlet üniversitelerini hiçbir zaman tercih etmeyi düşünmedim. Bürokrasi, kadrolaşma, devletin kafasına göre atadığı rektörler, bütçe darlığı, öğrenciye ilgisizlik gibi sebeplerden dolayı devlet üniversitelerine hep soğuk baktım. Vakıf üniversitelerini devlet üniversitelerine göre çok daha yenilikçi, atılımcı ve başarılı buluyorum. Vakıf üniversitelerini inceleyince de üç seçeneğimin olduğunu gördüm, en azından okumak istediğim bölümde başarılı olan: Bilkent, Koç ve Sabancı. Üçünün de tanıtım günlerine katıldım. Sabancı'nın rektörünü çok laubali ve gayriciddi buldum. Ayrıca okulun core dersler sisteminin de zaman kaybı olduğunu düşündüğüm için Sabancı'yı kolayca eledim. Koç ve Bilkent arasında seçim yapmak kolay olmadı dürüst olmak gerekirse. Ama Bilkent'in Koç'a göre çok daha eski ve oturmuş bir sisteme sahip olması, daha tecrübeli olması benim için ayırt edici bir faktör oldu. Ayrıca üniversitelerin kurucularına baktığımızda İhsan Doğramacı'nın Koç ailesine göre çok daha vizyoner ve eğitim sevdalısı olduğu gerçeği de bu süreçte seçim yapmamı kolaylaştırdı.

Kampüs ortamı çok güzel. Her fakültüye/bölüme erişilebilirlik açısından yerleşkesi çok iyi. Genel eğitimi ciddi anlamda çok iyi, keza yetiştirdikleri öğrencilerde iyi birer mezun olarak iş hayatına atılıyor.

Akademik başarıların yanı sıra sosyal aktivitelere erişim imkanı da çok fazla.

Servisleri çok büyük bir artıya sahip, hatta birçok üniversiteden daha iyi olduğu kesin. Kampüse ve şehre ulaşım çok fazla kolay.

Her ne kadar çok az kullansam da, kütüphanesi tartışılmaz bir güzellikte. Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi Türkiye'deki en iyi kütüphanelerden birisi.

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

1) Kampüsümüze bayılıyorum. 7/24 canınız sıkıldığında rahatça dolaşabilirsiniz. Kimse size “Bu saatte burada ne arıyorsun?” demez. Özellikle kulağınızda mp3 player’ınız ile yürümekten zevk alıyor, doğayla iç içe olmak istiyorsanız Bilkent Üniversitesi size bu imkanı fazlasıyla veriyor.

2)Öğretim üyelerinin kalitesi ve beraberinde gelen akademik başarılarının fazlalığı. Eğer idealist birisi iseniz ve Bilkent’te okuyorsanız yapamayacağınız şey yok. Geçenlerde görünmezlik pelerinini buldular, yakında ışınlanmayı bulsalar da rahatlasak diye bekliyorum. Denizli-Ankara arası 7 saat yol çekilmiyor.

3)Yurtları. Ailem Ankara’da yaşamıyor olduğu için okula ilk geldiğimde yurda yerleştim. Üniversiteye gelmeden önce “2. sınıfta eve çıkılır abi” düşüncesine sahip birisi olarak söyleyebilirim ki Bilkent’e gelip bu fikir üzerinde 180 derece dönüş yapmış bir insanım. Evet çok doğru. Bilkent Üniversitesi’nin yurtta kalan öğrencilere sundukları saymakla bitmez. Eğer Merkez Kampüs yurtlarında kalıyor iseniz istediğiniz bir vakitte yurttan dışarı adımınızı atabilir ve yine istediğiniz vakitte yurda dönebilirsiniz. Doğu Kampüs yurtlarında bu pek mümkün olmuyor sanırım; ama merkezde kimse size karışmıyor. Bu bence bir üniversitenin yurtta kalan öğrencisine sağlayabileceği en güzel imkanlardan. Ayrıca odalarının kullanışlılığı, haftalık bakımı ve temizliği, banyo ve tuvaletlerin bakımı, ortak mutfak ve çalışma odalarında arkadaşlarınızla vakit geçirme imkanı, çamaşır ve ütü odalarının varlığı ile Bilkent Üniversitesi yurtları bizlere güzel bir konaklama sağlıyor.

4) Her ne kadar çok takılma şansı bulamasam da halka açık kütüphanesi bizlere her türlü yazılı,işitsel ve görsel kaynak sağlamakla yetinmiyor,ayrıca bizlere harika bir ders çalışma ortamı sunuyor.

5) Sportif olanaklar… Eğer Bilkent öğrencisi iseniz arkadaşlarınızla kampüs içerisinde bulunan halısahada futbol maçı yapabilir ya da canınız isterse mangal partisi verebilirsiniz. Kapalı spor salonlarının varlığı ile 4 mevsim vücut geliştirebilir, basketbol, voleybol vb. gibi sporlar ile eğlenebilirsiniz.

6) Öğrenci kulüpleri ile ünivesitede ders olarak bulamayacağınız şeyleri öğrenebilir, kendinizi sadece Bilkent ile sınırlamayıp üniversite sınırları dışına adım atabilirsiniz. Bu kulüplerde öğreneceğiniz bilgileri, kazanacağınız tecrübeleri ve edineceğiniz kontakları mezun olduktan sonra iş hayatınızda kullanabilirsiniz.

7)İstediğiniz hocadan, uygun vakitlerde ders alma imkanı. Evet yanlış duymadınız, Bilkent’te yalnızca alacağınız dersi değil, dersin hocasını da seçebiliyorsunuz. Tabi bu durum ders kayıt dönemlerinde bölüm sekreterliklerinin önünde yığılmalar ve sisteme laf atmalarla sonuçlansa da şanslı olanlarımız istedikleri dersi istedikleri hocadan alabiliyor.

Gördüğünüz gibi Bilkent’te sınır yok. Sınıra yer de yok !

Bu üniversiteye adım attığımdan beri aklımda hep şu laf dolaşıyor: “Hayallerimin ötesinde bir üniversitede okuyorum.”

Bilkent Üniversitesi'ni genel anlamda çok seviyorum. Özel olarak da aklıma gelen şeyleri aşağıya listeliyorum.

- Kampüs
- Bilkentli insanlar
- Servisler
- Radyo Bilkent
- Kampüs çevresi
- Ankara'da oluşu (İstanbul???)
- Hocalar

Tuğberk Kılıç
Tuğberk Kılıç
Chief Executive Officer, Anlatsın

Okulda müzikten kimyaya, elektrik-elektronikten tiyatroya, iletişim-tasarımdan siyasal bilimlere birçok bölüm var bunların sunduğunu imkanlardan faydalanabilirsiniz. Bilkent bu nedenle kişisel gelişime çok açık bir üniversite. Hangi bölümden olursanız olun, müzik bölümünden piyano dersi, tiyatro bölümünden oyunculuk dersi, iletişim-tasarımdan sinematografi dersi, kimya bölümünden evrim hakkında ders alabilirsiniz. Okulun uluslararası tanınırlığı da oldukça yüksek. Birçok araştırma kuruluşunca Bilkent Türkiye'nin en iyi üniversitesi seçildi ve dünya sıralamasında en iyi 100-250 arasında yer aldı. Ayrıca Bilkent'in kütüphanesi de Türkiye'deki üniversite kütüphaneleri arasında en büyüğü. Yarım milyona yakın kitap ve dergiden oluşan arşivden Bilkent öğrencisi olmasanız bile faydalanabiliyorsunuz. Kütüphanede olmayan kitabı da sipariş edebiliyorsunuz. Ben birkaç defa ABD'den kitap getirttim. Sipariş işlemi bedava fakat kitabı sonra kütüphaneye iade etmeniz gerekiyor.

Akademik kadrosu iyidir, ulaşım birimleri iyidir; yemekleri güzeldir, kafeleri güzeldir; öğrenci kulüpleri aktiftir, Mühendislik Topluluğu isimli mükemmel ötesi öğrenci kulübüne sahiptir.

İnterneti her daim ilk sırayı kapar. Grafik Tasarım bölümünde okumuş birisi olarak, internete neredeyse hiçbir zaman erişemedim. İlk 2 sene modemin altında grup halinde yere oturarak internete erişmeye çalışan bir öğrenci grubuyduk. Son sene her ne kadar düzelse de hala aktif değildi. Ki kampüs interneti de öyle, yani açık alanda wifi alanı çok kısıtlı.

Yemekhaneleri ikinci sırada yer alır. Çok pahalı ve tekdüze yemekler sevilesi değil. Örneğin Güzel Sanatlar Fakültesi tarafı Express Cafe / Speed Cafe / Kıraç olmak üzere yemeklerin tadının pek olmadığı bir bölgeye sahiptir. İçlerinde yine en iyisi Kıraç'tır ama çok giremezsiniz yemek kokusu sizi boğar. Speed'in yemek fiyatlarına hiç değinmiyorum bile. Öğrenci olarak, bölümünüze dışarıdan yemek sipariş etmenin daha ucuz olduğu bir yaşam alanına sahip (Son dönem catering Spor Salonuna da açıldı ama bize uğramadı sayılır). Kampüsün alt kısımlarında Cafe Inn gibi yerler olsa da, uzak olduğundan zaten tost yiyeyim daha iyi modu oluyor.

Üçüncü sırada ise tuvaletleri geliyor. Bu konuda temizlikten bahsetmiyorum, eski oluşundan bahsediyorum. Grafik Tasarım (FB Binası) bölümü tuvaletlerine kağıt peçete bile sanırım ya son sene geldi. Mezuniyet Tören'ine ailem geldiğinde ODEON'da tuvaletlere kadar beğenmişlerdi ama tabii ki gel bir de bize sor demeden geçememiştim (Tekrar söylüyorum, temizlik değil, temizlik şirketi o konuda işini iyi yapıyordu, hakkını vermek gerekli.)

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

1) Yemeklerin pahalı oluşu. Tabldot, 1 öğün yemeği en ucuz 3 liraya getirebilirsiniz. Yemekler güzel; ancak ne diyim zaman zaman yenilemeyecek seviyeye ulaşabiliyor. Gerek bu yüzden,gerekse kişisel sebeplerinizden(tabldotun yurtlara uzak oluşunun yarattığı üşengeçlik gibi) kampüs içerisindeki kafelere umut bağlıyorsunuz; fakat onlar da sizlere en ucuz 6 lira civarı yemek imkanı sunuyor ve bir süre sonra yediğiniz yemeklerin tekrarlamaya başladığını fark ediyorsunuz. Açıkçası ODTÜ’deki meşhur “ÇATI”nın Bilkent’te olmasını isterdim.

Aslında pahalılığı sadece yemeklerle sınırlamayıp üniversite hayatının geneline yaymak istiyorum. Bilkent orta gelirli bir aile öğrencisine göre biraz fazla ve gereksiz pahalı. Örnekleyecek olursam dönem içinde çok az açıp kurcalayacağınız bir kitaba sırf yurt dışından getiriliyor diye 90 lira verebilirsiniz. Tabi bu durumu kullanılmış kitap,e-book, fotokopi veya korsan kitap şeklinde halletmeye çalışmak en mantıklısı.

2) Ödev,proje, sınav,sunum vs. gibi akademik ögelerin fazlalığı yüzünden diğer üniversitelerin öğrencilerine göre Bilkent öğrencisi sosyal hayat konusunda biraz daha zor durumda bırakılıyor. Tabi bu durumu şansa çevirip çok başarılı bir akademik hayat yaşayabilirsiniz. Fakat benim gibi mezun olunca iş hayatına atılmak istiyorsanız ve üniversitede bari biraz kafa dinleyeyim diyorsanız Bilkent sizi zorlayabilir. Eğer hayatınızı bir düzene sokabilirseniz bu durum sizlere çok büyük bir sıkıntı olmayacaktır. (2 arkadaşımı örnek gösterirdim şimdi, ki zaten ikisi de bu platforma yazı yazmış, ama malum özel hayata saygı denen bir şey var.)

3) Dağ başında olduğu için şehir içiyle ulaşım biraz sıkıntılı olabiliyor.Bilkent bu durumu hafta içi ve hafta sonu saatte bir kalkan servisleri, ve uygun vakitlerde kalkan dolmuşları ile çözmeye çalışıyor. Ayrıca bu dönem içerisinde başlatılan EGO hizmeti ile kampüsün içine kadar bir otobüs gönderiliyor.

Yani sonuç olarak Bilkent’te okuyan biri için sorunlu bir durum yok değil; ancak sorunlar da uygun biçimlerde çözülmeye çalışılıyor.

Bazi hocalari cok tuhaf ve kaprisli gercekten. Matematik bolumundeki Ruslar mesela, konustuklarini anlamak icin ingilizce bilmek yetmiyor, Rus aksani ogrenmek gerekiyor. Kimi Ingilizce hocalari da kendini mukemmel saniyor, ama isin dogrusu boyle ogretmenler hep olacak universitede. Kacis yok yani.

Bunun disinda, bir donem katlanmama ragmen hazirligi biraz sikinti bilkentin. Hazirlik kampusu, bolumlerin bulundugu merkez kampusten ayri oldugu icin kendini birazcik dislanmis hissediyorsun, zil caliyor, zaten saginda solunda ilkokul ve lise var. Ayrica hazirlik atlama sinavi da epey zor bence. Yine de ben cabuk kurtuldum, o nedenle cok sey yazamayacagim.

Yil icinde sinavlardan cok sizi zorlayan sey bitip tukenmeyen odevler, essayler ve projeler. Bolum dersleri de degil, almak zorunda oldugunuz akademik ingilizce, tarih, turkce gibi dersler biraz zorlayici geliyor. Sahsen ben donem boyunca amelelik yapiyormus gibi hissettim, surekli bir kompozisyon, essay yazdirma cabasi, sayfalarca suren haftalik odevler. Elimizde olsa odev olmasin sinav olsun diyecegiz, diyecegim daha dogrusu.

Öğrencilerin, tabiri caizse “Bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umrumda mı dünya?” havasında olmaları.

herkes fabrikasyon birbirinin aynı ve çok tiki var burda onlara uymayın yalnız takılın sınav zamanı sizden ders notu alırlar parayı basıp

Feriha ve Pis Yedili sanal şeyler arkadaşlar ciddiye almayın bi şunları ya.

Hayri Şen
Hayri Şen
Pazarlama Müdürü, Koç Holding

Öyle bir ayrımın olduğunu düşünmüyorum. Kaldı ki burslu olup durumu çok iyi olan da var, burssuz olup ailesi durumu anca kurtaran da var. Yani öğrencinin aldığı burs ne diğer öğrencilerin ne de öğretmenlerin ona bakışını değiştirmiyor.

Kendi tecrübelerimden bahsetmek gerekirse, her türlü(tam burslu, yarım burslu, burssuz) arkadaşım var. Ne ben onlara bursları var mı diye sordum ne de onlar bana. Ama bazen insanlar kendiliğinden söyleyiveriyor işte bu sayede biliyorum. Genellikle kafası uyuşan insanlar arkadaşlık yapar. Ekonomik durumları benzer olanlar değil. Ekonomik durumun hiçbir etkisi yok demeyeceğim çünkü altında spor araba olan kişi elbette istatistiksel olarak sosyalleşmesi daha kolay olan kişidir (yani bedava taşıyorsun insanları olsun o da). Ama altında arabası olan burslu insanlar da var.

Genellikle ODTÜ ve İTÜ'lüler tarafından yürütülen bir propaganda bu kanımca ve bundan diğer iyi özel okullar da muzdarip. ODTÜ ve İTÜ'de de eğer bakarsanız bir sürü spor araba görebilirsiniz çünkü o okullara zenginler giremez diye bir kural yok ve babası zengin olan çocuk iyi devlet okullarına giremez diye bir kural da yok. Her şey insanın kendi sosyal yeteneklerine, birikimine ve görgüsüne kalmış.

Ek olarak ifade etmek isterim. Bilkent genel olarak da hoşgörülü bir okul. Okulda her türlü kesimden insan var. Türkiye'de çok ender görülen LGBT kulübü bile var. Eğer ayrım varsa o da şakayla karışık mühendis-işletmeci ayrımıdır.

Kesinlikle yok çünkü kimse kimsenin burslu veya burssuz okuduğunun bilgisinde değil. İnsanın böbürlenme huyu yoksa ki bu da binde bir gerçekleşen bir şey, dereceyle giren insanları bilmezsiniz bile. Hazırlık okurken 2 arkadaşım da Türkiye derecesi yapıp, Bilkent seçerek burs almışlar, başarılarını çok uzun zaman sonra öğrendik.

Bilkent'in farklı yanı bu aslında. Girerken yaptığınız derecenin değil de, içindeyken çabaladığınız vaktin karşılığını aldığınız bir üniversite olduğundan, onca yoğunluğun ve zor çalışmanın arasında, kimsenin ayrım yapmaya dahi vakti kalmaz (:

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

Arkadaşlarımın çoğunun burs durumundan habersizim. Genelde kimse kimsenin burs durumuyla ilgilenmez, tesadüfen sohbet arasında öğrenirsiniz. Burslu/burssuz arasında ayrım var diyeni sopayla kovalamak lazım, eskide kalmış onlar.

Tuğberk Kılıç
Tuğberk Kılıç
Chief Executive Officer, Anlatsın

Burslu kim burssuz kim onu bi' çözebilirsek belki ayrımı da görebiliriz Bilkent'te; ama kesinlikle kim burslu kim burssuz anlamanız bence imkansız. Ayrım sıfır, ilişkiler mükemmel.

- Kulüplerin "mentor" programları oluyor. Sizi üst sınıflardan bir koç ile eşleştiriyorlar, siz de aklınıza takılanları soruyorsunuz. Bu programlara katılın, ben çok faydalandım.

- İnsanlarla tanışmaktan çekinmeyin. Unutmayın ki herkes yeni geldi ve yeni arkadaşlar arıyor.

- Bilkent'e özel 2. el satış sitelerinden faydalanın.

http://goto.bilkent.edu.tr/trader/
http://biltrader.net/

- İngilizceniz çok iyi olsa bile, eğer ekonomik kaygınız yoksa veya bursluysanız, kesinlikle hazırlığı atlamayın. Hazırlık sadece ingilizce öğrenmek için değil, aynı zamanda liseden üniversiteye geçişi rahatlatan bir dönem. Ayrıca farklı bölümlerden arkadaşlarınızın olmasını sağlar.

- İngilizceniz orta / kötü ise hazırlıkta derslerinize önem verin, 1 yıldan fazla hazırlık okumak hoş değil. Unutmayın ki bütün dersleriniz İngilizce olacak.

- En az 1 yıl yurtta kalın. Yurt ortamı eğlenceli bir şey, ayrıca yine çevre yapmanızı sağlar.

- Son olarak güzel bir +4 yıl sizi bekliyor. Tadını çıkarın ^_^

Eril Ezerel
Eril Ezerel
Founding CEO, Anlatsın

Sağda solda garip garip şeyler duyarak geldiğiniz üniversitenin aslında öyle olmadığını fark edeceksiniz, öncelikle rahatlayın.

Burslu/Burssuz ayrımı yok, bu yüzden yaklaşık 4-5 sene sürecek güzel kemik arkadaş çevresi edinmeye çalışın.

Bir dönem dahi olsa hazırlık okuyun, iyi bir arkadaş çevresinin temelleri genellikle burada atılır. Direkt bölüme gelip, saf saf gezenlerden olmayın. Hazırlık biraz sıkıcı olsa da, muhabbeti keyiflidir.

Kulüpleri takip edin, katılın, gerekirse görev alın. Sosyal çevrenizi ve etkinliğinizi artıracaktır. Çünkü unutmayın Bilkent eğitimi ağır bir üniversite, çoğu şeye vaktiniz kalmayacak kadar derse boğulacaksınız. Genellikle bu ilk sene ve son sene olur. Bazı bölümlerde ise her sene olabilir. Asosyalseniz eve çıkmak yerine, yurdu tercih edin. Çevreyi geliştirmeye ve kaynaşmaya etkendir. Sonraki senelerde eve çıkınca daha güzel olur.

Önce sonbaharda, sonrasında da ilkbaharda Bilkent çimlerinin tadını çıkartın. Özellikle kışın çok ararsınız o güneşi..

Son olarak, Eng101/102 hocalarınızı iyi seçin ve devamsızlıktan kalmayın. Birinci sınıftan sonra programınızı çok fazla işgal edecek bir takvime sahip. Kendinizi salmayın, çünkü dördüncü sınıfa kadar bu dersi alanlar bile vardır.

Son olarak ise, tadını çıkartın. 4 sene çabuk geçiyor (:

Fatih Şentürk
Fatih Şentürk
Lead UX Designer, GrandVision

MT adında çok eğlenceli bir kulüp var bölüm ayrımı gözetmiyor kesinlikle katılın. Üniversite hayatınız daha anlamlı, eğlenceli ve yararlı geçecektir.

Bilkent, sosyal imkanları Türkiye'deki birçok üniversiteye kıyasla bir hayli fazla olan bir okul. Her zevke göre öğrenci kulüpleri mevcut. Yeni başlayanların üniversiteye adımlarını attıkları ilk günden itibaren onları farklı deneyimlere çekmeye çalışan sosyal aktiviteler ve kulüpler olacak. Biraz akışına bırakıp çekildikleri yöne gitmelerinde fayda var. Beğenmezlerse başka arayışların içine girebilirler ama en beğendiklerinde karar kılıp devamlılık göstermek ve üniversite hayatından başka bir yerde edinemeyecekleri tecrübeleri edinmek belki de en büyük kazanımları olacaktır.

Hazırlığı elden geliyorsa bir dönemde atlamak ve irregular öğrenci olmak en büyük tavsiyem olabilir. Kimi dersler için irregular olmak cok büyük bir avantaj ve bana kalırsa 3.5 yılda bitirmek gibi bir isteğiniz yoksa çok daha rahat.

Bir diger onerimse eng101 ve eng102 derslerinde her şeyden çok hocaya dikkat etmek. Dersten alacağınız not hocanızla doğrudan doğruya ilgili maalesef.