Siemens'te keyifli bir çalışma ortamımız var. Her şey hedeflerinize ulaşmakla ilgili. Bu nedenle çalışma saatleri konusunda bir katılık yok. Size verilen görevleri yerine getirdiğiniz ve hedeflerinize ulaştığınız sürece katı mesai saatlerine bağlı kalmanız beklenmiyor. Benimkinde olduğu gibi pek çok iş biriminde de zaman planlaması çalışanın insiyatifine bırakılmış durumda.

Scorecard sisteminde Yöneticim benim de görüşlerimi alarak, yıllık hedeflerimi ve benden beklentilerini tanımlıyor. Bu hedeflere ulaşmam durumunda belirli oranda ikramiye (bonus) kazanıyorum. Yıl içindeki personel görüşmelerimizde yöneticimle hedeflerime erişimim ve yetkinliklerimin değerlendirmesi konusunda konuşuyoruz.

Çok sıcak bir ortam var. Herkes birbirine istediği konuda danışıp bilgi alışverişinde bulunabiliyor. İş arkadaşlarım özel hayatımda da arkadaşlarım. Siemens'te pek çok kişi için bunun böyle olduğunu gözlemledim.

Aramıza katılan her yeni çalışanlara standart programların dışında eğitimler veriliyor. Örneğin aramıza yeni katılan bir arkadaşımıza Eskişehir'deki projemde edindiğim tecrübeyle RTU eğitimi verdim.

İnsan Kaynakları bölümü oldukça kapsamlı bir kişisel gelişim eğitimleri kataloğu sunuyor. Ayrıca yıl içinde her zaman insan kaynakları iş ortağımızla irtibattayız. Hedeflediğimiz pozisyonlar için ne yapmamız gerektiği konusunda her zaman bilgi alabiliyoruz.

Çalışan Güvenliği: İş Sağlığı Güvenliği Siemens için olmazsa olmaz. Hi bir çalışan ilgili eğitimi almadan sahaya çıkamaz.

Sorumluluk: Daha ilk günden kariyer yolunu çalışan kendi seçebiliyor, istediği yoldan ilerliyor.

Görüşlerin dinlenmesi: Bütün fikirlere değer veriliyor. Siemens'te "3i" adında bir program var. Çalışanlar akıllarına bir fikir geldiğinde bunları yazıyorlar ve program yetkilisi bu fikirleri değerlendiriyor. Eğer önerdiğin fikir uygulanırsa karşılığında bir ödül de alıyorsun.

Bütün parametrelerini mühendislik olarak benim yaptığım RTU sayesinde kontrol merkezinde oturan çalışan, sahaya gitmeden sahadaki tüm verilere ulaşıp herhangi bir arıza olduğunda anında müdahale edebiliyor. Bir örnek vermem gerekirse İSKİ'nin rezervlerinde ne kadar temiz su kaldığını ekranlarından görebilme yeteneği kazanması gibi düşünebilirsiniz. Almanya'dan gelen kartları ofiste programladıktan sonra sahada fiber optik kablolar aracılığıyla elektronik röleye bilgi gelene kadarki tüm süreci ben yürütüyorum. Daha sonra müşteriye ufak bir eğitim verip anahtar-teslim şeklinde projeyi teslim ettim.

Biraz teknik olabilir ama Remote Terminal Unit (RTU) denen panoyu enerjilendirdik, parametrelendirdik ve müşteriye teslimini yaptık.

Yaptığım projede işin mühendisliğini yapıyorum, sahaya gidip bizzat görüyorum, testini yapıyorum. Daha sonra müşterinin sistemi gelip beğenmesi ve seni kutlaması, bunu ben yaptım diyebilmek herhalde bana en çok haz veren noktadır. Müşterinin "Beni dinleyip ihtiyacımı çok doğru bir şekilde analiz ettiniz, bu işi başarıyla tamamladınız. Yöneticini arayıp teşekkür etmek istiyorum" demesi en büyük mutluluktur. İlişkiyi koruyabilmek adına müşterilerime her zaman ulaşılabilir olduğum mesajını veririm.

Eğer çalışanlar isterse hem yurtiçinde hem de yurtdışında farklı sorumluluk alanlarına yönelebiliyorlar. Bu değişim için mevcut pozisyonunda en az iki yıl çalışmış olmak ve hali hazırda açık pozisyon olması gerekiyor. Siemens'te yapılacak işler global bir firma olmanın da avantajıyla her ülkede benzer özellikler gösterir. Bu sebeple kişiler gerekli koşulların sağlanması ve konuyla ilgili bilgi ve tecrübe sahibi olmaları durumunda diğer ülkelerdeki iş yapış şekline kolayca adapte olabiliyorlar.

Eskişehir Kırka Bor Madeni ilk saha projemdi. -19 derecede dışarıda çalışmaktan ellerimin donduğunu hatırlıyorum. Sahadan sonra ofis çok yavaş geliyor. Burada işimi idare etmek öğrendiğim kadar çalışanları da idare etmeyi öğrendim. Asıl iş sahada oluyor, ama sahada çalışmak yeni girenler için zorunlu değil.

Siemens'te çalışana verilen değer sahada da kendini hissettiriyor. "Zero-harm" dediğimiz prensiple ISG eğitimi almadan kimse sahaya gönderilmiyor. Örneğin bir panoya gireceksen önce topraklaması olup olmadığından emin olunması gerekir.

Bu kapıdan içeriye girdiğin anda "Siemens Kültürü"nü hissediyorsunuz. Adeta ailedeki güven ve huzuru çalışanlarına aşılıyor. Şirket manevi motivasyona çok önem veriyor. Örneğin yöneticim sahaya gittiğim zaman sürekli olarak beni arayıp, işten önce benim iyi olup olmadığımı kontrol eder.

Benim şu an bulunduğum bölüm "Customer Care and Operation" olarak geçiyor. Yöneticimize bağlı 9 kişilik bir grubuz. Daha önce satışı yapılmış bir projenin servis tarafını birebir müşteriyle ben yürütüyorum. Yeni bir proje alındığında anahtar teslimine kadar geçen sürede taşeronların idaresine kadar her şeyle ben ilgileniyorum.

İşin mutfağını öğrenebilmek ve teknik anlamda bilgi birikimimi geliştirebilmek adına satıştan öte mühendislik de yer almayı seçtim. Genel hatlarıyla herşeyi bildiğimden ötürü işe girdikten çok kısa bir süre sonra bana bir proje sorumluluğu verildi ve ISG (İşçi Sağlığı Güvenliği) eğitiminden sonra sahaya gittim. Şu an aslında sahayı tecrübe ediyorım yani kablo bağlıyor ve tozları yutuyorum.

Öncelikle şunu söylemeliyim ki ALMANCA BİLMEK/KONUŞMAK gibi bir ZORUNLULUK YOK. Adayın iyi derecede İngilizce bilmesi ve de fırsatları sürekli takip edip tetikte olması gerekiyor. Potansiyel adaylara önerim eğer fırsatları varsa öğrenimlerinin ikinci veya üçüncü yaz tatilinde yurtdışına gidip İngilizcelerini geliştirmeleridir. Şirkette kullanılan ortak dil İngilizce'dir.

Siemens birçok sektörde faaliyet gösteren bir şirket olduğundan kişinin hangi sektörde neler yapabileceğini ve yapmak istediğini önceden araştırıp belirlemesini öneririm.

Siemens Almanya'daki staj kolay değildi. İş yoğunluğu açısından buradaki part-time çalışmaya eş değer bir deneyim. Almanlar son derece verimli çalışabilen bir toplum. İş yeri bazen kütüphane sessizliğini andırıyordu. Orada sana bir iş verildikten sonra iletişime geçebileceğin irtibat numaraları veriliyor ve her türlü sormak istediğin soruyu bu numaralardaki kişilere soruyorsun.
Her Cuma günü nasıl olduğumu, herhangi bir destek veya yardıma ihtiyacım olup olmadığını soran bir mentorum vardı. Her Cuma akşamüzeri tüm çalışanlar "Afterwork" etkinliğinde biraraya gelip haftanın stres ve yorgunluğunu atardık. Her yeni projeyi kutlamak için yine farklı eğlenceler olurdu.

Çalışanların sürekli oturmaktan sıkılıp arzu etmeleri durumunda ayakta düşünüp yazıp çizebildikleri odalar vardı.
Almanya Siemens'in girişinde muhteşem bir showroom var. O showroomda sinyallerin gelip gittiği elektrikli bir röleyi ben programladım. Almanya'da edindiğim tecrübeyi, burada benzer konular üzerine çalışan iş arkadaşlarıma çeşitli projelerde aktardım.

Siemens'te bir mentorluk kültürü var. Şirket bünyesindeki kurumsal mentorluk programı 9 yıldır devam ediyor. Buna benzer şekilde 2 yıldır "Future Professionals - Geleceğin Profesyonelleri Programı" kapsamındaki Junior Club Mentorluk Programı'nda tecrübeli Siemens çalışanları bursiyer öğrencilere mentorluk yapıyorlar. Ben de geçen sene bu programdaki mentee'lerden bir tanesiydim. Daha detaylı anlatmak gerekirse, Kurumsal Mentorluk programında Siemens'teki deneyimli yöneticiler ile daha genç yöneticiler, yönetici adayları veya potansiyeli yüksek çalışanlar, kişisel gelişim ve öğrenimine katkı sağlayacak diyaloglar geliştiriyorlar. Kurumsal programda daha önceden mentee olmuş çalışanlardan bir kısmı, Junior Club Mentorluk programında mentorluk yapıyorlar. İşten ben de bu kapsamda mentorumla oldukça değerli bir ilişki kurdum.

Mentorum pek çok konuda profesyonel hayata hazırlanmamla ilgili gelişimime katkı sağladı ve Siemens Almanya'da yaptığım staja kabul edilme sürecimde mentorumun katkısı çok büyük oldu.

1 sene boyunca her hafta 3-4 gün işe gittim. Biraz zor oldu ama bana en büyük artısı zamanımı ayarlamayı öğretti. İnanın bana 6'da kalktığımda bile işe mutlulukla gittim.

Burs programına seçilen öğrencilere Siemens tarafından staj imkanı sağlanıyor. Bursiyerlerin ilgi duydukları, tecrübe kazanmak istedikleri alanlar da staj yapmalarına yani bölüm seçmelerine olanak veriliyor. Ben Gebze'de Orta Gerilim ve Kalite Kontrol de yaptım. Staj programının başında Siemens Kartal Kampüsü'nde bir oryantasyon düzenleniyor. Stajın tek sorumluluğu soru sorup öğrenmek. Hem fabrikada hem ofiste oturmak gibi bir lüksün bulunmuyor. En iyisi not almak! En çok dikkatimi çeken ve Siemens'te "İnovatif Düşünce" diye adlandırılan herkesin sorulara açıklıkla cevap vermesi ve seninle ilgilenmesi. Düşüncelerin ve önerilerin her zaman dikkate alınıyor. Düşüncelerine her zaman değer veriliyor. Fabrikada işçilerle oturup çay içiyorsun herkesin kapısı açık. Oradaki çalışma arkadaşlarımla hala görüşüyorum, ilk maaşımla onlara baklava götürdüm.

Stajımı tamamladığım sene Tübitak'a da bir proje yaptım. 4.sınıfta İspanya'da Erasmus Programı'na hak kazandım. Aynı zamanda Siemens'e açılan ve yalnızca bursiyerlerin değerlendirildiği part-time iş fırsatı için mülakatlarım olumlu sonuçlandı ve çok arada kaldıysam da Siemens'te Part-time iş fırsatını seçtim.

Siemens Mobility bölümünün "Commercial Sales Manager" pozisyonuna başvuru yaptıktan kısa bir süre sonra ilk görüşme için arandım. İlk görüşmemi Mobility Bölümü Ticari Yöneticisi ve İnsan Kaynakları İş Ortağı ile gerçekleştirdim. Oldukça samimi bir ortamda geçen mülakatımda son derece profesyonelce bir yaklaşımla beni tanımaya, tecrübelerimi ve yetkinliklerime anlamaya büyük özen gösterildi. Hem ben, hem de Siemens temsilcileri pozisyonla ilgili beklentilerini açıkça ifade ettiler. Görüşmemizi bilgi birikimimi göstermemi amaçlayan bir vaka çalışmasıyla tamamladık.

Bir sonraki hafta ikinci görüşmemi Bölüm CFO'suyla yaptım ve görüşme boyunca kendimi ve iş tecrübelerimi anlattım. Ekiple ve şirket kültürüyle uyumumun değerlendirilmesine yönelik verimli bir görüşme oldu. Bu süreç her iki taraf için de olumlu şekilde sonuçlandı. Artık bir Siemensliydim.