Liderlik. Sektörde sahip olduğu konum, prestij, yaptığı işi en üst kaliteyle yerine getiriyor olması ve inovasyonun şirketin her alanına entegre olmasından dolayı liderlik diyorum. İnovasyonu illa bir ürün çıktısı olarak değerlendirmemek gerekiyor çünkü ben ve ekibim de özellikle süreç iyileştirmesi kapsamında birçok inovasyona imza atıyoruz. Siemens'in çalışma kültürü hiç durmamak, hep üretmek üzerine. Şirketimiz, çalışanlarını her alanda yenilikçi olması için teşvik ediyor. Sürekli değişen piyasa dengelerine, dinamik şartlara uyum gösterebiliyoruz. Şartlara adapte olup yön veriyoruz, proaktif davranıyoruz, önceden planlıyoruz. Piyasadaki her durumu avantaj haline çevirmeyi başarıyoruz ve buradan da yeni inovasyon alanları yaratıyoruz.
Bence en önemli farklılık çalışana verilen değer ve bu değerin bizlere hissettirilmesinde yatıyor. Örneğin her zaman bir işin sonucuna sağladığımız katkı bizlere hissettiriliyor. Siemens'in 160 yıldır Türkiye'de istikrarlı bir şekilde başarılı olmasının altında yatan temel faktörlerden birinin çalışana verilen değer ve bu enerjinin çalışanın motivasyon ve dolayısıyla verimliliğine yansıması olduğunu düşünüyorum.
Diğer kritik bir farklılığı "empowerment" yani çalışana insiyatif ve sorumluluk verilmesi olarak özetleyebilirim. Bu kurumda bir proje size verildiği zaman tüm sorumluluğun sizde olduğunu ve bu yönde yöneticilerinizden destek aldığınızı rahatlıkla hissediyorsunuz. Sonuçların iyisinden de kötüsünden de ben sorumluyum.
Bu soruya iki açıdan bakmanın uygun olduğunu düşünüyorum. Ben herkesin hayatında borsa hisse senetlerinde olduğu gibi bir portföy olması gerektiğini, iş hayatıyla özel hayatında yapmaktan keyif aldıkları uğraşların bir bileşeni olması gerektiği taraftarıyım. Siemens çalışmaktan son derece keyif aldığım, sevdiğim, beni zenginleştiren bir şirket ve bana dikey ve yatay kariyer fırsatlarıyla kendimi bulabileceğim ileriye yönelik çok fazla alan sunuyor.
CrossFit çok zor bir spor olmasına karşın buradan aldığım enerji beni antrenman sahasında besliyor. Eminim tüm gün spor alanında oturup çalışsaydım bu kadar enerji dolu ve hevesli olamazdım. Ben bu yıl CrossFit Games Open'da Türkiye 10.su oldum. İlk 3'e baktığım zaman zamanının tamamını buna ayıran halter ve jimnastik kökenli atletlerimizin olduğunu görüyorum. Bu değerli kişilerle kafa kafaya gelebildiğimi görmek son derece memnun edici olmasına karşın belki hiçbir zaman onların seviyesine gelemeyeceğimi de biliyorum. Bu bir trade-off, yani bir tercih meselesi, nerede olmak istediğinizin bir tercihi. CrossFit'e zamanımın 100%'ünü ayırmak yerine bu sporu beni iş hayatında da besleyen, enerji veren ve mutlu eden bir uğraş olarak görüp bu kapsamda elimden gelenin en iyisini vermeye çalışıyorum.
Antrenmanlarım genellikle mesai sonrasında 19:00-21:00 arasında oluyor. Yüzdüğüm günler ise 21.00'de havuza gidiyorum. Çalışma şartları olarak da kendi programım rahatlıkla ayarlayabiliyorum. Siemens'te benim deneyimime göre masa başında ne kadar oturduğundan öte işin yapılıp yapılmadığına, sonucun ne olduğuna bakılıyor. O sonucu verebildiğim sürece de yöneticilerim bana esneklik sağlayabiliyorlar. Yine başarılarımdan dolayı ben tebrik ediyor, şakayla karışık artık benden korktuklarını söylüyorlar. Son olarak Kartal Kampüsümüz'de yer alan spor salonunda da örneğin öğle aralarında çalışabiliyorum ki bu da günlük temponun içerisinde bana büyük bir avantaj sağlıyor.
Bunda sanırım en büyük rol CrossFit'i çok sevmemdir. İnsan yaptığı işi ne kadar severse ona o kadar dört elle sarılıyor. Hatta keşke daha önce başlamış olsaydım dediğim çok oluyor. Amerika'da 2000 yılında temellerinin atılıp, yaklaşık 2006 yılında da popüler olmasına karşın Türkiye'ye 2011-12 yıllarında geliyor. Çok geç bulmama karşın çok sevdiğim, hayatımın merkezine oturttuğum bir uğraş oldu, çok sarıldım ona. İşin en güzel yanı CrossFit beni çok mutlu ediyor. Doğası gereği farklı aşama ve zorlukları tamamlamak gerekiyor ve eğer aşamayı geçebilecek duruma geldiğim zaman son derece mutlu oluyorum. Örneğin amutta push-up yapmak bir eşik; bunu 5 kere arka arkaya yapabilmek ayrı bir eşik. Bu adımları ardı ardına geçebilmeyi başarmak beni son derece tatmin ediyor.
Yine aynı şekilde CrossFit daha önceden sahip olduğum bazı korkuların üstesinden gelmeme de yardımcı oldu. Diğer tanıdığım veya tanımadığım kişilerin değişimi görüp farkıma varmaları, Siemens Kariyer aracılığıyla çalışma arkadaşlarımın, şirketimin arkamda olduğunu bilmek ve ayrıca kazandığım dereceler de bu işi daha da ileriye götürmem yönünde beni motive ediyor.
CrossFit maceram bundan yaklaşık 3,5 sene önce biraz daha sağlıklı ve fit olabilme isteğiyle başladı. Bu spora tutkuyla bağlanmamı sağlayan kişi ise antrenörüm aynı zamanda da Türkiye 1.si olan Ateş Boran; onun sayesinde ciddi şekilde ilgilenmeye başladım. O CrossFit atleti olmadan önce de tanışıklığımız vardı, benim hocamdı ve beraber antreman yapıyorduk. Antrenörümle birlikte hızımın ve halter için gerekli çekiş kuvvetimin CrossFit sporuna çok uygun olduğunu keşfettik. Kısacası daha sağlıklı olabilmek amacıyla çıktığım bu yol şu an çok farklı yerlere gitti.
Siemens şirkette geçirdiğimiz mesai anlamında da bizlere birçok çeşitlilik sağlıyor. Her ne kadar işim masabaşı izlenimi veriyor olsa da o kadar çok kişiyle iletişim halindeyim ki bu dinamizm arasında zamanın nasıl geçtiğini ben de anlayamıyorum. Siemens'in genel çalışma kültürü de çalışanların iş-özel hayat dengesine son derece önem verdiği için olabildiğince şirketimiz aile ve arkadaşlarımızla da vakit geçirmemize ve bu sayede deşarj olmamıza da teşvik ediyor.
Örneğin ben bir yarışa gideceğim zaman izinler konusunda şu ana kadar hiçbir zaman sıkıntı yaşamadım. Müdürlerim her zaman son derece anlayışla yaklaştılar. Her ne kadar ülkelerin kendilerine has uygulamaları olsa da globalin de bu konudaki etkisi küçümsenmemeli diye düşünüyorum.
Yine kişisel deneyimimden bir örnek verecek olursam Siemens'te şu ana kadar "Sabah 8'de masanın başında olacaksın, mutlaka burada olmalısın" tarzına sahip bir yöneticiyle karşılaşmadım. Bunu söylemelerine gerek yok çünkü Siemens'te her çalışan işin düzgün ilerlemesi için ne yapılması gerektiğini biliyor ve en iyi sonucu alabilmek için tüm çabayı gösteriyor.
Bu sene Siemens'teki 6. yılımı dolduruyorum. Satın alma departmanında başladığım kariyer yolculuğuma gerek daha önceki tecrübelerim gerekse de işletme mezunu olmam sebebiyle enerji bölümü ticari proje yöneticisi olarak devam ediyorum. Yaptığım işin en keyifli yanı birçok departmanla iletişim halinde çalışıyor olmam.
Ticari proje yöneticiliğini anlatacak olursam bizler bir projeyi satıştan devralıyoruz ve bundan sonraki süreçte projenin bütçe ve karlılığından sorumlu oluyoruz. Aynı şekilde projenin müşteriye belirtilen zaman diliminde ve etkin teslimi de yine temel sorumluluklarımdan biri. Kısacası projeyi sahada uygulayan ekibin ve finansallarının yönetilmesi olarak özetleyebilirim.