Tamamen ezbere dayalı bir bölüm olarak nitelendirmek yanlış olur. Fakülte hayatında ezber yapıp dersleri geçerek başarılı olmak sizi mükemmel bir avukat veya hakim yapmayacaktır. Genelde hukuk okuyan insanlara şu muamele yapılır; " x kanunu madde 25'i söyle bakalım". Kimsenin o kanunun o maddesini ezbere bilme zorunluluğu yoktur. Hukuk'ta ezber yapmanın fakültede ders geçmekten başka bir faydası olmayacaktır. Önemli olan konuyu anlamak öğrenmek, mantığını kafaya oturtmaktır. Kısacası biri bir konu hakkında danışmanlık istediğinde çat diye cevabı vermek yerine, danışmanlık istenen konuda nereye bakılacağını bilmek çok daha önemlidir.
Öncelikle çevresini yadırgamayın okulu sevin sayın. Hukuk bölümü için derslerde yoklama alınmıyor diye derse gitmemezlik yapmayın. İlk sene sıkı çalışıp ortalamayı 3.50 tarzı yapın sonra faydası çok olacak dersler giderek ağırlaşır yıllık ortalama düşse bile genel not ortalamanız çok düşmez bu da sizin yararınıza.
Diğer bölümleri bilmem ama Hukuk bölümünde ayrım yok. Üniversiteye girince kimin ne olacağı belli olmuyor. Şöyle örnek verebilirim okul 1'incisi 2'incisi burssuzdu. Üniversiteye girince burslu burssuz ayrımı kalmıyor. Kim çalışkansa onla takılıyorsun, ondan not istiyorsun, "ıııı burssuz buuaa", " ayy burslu fakir" falan tavırları falan yok.
Hukuk bölümü mezunu olunca önünde iki yol var. Birincisi ya hakimlik savcılık sınavına gireceksin ya da avukatlık stajı yapıp avukat olacaksın. Şimdi bu iki yoldan avukatlık stajını seçersen ilk 6 ay adliye sonraki 6 ay avukat yanında staj yapacak. Heyecanlanmayın ilk 6 ay içerisinde adliyeyle birlikte avukat yanında çalışıp para kazanabilirsiniz ancak bu "yakalanana kadar yasak" haberiniz olsun ancak daha ben ne yakalanan ne de stajı yanan insan duydum bu sebeple. Stajınız bitti ruhsatınızı alıyorsunuz artık birer avukatsınız hayırlı olsun artık tonlarca para kazanıp Bebek'ten ev ve altınıza BMW çekebeilirsiniz diyeceğim ama öyle bir şey olmuyor hemen gaza gelmeyin çaba ve emek istiyor azıcık ucundan. Neyse avukat olduktan sonra "Noterlik" ve "Arabulucuk" diye iki olay var. Bu arabuluculuk yeni çıktı tam ayrıntısını ben de bilmiyorum açıkçası ancak noterliğe kesin başvurun ve avukatlık yapmaya devam edin, noterlik sıra usulü işlediği için sıra bir gün gelir merak etmeyin. Gelelim ikinci yola burada hakim-savcılık sınavına girip mülakatları geçtikten sonra hakim savcı stajyeri olarak işe başlıyorsunuz staj süresi avukatlara göre biraz daha değişik. Stajı tamamladıktan sonra hakim ya da savcı oluyorsunuz. Bundan sonra artık değiştirme şansınız yok. Ben bunu beğenmedim olmamış bu avukatlık yapacağım diyorsanız. İstifa edip avukatlığa dönebilirsiniz eğer avukatlık stajını yaptıysanız. Avukatlık stajı yapmadan hakim savcı olduysanız tekrardan avukatlık stajı yapıp avukat olabilirsiniz. Karışık değişik şeyler takmayın kafanıza ilk önce okulunuzu bitirin. Dükkanı kapatmadan şunu da ekleyim okulu bitirip direk yüksek lisans yapma şansınız da var. Hatta zamanım bol yoğunluğu severim derseniz yüksek stajla birlikte yüksek lisansınızı yürütme şansınız da var.
Öncelikle yol problemidir baştan anlaşalım. Öğrenci akbili denen bir şey hayatınızı kurtaracak olan cisimcik o. Okula girer girmez hemen başvurunuzu yapın affetmeyin. Çoğu öğrenci eve çıkma hayaliyle gelir bu yedi tepeli hırçın şehre ancak ev fiyatları genel olarak yüksek. Tabii insan ucuz yerden çıkmak istiyor eve fakat ev fiyatları okul çevrelerinde biraz tuzlu haliyle öğrenci uzak semtlere yöneliyor ancak o da ne okula 129312 km böyle olunca öğrencinin ne zamanı kalıyor ne de harcayacak enerjisi siz siz olun başlarda bir yurda falan çıkın.
Öncelikle hayatı tanıma açısından bir çok faydası var. Şöyle diyebilirim ki toplu taşıma konusunda yüksek lisans vermiş gibi bir yön bilgisine sahip oluyorsunuz. Tabii iş olsun okul olsun fark etmez bir yere yetişmek için sürekli zaman kaygısı içinde olduğunuz için zamanı iyi kullanmayı öğreniyorsunuz. Neyse uzatmayım geyiği. Öncelikle aradığınız her şeyi bulma imkanınız var. Üniversite açısından düşünmek gerekirse seminerler, konferanslar, kendinize yakın bulduğunuz hobiler vs İstanbul'da bunlara ulaşmak çok kolay. Vizyonunu geliştirmek isteyen adam için İstanbul biçilmiş kaftan diyebilirim. Ha bunları yaparken para konusunu tekrardan gözden geçirmek gerekebilir. Çoğu müze etkinlik bilindiği gibi öğrencilere daha uygun fiyatlı tabii. Aslında diyebilecek çok şey de yok gibi gelin artısını eksisini siz görün. İstanbul sonuçta elinizde olan durumu artıya ya da eksiye çevirecek olan sizlersiniz.
Bir kere biraz merkezi değil ya da bana öyle geliyor, oturduğum yere uzak. Onun dışında Hukuk Fakültesi biraz dışlanmış gibi. Ana binadan yüz metre geride bulunuyor. Hukuk Fakültesinin ayrıca çimleri yok çimsiz üniversite öğrencisi olmaz. Çim sevdamı başka okullarda değerlendirebiliyorum.
Açıkçası öyle off şu özelliği harika bu muhteşem falan diyemiyorum. Ama yemek olayı baya çeşitlidir. Hukuk fakültesi binası hariç ana binada küçük olmasına rağmen okul yemek yerleri baya fazladır. Onun dışında öğrenci belgesi alma işi çok basittir verirsiniz formu 2 saat sonra size belgenizi verirler. Onun dışında öyle aman şu aman bu diyebildiğim bir şey yok. Sanırım böyle herhangi bir şey diyemememin nedeni okula fazla uğramamam diyebilirim. Hukuk bölümünde devamsızlık sorunu olmamasını buna bağlayabiliriz. Tabii bir veya iki derste yoklama alınır nadiren. Hah en sevdiğim özelliği sanırım devamsızlık olmaması diyebilirim.
Hani derler ya baba mesleği diye benimkisi de kısacası öyle. Babam hakim bu yüzden ben de hakim olacağım demedim tabii ki. Ama baba kıstasını işin içine sokmadan olmaz. Küçüklüğümde hep adliyelerde, dosyalar arasında arşivlerde oyun oynardım. Sürekli bir aşinalığım vardır adliyelere. Fakat lise sona doğru kafamda başka meslekler de seçebilirim falan demeye başladım. İşletme, Uluslararası İlişkiler vs. Ancak daha sonradan kafama dank etti. Dedim işletme seçsem tamam işsiz kalmam ama çevre önemli, uluslararası seçtim diyelim onda ne yapıldığına dair bir fikrim yok. Bunları bölümleri aşağılamak için söylemiyorum ama bana uygun olmadığını düşündüm. Çünkü hukuk seçmem benim için daha mantıklıydı sonuçta küçüklükten beri yabancı olmadığım bir meslek dalıydı ve önümde hukukla uğraşan tanıdığım, bana yol gösterebilecek bir sürü insan vardı. Bu nedenle hem ilgi duyduğum hem yabancı olmadığım hem de gelecekte yol gösterebilecek bir çok insan olduğundan dolayı hukukun doğru tercih olduğuna karar kıldım.
Aslında neden bu okulu seçtim sorusuna birazcık başlardan başlamak gerek. Gönül isterdi ki daha çok çalışayım daha çok puanlar alayım fakat olmadı işte. Öss’ye İzmir’de girdim. Daha sonra babamın tayini İstanbul’a çıktı. Kültür Üniversitesi aklımın ucundan bile yoktu. Babamın tayini İstanbul’a çıktıktan sonra üniversiteleri araştırmaya başladım. Daha sonra puanım açıklandı vs. Tüm devlet ve özel okullar hakkında bilgi, kafamda yaptığım opsiyonlar açık bir şekilde belirledim. Hem burs konusunda hem de hocalar konusunda Kültür Üniversitesinin uygun olduğuna karar kıldım. Çünkü puanım devlet üniversitelerine teğet geçerken bana bir tek özel okullar kalmıştı. Şimdi diyeceksiniz ” E bir sene hazırlanıp devlet üniversitesi falan vs.” diye fakat ne buna gönlüm vardı ne de gerekli olduğunu düşündüm. Sonuçta hukuk seçecektim. Hukuk bölümünde şöyle bir durum vardır. Hukuk; bir mühendislik, bir öğretmenlik ya da bir diş hekimliği gibi değildir. İnsan hukuku bir kişinin anlatmasıyla öğrenemez, hukuku öğrenmek kişinin kendi elindedir açıkçası olay kişide biter. Belki şey diyeceksiniz ” ee abii her bölümde kişide biter” falan diye fakat öyle değil bir mühendislik okurken okulun eğitimi türkçe olup olmaması hocaların sorduğu sorular uyguladıkları pratikler çok önemlidir bana göre yani. Ama bir hukukta iş böyle değildir kişinin yorumlamasına kişinin kendi muhakeme kabiliyetine, okumayı sevmesine bağlıdır. İşte bu yüzden hukuk seçecek bir kişi için önemli olan ilk şey ne okuldur ne de hocalardır. İlk bakacağı şey kendi kabiliyetidir. Bu nedenle okulumu seçerken isminin hiç önemli olacağını düşünmedim. Hocalar ise ikinci planda düşündüm benim için önemli olan ilk şey kendimi bu bölüme hazır hissetmekti. Bir de İstanbul’da şöyle bir durum var bizim okula gelen bir hoca diğer okulları da gezmekte yani İstanbul’da hukuk okumak düşüncesindeyseniz kendinizi hukuk bölümüne hazır hissettikten sonra okul ismi yerine hocaları araştırmanız tavsiyemdir. Ama şey de demeyin “Hoca hani önemli değildi” diye. Çelişmiş gibi durmak istemem ama hoca önemli değil demiyor araştırılması gereken ikinci şeydir. İlk olarak kendinizi araştırın. Biliyorum herkes başta diyecek İstanbul Üniversitesi, Marmara Üniversitesi ismi var diplomanda yazacak falan. İstediği kadar o isim yazsın siz Avukat, Hakim vs olduktan sonra kimse dönüp diplomanıza bakmaz bireysel başarınıza bakar. Kültür Üniversitesini seçmemin bir diğer nedeni ise hazırlığı zorunlu kılmamasıydı. Çünkü araştırdığım kadarıyla ingilizce eğitiminden sonra hukuk bölümünde ingilizceye dair herhangi bir ders yoktu. Ancak bir bir kaç üniversitenin ingilizce eğitimi üst düzeydedir. Ve bölüm derslerinde ingilizce dersler koyarlar. Açıkçası bana kalırsa hukuku ingilizce okumak biraz angarya iş gibi geliyor. Çünkü zaten hukuk sistemi tehlikede olan bir ülkede yaşıyoruz bir hukukçunun dediğini diğer hukukçunun dediği tutmamakta. Bu nedenle hazırlığa para verip dört sene boyunca ingilizce bir şey görmemek biraz saçma geldi açıkçası eğer ingilizce öğrenmek istiyorsam hazırlığa vereceğim parayı yurt dışında dil okuluna vermek daha sonra kendim ilerletmek daha mantıklı geldi.