İnterneti her daim ilk sırayı kapar. Grafik Tasarım bölümünde okumuş birisi olarak, internete neredeyse hiçbir zaman erişemedim. İlk 2 sene modemin altında grup halinde yere oturarak internete erişmeye çalışan bir öğrenci grubuyduk. Son sene her ne kadar düzelse de hala aktif değildi. Ki kampüs interneti de öyle, yani açık alanda wifi alanı çok kısıtlı.
Yemekhaneleri ikinci sırada yer alır. Çok pahalı ve tekdüze yemekler sevilesi değil. Örneğin Güzel Sanatlar Fakültesi tarafı Express Cafe / Speed Cafe / Kıraç olmak üzere yemeklerin tadının pek olmadığı bir bölgeye sahiptir. İçlerinde yine en iyisi Kıraç'tır ama çok giremezsiniz yemek kokusu sizi boğar. Speed'in yemek fiyatlarına hiç değinmiyorum bile. Öğrenci olarak, bölümünüze dışarıdan yemek sipariş etmenin daha ucuz olduğu bir yaşam alanına sahip (Son dönem catering Spor Salonuna da açıldı ama bize uğramadı sayılır). Kampüsün alt kısımlarında Cafe Inn gibi yerler olsa da, uzak olduğundan zaten tost yiyeyim daha iyi modu oluyor.
Üçüncü sırada ise tuvaletleri geliyor. Bu konuda temizlikten bahsetmiyorum, eski oluşundan bahsediyorum. Grafik Tasarım (FB Binası) bölümü tuvaletlerine kağıt peçete bile sanırım ya son sene geldi. Mezuniyet Tören'ine ailem geldiğinde ODEON'da tuvaletlere kadar beğenmişlerdi ama tabii ki gel bir de bize sor demeden geçememiştim (Tekrar söylüyorum, temizlik değil, temizlik şirketi o konuda işini iyi yapıyordu, hakkını vermek gerekli.)
1) Yemeklerin pahalı oluşu. Tabldot, 1 öğün yemeği en ucuz 3 liraya getirebilirsiniz. Yemekler güzel; ancak ne diyim zaman zaman yenilemeyecek seviyeye ulaşabiliyor. Gerek bu yüzden,gerekse kişisel sebeplerinizden(tabldotun yurtlara uzak oluşunun yarattığı üşengeçlik gibi) kampüs içerisindeki kafelere umut bağlıyorsunuz; fakat onlar da sizlere en ucuz 6 lira civarı yemek imkanı sunuyor ve bir süre sonra yediğiniz yemeklerin tekrarlamaya başladığını fark ediyorsunuz. Açıkçası ODTÜ’deki meşhur “ÇATI”nın Bilkent’te olmasını isterdim.
Aslında pahalılığı sadece yemeklerle sınırlamayıp üniversite hayatının geneline yaymak istiyorum. Bilkent orta gelirli bir aile öğrencisine göre biraz fazla ve gereksiz pahalı. Örnekleyecek olursam dönem içinde çok az açıp kurcalayacağınız bir kitaba sırf yurt dışından getiriliyor diye 90 lira verebilirsiniz. Tabi bu durumu kullanılmış kitap,e-book, fotokopi veya korsan kitap şeklinde halletmeye çalışmak en mantıklısı.
2) Ödev,proje, sınav,sunum vs. gibi akademik ögelerin fazlalığı yüzünden diğer üniversitelerin öğrencilerine göre Bilkent öğrencisi sosyal hayat konusunda biraz daha zor durumda bırakılıyor. Tabi bu durumu şansa çevirip çok başarılı bir akademik hayat yaşayabilirsiniz. Fakat benim gibi mezun olunca iş hayatına atılmak istiyorsanız ve üniversitede bari biraz kafa dinleyeyim diyorsanız Bilkent sizi zorlayabilir. Eğer hayatınızı bir düzene sokabilirseniz bu durum sizlere çok büyük bir sıkıntı olmayacaktır. (2 arkadaşımı örnek gösterirdim şimdi, ki zaten ikisi de bu platforma yazı yazmış, ama malum özel hayata saygı denen bir şey var.)
3) Dağ başında olduğu için şehir içiyle ulaşım biraz sıkıntılı olabiliyor.Bilkent bu durumu hafta içi ve hafta sonu saatte bir kalkan servisleri, ve uygun vakitlerde kalkan dolmuşları ile çözmeye çalışıyor. Ayrıca bu dönem içerisinde başlatılan EGO hizmeti ile kampüsün içine kadar bir otobüs gönderiliyor.
Yani sonuç olarak Bilkent’te okuyan biri için sorunlu bir durum yok değil; ancak sorunlar da uygun biçimlerde çözülmeye çalışılıyor.
Bazi hocalari cok tuhaf ve kaprisli gercekten. Matematik bolumundeki Ruslar mesela, konustuklarini anlamak icin ingilizce bilmek yetmiyor, Rus aksani ogrenmek gerekiyor. Kimi Ingilizce hocalari da kendini mukemmel saniyor, ama isin dogrusu boyle ogretmenler hep olacak universitede. Kacis yok yani.
Bunun disinda, bir donem katlanmama ragmen hazirligi biraz sikinti bilkentin. Hazirlik kampusu, bolumlerin bulundugu merkez kampusten ayri oldugu icin kendini birazcik dislanmis hissediyorsun, zil caliyor, zaten saginda solunda ilkokul ve lise var. Ayrica hazirlik atlama sinavi da epey zor bence. Yine de ben cabuk kurtuldum, o nedenle cok sey yazamayacagim.
Yil icinde sinavlardan cok sizi zorlayan sey bitip tukenmeyen odevler, essayler ve projeler. Bolum dersleri de degil, almak zorunda oldugunuz akademik ingilizce, tarih, turkce gibi dersler biraz zorlayici geliyor. Sahsen ben donem boyunca amelelik yapiyormus gibi hissettim, surekli bir kompozisyon, essay yazdirma cabasi, sayfalarca suren haftalik odevler. Elimizde olsa odev olmasin sinav olsun diyecegiz, diyecegim daha dogrusu.
Öğrencilerin, tabiri caizse “Bir elimde cımbız, bir elimde ayna, umrumda mı dünya?” havasında olmaları.
herkes fabrikasyon birbirinin aynı ve çok tiki var burda onlara uymayın yalnız takılın sınav zamanı sizden ders notu alırlar parayı basıp
Apolitik öğrenci sayısının fazla olması en nefret ettiğim kısmı. Apolitikten kastım sadece politikayla ilgilenmeyen değil tabi. İnsanların burada birçoğunun hayat hakkında hiçbir görüşü olmadığını düşünüyorum. Ama sabırlıysanız siz de benim bulduğum gibi donanımlı ve vizyon sahibi insanlarla da tanışabilirsiniz(Hatta onlardan bir tanesi bu siteyi yarattı :) ). Bunun dışında yemeklerin pahalı olması ve çeşidinin az olması, çok ödev verilmesi okulumun hoşlanmadığım yanları.
Diğer üniversitelerdeki vize-final odaklı notlandırma sisteminin aksine Bilkent'in öğrencilerini ödev ve quizlerle sınaması diyebilirim. Bu durum bazen sizi derslerle sosyal etkinlikler arasında tercih yapmaya zorluyor.
Yurtlar konusunda yüksek beklentilere girmemek gerekiyor, zira çoğu devlet üniversitesi yurdu bizim yurtlardan daha güzel. Ha "ben öğrenciyim çok da bi şey aramıyorum ya" diyorsanız, fazla bir hayalkırıklığı yaşamazsınız; ama hiç değilse tuvaletler katın ortak kullanımında olmasaydı da her odanın kendi tuvaleti olsaydı. Bir diğer konuysa, yemekhane sistemi. Eğer vejetaryenseniz işiniz çok zor, çünkü yemekhanedeki her yemeğin içinde -en alakasız olanlarda bile- et oluyor, bir de saçma sapan bir fix menü-seçmeli menü olayı var ki akıllara ziyan, öğlen fix menüde verilen makarnayı akşam "hocam bu seçmelide bunu alamazsın" diye vermiyorlar, sanırsın seçmeli menüde pekin ördeği falan var.
Belli saatten sonra kampüste inin cinin top oynaması, refesans verme konusunda gereksiz boyutta idealist hocalar, zorlu akademik hayat, öğrencinin part-time çalışmasına izin vermeyen okul yükü, piyasadan çok akademiye mühendis yetiştirmesi ve bunun bir opsiyonunu sunmaması. Herkes akademisyen olmak zorunda mı? Bilkente göre evet.
Güncelleme (14/7/2014):
- Havuz inşaatına başlandı.
--------------------------------------------------------------------
Koca Bilkent’te bir havuz yok. Bu biraz sinir bozucu olabiliyor. Ancak rahmetli İhsan Doğramacı, “Havuza harcanacak parayı, kütüphaneye yeni yeni kitaplar almak için kullanıyor. Zaten Bilkent’i Bilkent yapan da bu.” dediğinden beri bu mevzuya pek de itiraz etmiyorum.
Asıl önemli problem, ders yükü. Tamam, eğitim çok üst seviyede, ancak öğrencinin omuzlarına da çok ağırlık konuyor. Bunu içtenlikle söylüyorum, Bilkent’te epey yüksek bir not ortalaması için uğraşıyorsanız, hiçbir başka üniversitede ve hiçbir başka bölümde olmadığı kadar yoğun bir tempoda olursunuz. Bu konuda ciddiyim, ve tıp okumak da bu “diğer”lere dahil.
Pahalı yemekleri, pahalı kantinleri, sağlık merkezi çalışma saatleri, kütüphanenin yurtlara uzaklığı, Ankara’nın soğuğu.
Bilkent’in öğrenci profili biraz sıkıntılı. Şöyle ki bazen hangi dilde konuştuklarını bile anlayamadığım, dünyadan bihaber insanlarla karşılaşıyorum kampüste.( Türkçe konuştuklarını zannediyorlar.) Üzülüyorum açıkçası. Bilkent gibi kaliteli bir okulun bünyesinde böyle insanların olması düşündürmüyor değil beni.
Gelelim yemek mevzusuna. Bilkent sınırları içerisinde karın doyurmak oldukça tuzlu. Yemek fiyatları pahalı diğer üniversitelere kıyasla.
Sağlık merkezi çalışma saatleri de ilginç. Bizimle beraber öğle arasına girip bizimle birlikte günü sonlandırıyorlar. Dersim varken dersi bırakıp gidemiyorum. Tek uygun olduğum vakit olan öğle arasında da paydosları var.Çalışma saatleri öğrencilere daha uygun bir hale getirilebilir bence.
En kötü özelliği fiyatların pahalılığı (yemekhane,kantin,kırtasiye). Apolitik bir okul bunun iyi yanları olduğu kadar kötü yanlarıda var ve okul dışında yarattığı algı-kötü imajı. Tabi ki bu sonuncusunu değiştirmek okul bünyesindeki öğrencilere düşen bir görev.
Kızlar çok artist. Hocalar çok ödev quiz falan yapıyor. Özellikle bizim bölüm çok gereksiz zorladı.
Bilkent Üniversitesinde sosyal hayatınızı geliştirmek adına gerçekten çok seçeneğiniz var. Eskrim den tutun buz patenine kadar her spor dalında kurslar, sizin ile aynı fikirde olduğuna inandığınız insanlar ile tartışma ortamı oluşturacak öğrenci klüpleri, eğitimler, seminerler, eğlenceler, festivaller…
“Üniversiteden sonrası kolay!!” yalanını artık yutmadığınızı tahmin edebilirim ama zor olanı renklendirmek sizin elinizde (:
Bazı hocaların eğitim konusunda yetersiz kalması, bazı derslerin notlandırılma sistemi. Bazen yurt odalarının temizliği aksatılıyor ve ufak hırsızlıklar oluyor.
Bilkent'e ilk geldiğimde biri bana kampüsün her yerinde internete girebilirsin demişti ancak çekmeyen kablosuz internet ağlarından bahsetmemişti.
Koca bilkentte havuz yok. Havuzu geçtim adam gibi tenis kortu yok. Tenis oynayan ve sporu seven biri olarak Bilkent’in bu eksikleri bana biraz batıyor. Ayrıca bazı dersler için gerekli belki ama gereksiz olduğunu düşündüğüm ufak tefek derslerde bile yoklama alınıyor. Yani yine hocaya kalmış bir şey ama üniversitede “istediğimiz derse girer istediğimiz derse girmeyiz” mantığı var sanırdım. Quiz ve ödev yoğunluğu da biraz yüksek, ama en azından sınavlara hazırlanmış oluyor diye kendimi avutuyorum. :)
Kurallar konusunda tutucu bir tutum sergileyebiliyor okul ve bolum, eger bunun ustesinde gelinirse harika bir ogrenim tecrubesi olusturulur.
Park yerlerinin azlığı ve saat 17:30 oldu mu hayatın durması. Hele ki cumartesi-pazar baya çöl kıvamlı.