Evet, okulumu seviyorum.
Okulun en iyi yönü insanları. Hem öğrenciler hem de hocalar. Canlı bir kampüs ve son derece kaliteli bir eğitim.
Devlet üniversitesi olmasına bağlı olarak, hantal bir bürokratik yapı. (Daha ziyade külüpçülük yapanlar tarafından hissedilir)
Endüstri Mühendisliği bence en matematiksel mühendislik. Sonradan bölümdeki bir hocam da bunu teyit etmişti. Bugüne kadar birçok çocuğa Matematik mi Fizik mi diye sormuş. Matematik diyenlerin çoğu Endüstri’de daha mutlu oluyormuş. Bizim işlerimiz daha ziyade matematikseldir. Yani somut bir sonuç çıkmaz ortaya, bir dişli veya bina veya devre üretilmez. Bu nedenle de daha ziyade masa başında şeyler yapma imkanı veriyor. Ben bunları seveceğimi düşünüyordum. Ama artan miktarda da satış/pazarlama gibi işler yapma imkanları var endüstricilerin. Hatta bizim sınıfın yarısından çoğu bu tip işler yapıyor şu aralar. Belki fikrim ileride değişir diye düşünerek de Endüstri seçtim. Geniş bir çalışma alanı olduğundan Endüstri iyi bir bölüm.
Sanırım temel neden çevrem. Komşumuzun bir oğlu okumuştu Boğaziçi’nde ben de ondan çok feyz alırdım o yüzden tercih ettim. Ama şimdi olsa tekrar tercih edebilirim. Çünkü, Boğaziçi’nin köklü ekolünden kaynaklanan, ayrı bir havası var. Son derece liberal bir ortam, kaliteli insanlar… Bunun yanında galiba bir de kampüsün güzelliğinden çok etkilendim. Şehre (Taksime) oldukça yakın, müthiş bir kampüs okulu. Mezun olduktan sonra daha net anlayabildiğim üzere hocalarının kalitesi falan da oldukca etkili olmaliymis tercihimde. Boğaziçi’nde gerçekten de efsanevi hocalar var. Yani temel faktör: insanlar. Hem birlikte okuduğumuz insanlar hem de sizi okutanlar oldukça nitekli.