Geriye dönüp baktığımda okuluma dair ufak tefek şeyler dışında hiçbir zaman hayal kırıklığı hissetmedim. Belki hocaların zorlayıcı olmasından bahsedilebilir. Boğaziçi Üniversitesi için “girmesi zor, çıkması kolay” dense de, aslında hurafedir bunlar efendim, inanmayınız. Boğaziçi Üniversitesi’nin girişi de çıkışı da zordur.
“Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler” bölümü benim ailemden gelen siyaset birikiminden dolayı seçtiğim bir bölümdü. Şimdi geleceğim için siyaseti düşünmüyorum ama şimdi olsa yine aynı bölümü seçerdim. Buradan edindiğim genel kültürü, tarih birikimini ve vizyonu teknik bir dalda asla elde edemezdim. Öte yandan siyaset bilimi, mezunlarına herhangi bir mühendislik dalında olduğu gibi doğrudan bir iş olanağı sağlamıyor. Bu ilk bakışta dezavantaj gibi gözükse de kendinizi geliştirdiğiniz müddetçe size avantaj olarak dönüyor çünkü öğreniminiz sırasında kendinizi keşfediyor ve ona göre kendinizi geliştiriyorsunuz. Tabi bu bölümden mezun olup da bir mühendis olamazsınız ama örneğin bankacı, pazarlama uzmanı, gazeteci, denetlemeci ya da satışçı olabilirsiniz. Tamamen size kalmış. Siyaset Bilimi’nin kazandırdığı en büyük şey vizyondur, farkındalıktır, bilinçtir. Bu bölümden mezun olanların edindiğini teorik ve pratik bilgiler hayatın her alanında farkında olmadan kullandıkları bilgilerdir.
Tek kelimeyle kampüsü. Türkiye’nin yalnızca birkaç şanslı üniversitesinde yer alan kampüs ortamını yaşamış olmak kelimelerle anlatması zor, yaşanması gereken bir deneyim.
Boğaziçi Üniversitesi Türkiye’nin birçok açıdan en farklı ve önde gelen üniversitesi. Bunun nedenleri arasında özgürlükçü yapısı, farklılıklara saygılı duruşu, zengin kulüp faaliyetleri, akademisyenlerin birikimi ve tabi ki kampüs hayatı sayılabilir. Ancak bana kalırsa üniversitemi diğer üniversitelerden ayıran en önemli faktör Boğaziçi Üniversitesi’nde okuyan neredeyse her öğrencinin daha iyi bir gelecek için sürekli somut bir şeyler ortaya koymaya çalışması ve bu durumun da tek tek herkesin kendisini geliştirmeye iten olumlu bir rekabet ortamı doğurması. Ayrıca farklı dünyalardan ve görüşlerden birçok insanla bir arada yaşıyor ve öğreniyor olmak kişilerin ufkunu inanılmaz ölçüde genişletiyor. Bu da Boğaziçi’nde eğitim alan kişilerin özgüvenlerini arttıran bir etken.
Evet, okulumu seviyorum.