Tıp seçmemin nedeni, sanırım gerçekten bu eğitimin sonunda gerçeken nitelikli insanlar olacağımıza inanmak, en önemli varlığımız olan sağlık konusunda insanlara yardım edebilmek ve iş bulma konusunun daha garanti olması sanırım.
Beyaz önlüğe olan hayranlığımdandır diyebilirim :)
Biyoloji en sevdiğim dersti ve gerçekten tıbba ilgim oldu hep. Hem dersler çok zevkli gözükürdü gözüme, hem de bir insanın ağrısını dindirebilmek, bir insanı iyileştirebilmek bence çok büyük bir mutluluk, başka hiçbir meslekte yoktur bence bu haz.
Pek çok tıp öğrencisi tarafından inkar edilse de açıkça gelecek garantisi. Türkiye şartlarına kıyasla iyi bir kazanç ve çoğu mesleğin kazandıramayacağı kadar prestij ve ego tatmini sağlaması.
Ben aslında hep mühendislik istemişimdir lise yıllarımda. Ama bilirsiniz genelde çocuklar üzerinde tıp seçmesi yönünde aile baskısı olur. Yani tamamen istemeyerek girdim ben tıp fakültesine. Ancak şimdi çok memnunum. Zorla girdim ama iyi ki zorlamışlar diyorum, çünkü hekim olduğumda insanların bana minnettar kaldıklarını görmek onların acılarını dindirmenin zevkini doyumunu yaşamak beni mutlu edecek bunu biliyorum.
Genelde fen lisesinden mezun olanlar ya tıp yazar ya da mühendislik. Benim istediğim üniversitenin mühendislik bölümleri tutmuyordu. Sınava tekrar girmek de gözümde büyüdüğü için tıp yazmaya karar verdim.
Ben ilk olarak neden ingilizce tıp fakültesini tercih ettiğimi açıklayayım. Benim hedefim kendimi akademik olarak geliştirmek araştırmalar yapmak bu yüzden ingilizce bilmem(çok iyi bir mesleki ingilizce tabi ki) çok önemliydi. Tıp alanında Türkiye çok gelişmiş bir çok ülkeye göre ama buna rağmen yabancı kaynakları takip etmeniz gerekiyor. Eğer ingilizce bilmezseniz dünya çapında yayınlanan makalelerden faydalanabilmek için Türkçeye çevrilmesini beklemeniz gerekiyor bu da dünyayı en az 6 ay geriden takip etmek demek. Aynı zamanda sadece makaleler değil yeni bulunan tedavi yöntemlerini de geriden takip etmek zorunda kalırsınız iyi bir ingilizceniz yok ise. Ama hedefi normal bir doktor olup devlet hastanesinde çalışmak olan bir öğrenci için kesinlikle Türkçe tıp öneririm. Fakat şu bilinmelidir ki Acıbadem gibi büyük sağlık gruplarında çalışmak istiyorsanız en azından ingilizce bilmeniz şarttır(farklı yabancı dillerde artı sağlayacaktır). Bir de bu sene yapılan değişiklikle TUS sınavında başarılı olsanız bile sınavınızın geçerli olabilmesi için YDS(yabancı dil sınavı)'den 50 ve üzeri not almanız gerekiyor ki bu da düşük bir not değil genel ingilizcenizin yeterli olması gerekir(bunun için de bir çok insan son sene kursa gidiyor.TUS kursunun yanında bir de ingilizce). İngilizce tıpın tek bir dezavantajı olduğuna inanıyorum o da ilk sene biraz zorlanabilme ihtimali ki eğer istekli olursanız kısa sürede ingilizce derslere uyum sağlayabilirsiniz. Bana bir tercih hakkı daha verilseydi gene ingilizce seçerdim pişman değilim ingilizce tıp okuduğum için.
Avantajı:İngilizce tıp okumak size uluslararası doktor olabilme ve yurtdışında ya da yabancı hastanede çalışabilme, staj yapabilme, etkinliklere katılabilme olanağı sağlar. Yabancı tıp makalelerini rahatlıkla okuyabileceğiniz bir eğitim verir. Böylelikle dünyada tıp alanında neler olduğunu takip edebilirsiniz. Dezavantajı:Tıp okumak iki kat zorlaşır ve dersi takip etmek ve ezberlemek eziyet gibi gelir.
Ben Türkçe amfideyim. % 30 ingilizce bizim de. Labları ingilizce görüyoruz. İlerde onlara nasıl faydası olur pek bilmiyorum, yurt dışına gittiklerinde rahatlık sağlayabilir. Size İngilizce tıp olanlardan duyduklarımı aktarabilirim. Genel olarak hocaların ingilizcelerinin yetersizliğinden şikayetçiler, tabi iyi hocalar da var. Bize göre daha az ayrıntı gördükleri söyleniyor. İlk birkaç aydan sonra alışılıyormuş ingilizceye de, duyduğum kadarıyla tabi :) Tıp, Türkçe okunur bence. İngilizce tıp geldiği halde Türkçe yazan çok arkadaşım var, çok mantıklı.
Tus zamanı geldiğinde, akademik olarak ilerlemek istediğinizde, yurtdışında bir konferansa katıldığınızda ya da sunum yapmanız gerektiğinde,dünya yayınlarını takip etmeniz gerektiğinde, yabancı bir hastanız olduğunda ve en önemlisi toplumdaki saygın bir doktor olarak doğru ve akademik bir ingilizce hayatınızın her alanında lazım olacak. Ben zorlanırım yapamam tıp zaten zor diye düşünmeyin sadece alışma süreci gerektiriyor.
Dünyanın başka hiçbir ülkesinde tıp eğitimi anadilden başka bir dilde verilmezken Türkiyede ingilizce tıp diye bir kavram olmasını tuhaf buluyorum! 6 senemi tıp fakültesinin zorluğu yetmezmiş gibi bir de ingilizceye kafa yorarak geçirmek istemediğim için türkçe tıp seçtim ben ve tercihimden çok mutluyum.
Arada bir doktor çıkıyormuş işte. :p
Tip bolumunden mezun olanlar cekilen kuralar sonucu ulkemizin saglik kuruluslarindan birinde pratisyen hekim olarak ise baslarlar. Ancak zorunlu hizmet kuralari cekildiginde hemen gidilmez tus beklenir.tus sonucunda bir yere yerlesenler yerlestikleri yerde asistan olarak goreve baslarken digerleri 2 yillik zorunlu hizmet icin pratisyen hekim olarak ise baslar. Mezun oldugunuzda diplomaniza devlet tarafindan el koyulan tek bolum olan tipta zorunlu hizmetinizi yapana kadar diplomaniz verilmez haliyle ozel hastanelerde calisamazsiniz. Zorunlu hizmet sonrasinda diplomayi alinca ozele gecebilirsiniz :)
Doktor olursunuz. TUS tan sonra uzmanlık seçerek bir alanda uzmanlaşırsınız. Ayrıca öğretim görevlisi olarak da kariyerinize devam edebilirsiniz. Eğer başarılı olursanız yapacaklarınızın haddi sınırı olmaz. Yurt dışı konferanslar, yut içi pek çok Tıp toplantılarına katılarak kendinizi hem alanınızda hem de kişilik olarak geliştirebilirsiniz.
Elbette büyük çoğunluğu doktorluk yapmaktadır. Üniversitede akademisyen olarak devam etmek de bir tercihtir. Akademisyenlik temel bilimler ve klinik bilimler alanında olabilir. Akademisyen olarak bilimsel çalışmalar sürdürürken, biraz daha fazla çalışarak yasalar çerçevesinde muayenehane açmak mümkün olabilir. Yeni iş alanlarından biri de tıbbi ilaç sektörüdür. Sektörün pazarında bir pazarlama elemanı olarak görev almakla birlikte, AR-GE birimi de bir tercih seçeneğidir. "Tıp Fakültesinden arada bir doktor çıkar" sözünü duymuşsunuzdur. Bir şarkıcı, artist, yemek şirketi sahibi, turizm acentası sahibi vs. de olabilirsiniz. Ancak bunlar için tıp fakültesi okumaya gerek yok diye düşünüyorum.
İster pratisyen hekimlik yaparsın, ister ilgini çeken bir alanda uzmanlaşırsın. İş imkanı olmama durumu yok, zorunlu hizmet yapmadan diplomanı vermiyorlar zaten.
Tıp bölümü yani doktor olmak, her şeyin başında insancıl olmayı kendine ilke haline getirmiş olanlara göredir.
Beyaz önlüğün değerini anlayabilecek ve onun sorumluluğunu kaldırabilecek "öğrencilere" göredir. Öğrenci diyorum çünkü doktorluk daima öğrenme üzerine kurulmuş bir meslektir. Öğrenmeyi sevmek, kendini geliştirmeye açık tutmak, merhametli ve vicdanlı olmak gibi yüksek erdemler gerektirir.
Tıp bölümü işk olarak idealist kişelerin okuması gereken biri çünkü kolay bir hayatları kesinlikle olmaz ve üniversite yıllarında bile daha böyle olmaya mecbursun senin her zaman çalışman lazım bunu unutmamak gerekir tabi beni tıpa iten nedir derseniz insanlara yardım etmek isteği o olunca zorluklarada göğüs gerebileceğimi düşündüm...
Ders çalışmayı ciddi anlamda sevmelisiniz. Zaman zaman uykunuzdan ya da sosyal hayatinizdan fedakarlik etmeniz gerektigini bilmelisiniz. Hicbir zaman ygs lys senenizden daha az ders calısmayacaksınız. Tatilleriniz diger bölümlerden daha az olacak. Calıskan,idealist, sabırlı ve gercekci olmalısınız.
Tıp kesinlikle bu işi gönülden isteyenlere göre bir bölümdür.Maddi kaygılarla gelindiği halde bir ömür işkence çektirecek meslektir.Ülkemizde hele doktorlara saygının giderek azaldığı bu zamanlarda gururunu bazen bir kenara koyman gerekecek bir bölümdür.Sabır, azim, bilimi sevme, bir ömür öğrenme sevgisi taşıma, büyük bir fedekarlık gerektiren bir bölümdür.Boşuna demiyorlar doktorlar insanlar için sağlığından olan meslek grubudur.Hele bir bayan için ileri yaşta aile gibi olayları da düşünmelerini öneririm tercih edecekler için.
Tıp sabırlı insanlara göre bir bölüm.Kesinlikle odaklanmayı iyi başaran,kendinden büyük bir miktar fedakarlık yapabilen,çalışmayı bilen,insanları seven ve her koşulda sevmeye devam edebilecek olan ,hayatını bazen ikinci plana atıp derslere her şeyden çok önem verebilecek insanlara göre bir bölüm.Ayrıca tabii ki ezber yapmanın yanı sıra mantıklı düşünebilen insanlara göredir.
Tıp Fakültesi, herkesin büyük umutlar ve hayaller ile geldikleri, 6 yıllık, uzun bir süreçtir. Bir süreç diyorum; çünkü gerçekten aşamalı olarak ilerler. Benim de dahil olduğum Ege Tıp ve diğer pek çok tıp fakültesinde bu olduğu gibi, 1.sınıfta anatomi, biyokimya, histoloji gibi temel bilimler ile başlarsınız. Anatomi terimleri ile ‘yeni bir dil’ öğrenirsiniz. Biyokimyada sıkıcı dersler sizi hayattan bezdirir. Histoloji pratiklerinde mikroskoba bakıp onu resim defterine çizersiniz, boyama kalemleri de vardır tabii... Daha bunlara yeni alışıyorken fizyoloji ve patoloji gelir. Özellikle 3.sınıfta patolojinin hayatınıza tam olarak yerleşmesi ile hekim gibi düşünmeye de başlarsınız biraz. Sonra stajyer olursunuz. İnsanın ömründen ömür götüren Dahiliye stajını verdiniz mi, tıp bitmiş demektir zaten. Sonra da bir son yıl vardır ki, internlük... emeğinizin değerinin hiçbir zaman tam olarak bilinmediği, koşuşturma ve Tus stresi ile geçen koca bir yıl... Özetle böyledir işte...
Her neyse.. Ben size tıp eğitiminden bahsettim ki, eğitimdeki zorlukları siz tahmin edebilin. Onlar aşılamayacak şeyler değil. Ben size işin internlük ve sonrası ile ilgili kısmından bahsetmek istiyorum:
Herkes Tıpa gelirken belli bir hayal ile gelir. (örneğin bu ablanız, BeyinCerrahı olmak istiyordu..) Bazıları cerrah olmak ister, bazıları öğretim üyesi... Mesela kimse “pratisyen” olmak istemez. Kimse “mecburi hizmet” düşünmez. Kimse Tus gibi (ki bu sınav 240 sorudan oluşur. Yaklaşık 200 tanesi hiç akıl yürütmeden sadece ezber ile yapılır. Geri kalan 40ı da zaten Japonya’da %1 oranında görünen nadir hastalıklar da dahil olmak üzere milyon tane hastalık ile ilgili) bir sınava mecbur olduğunu düşünmez. Ve ne olur? İnsanlar yorulur. O idealler, gelirken aklınızda olan cerrah olma fikri, araştırma isteği, merak tamamen kaybolur. Geriye sadece hayat yorgunluğu ve depresyon kalır.
Tıp’ın zorluğu okumakta değil. O an size zor gelecek, ama siz Zaten Çalışkan ve zeki çocuklarsınız, halledeceksiniz. Çok gezenler, çalışmak istemeyenler 1-2 sene sınıfta kalacak belki; ama eninde sonunda bitecek o okul. Ve geriye baktığınızda o kadar da zor olmadığını fark edeceksiniz. Ama bitirdikten sonra hayatınızdan bir şeylerin eksildiğini fark edeceksiniz. Gençlik yıllarınız ders çalışmakla geçmiş olacak. Mideniz içtiğiniz litrelerce kahve yüzünden reflü ile savaşırken, beyniniz de bir o kadar yanacak.
ama yine de Tıp okumak, doktor olmak hoşunuza gidecek. Çünkü bu bir çeşit bağımlılık...
Demek istediğim: okuyun! Tıp okuyun! Zorlukları araştırmayı bırakın. Çünkü zor, zor olmasa doktor yaparlar mı sonunda sizi Zaten? Değecek diye düşünün. Ömrünüzü bitirmeyin. Mutlu olun. Bakın hastaların size tavrından bahsetmedim bile. Çünkü Severseniz Sevilirsiniz. İnsanla uğraşılan yerlerde elbette sorunlu Kişiler olacak. Ama ne kadar ılımlı ve akıllı olursanız o kadar az sorun çıkar.
Sevgiler
Bu soruya yanıt verenlerin çoğu temelde 2 şey söyler. 1. Çok zor. 2. Düzenli çalısırsan yaparsın. Kardesim madem çok zor sen nasıl yapıyosun? Kendi yaptığın işi mi abartıyosun yoksa klasik yargıları söyleyip geçiştiriyo musun milleti? Diğerleride düzenli çalışırsan yaparsın diyor. E yani daha ne bekliyodun? Arkadaşlar sizi tatmin edecek bir cevap vereceğimi düsünüyorum. Üniversite dediğinde zaten hangi okulun hangi bölümü olursa olsun , mesleğe başlamadan bir önceki adımdır. Bu adımı atabilirsen mesleğe başlar rahat rahat para kazanırsın. E öyle rahat rahat para kazanmak kolay mı? Tabiki zorlanacaksın. Burdaki zorlanma seviyesini sen belirliyorsun. Çalışma stilinden tut , sınavda kopya çekmeye kadar yaptığın hersey belirler. İster mühendislik, ister işletme , ister hukuk , ister tıp. Hepsi bu sebeplerden ötürü belli bi zorluk içerir. Senin kendini bilip doğru çalışma stili kurman ve bunu uygulaman her okulu kolay yapacaktır. Nelere hazırlıklı olmak lazım sorusuna gelirsek, öncelikle sizin Tıp bölümünde kararlı olduğunuzu varsayarsak, düşük not almaya ama yılmamaya alışın. Her ay 1500-4000 sayfa slaytlık ders notlarına alışın. Sırf ders için dostluğunuzu hiçe sayabilecek dostlara alışın.