Anlatsın
Giriş
Orta Doğu Teknik Üniversitesi

Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin beğendiğiniz yanları nelerdir?

33 Cevap

Yine kampüs alanı ve yine öğrenci ortamı dedikten sonra, katılabileceğiniz ve kendinizi geliştirebileceğiniz bir çok öğrenci topluluğu ve aktivite olması. Buraya yazdıklarımın kısa ve az olduğuna bakmayın, bunlarla 4 seneniz siz daha farkına varamadan geçecektir :)

Bahar şenlikleri tabii ki candır! Ama bu yalnızca mükemmellerden bir tanesidir :) ODTÜ’nün kampüs hayatı bir Ankaralı olarak beni hep kıskandırmıştır. İnsanlar orada hiç olmadıkları kadar özgür olurlar ve ihtiyaç duydukları her şeyi bulabilirler. Sosyal anlamda da istediğiniz hatta istemedikleriniz de dahil bir sürü toplulukla karşılaşırsınız. İnsanların sizi yargılamaması da en sevdiklerimden. Sonra bir de Devrim’i var Gıda’sı var Maden’i var (Sosyal-Alkollü Paylaşım Alanları).. Kortlarda oynanan kart oyunlarından bulduğunuz huzuru da tenis de bulamazsınız ayrıca. Çatı teyzemiz vardır bir de .. Çekirdek aileyi doyurabilecek kadar çok yemeği neredeyse bedavaya alırsınız -hiç o kadar yiyemedim tabii ki-. Çarşı çimleri, sunshine’ı, eymiri ve daha birçokları… Hepsi en sevdiğim.

Kampüsü. Kazanmadan önce bir kere bile uğramamıştım üniversiteye ama kazandıktan sonra büyük bir merakla her gün uydu görüntülerine baktım nerde neyin olduğunu ezberledim daha önce hiç görmememe rağmen. Kayıt yaptırmaya gittiğimde ise tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Ben tüm kampüsü ezberlediğimi düşünürken nerde neyin olduğunu bildiğimi düşünürken şimdi hiç bir şey göremiyordum. Her yer ağaçlarla kaplıydı. İnanın bu kadar ağacı başka bir kampüste görebileceğinizi düşünmüyorum. Ağaçlardan dolayı binaları göremediğiniz bir üniversite Orta Doğu Teknik Üniversitesi. Doğayla iç içe yaşamayı sevenler için mükemmel bir seçim olacaktır.

  • Tabii ki kampüsü. Kapısından adım attığınız anda farklı bir şehirdeymiş hissi vermesi ve doğa, restorant, kafe, kütüphane, market, spor, kültürel etkinlikler gibi birçok imkanı bir arada bulundurması.
  • Kütüphanesinin içerdiği yayınlar bakımından zengin olması.
  • Eğitim dilinin %100 İngilizce olması. Bu durum mezuniyet sonrasında yurtdışı için oldukça avantaj sağlıyor.
  • Neredeyse her bölümün ayrı binasının olması. 10 dakikalık arada İktisadi İdari Bilimler binasından Petrol ve Doğalgaz Mühendisliği gibi iki uzak lokasyon arasında derse yetişebilmek zor olsa da her binanın o bölümün ruhunu yansıtmasını görmek güzel oluyor.

Kampüsü çok iyi. İnsanlar arasındaki iletişim, saygı, hoşgörü gerçekten olması gerektiği gibi. Rahatsınız yani bir de yurtlarda kalıyorsanız sizden iyisi yok, tüm imkanlar ayağınızın altında. Kızılaydan dolmuşa binip o egzozlu havayı soluduktan sonra kampüse ayak bastığınız anda ciğerleriniz bayram ediyor.Yeşili sevenler için cennnet adeta. Eğitim dilinin İngilizce olması büyük bir avantaj bence

A1 kapisini cok begeniyorum ve ordaki tastan yapilmis bilim agacini.

Herkesin ilk aklına gelen Kampüs tabi ki. Ayrıca okul gözünüzü doyuruyor. Ne açıdan mı? Tonlarca sosyal faaliyet var, kurslar topluluklar vs. her şeyi bulabilirsiniz burada. Ancak sevdiğiniz aktivitelerden 2 veya daha fazlasını yapmaya başladığınız an akademik başarınızı da en az 1not kadar ,3.00 yani, göze almalısınız. Çünkü dersler kolay olmuyor. Bir çoğuna vaktiniz kalmasa da isteseniz yapabilecek olduğunuzu bilmek güzel tabi. Ha var bazı arkadaşlarımız hem ÇAD yapıp hem 800 tane aktiviteyi mükemmel derecede sürdüren ve inanılmaz ortalamalar yapan.. Onlara 1gün 24 saat değil 36 saat falan. Neyse, ODTÜ dediğiniz bir üniversiteden çok bir dünya. Bu yüzden ODTÜlüler kendi içine kapalı derler. Asosyalliğimizden değil, burda tonlarca insan, tonlarca alan, tonlarca yapılacak şey ve tonlarca ders var. Dünya üzerinde ayrı bir dünyamız var. Seviyoruz.

Okulumun istediğiniz (ve tabi ki vakit olarak müsait olduğunuz =) zaman spor yapabileceğiniz bir çok spor tesisini barındırıyor olması, günlerce belki haftalarca kampüsten çıkmadan içeride her ihtiyacınızı eksiksiz giderebiliyor olmanız, içerisinde farklı kültürlerden ve farklı milletlerden bir çok insanı barındırıyor olması ODTÜ’nün çok kültürlü bir kampüs üniversitesi olmasını sağlıyor ve bu yirmili yaşlardaki insanların kendine katabileceği oldukça fazla imkan sunuyor.

İlgilendiğiniz teknik alanlarda ders dışında gelişebileceğiniz ve derslerde öğrendiğiniz teorik bilgilerin pratik uygulamasını yapabileceğiniz teknik topluluk sayısının oldukça fazla olması ODTÜ’yü ODTÜ yapan başlıca faktörlerden bence. Bunun yanında Neden ODTÜ? kısmında bahsettiğim gibi çok farklı hobilerle ilgilenen insanlarla birlikte yaşamanız gerçekten sosyal açıdan çok farklı şeyler öğrenmenizi sağlıyor. Sıkıcı bir derste yanınızda Rubik Kübü çözen bir insan görebilirsiniz her an veya iki ders arasında bulduğunuz iki saatlik boşlukta yüzmeye gidebilirsiniz, kampüs içinde bunaldığınızda Eymir Gölü’ne gidip balık ekmek yemenin keyfini “Ankara”da yaşayabilirsiniz.

ODTÜ mezunlarının iş yaşantısında bariz olarak görebileceğiniz özgüvenleri ODTÜ’yü ve ODTÜ ailesini sevmemin başlıca sebeplerinden. Mesela bölümüm mezunlarından Murat Yetkin’in mühendislik ile ilgili bir meslek yapmak yerine Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapması belki de bu özgüvenin en somut örneklerinden biri… Bahsettiğim Prof. Dr. Ahmet İnam örneği yine aynı kategoride bir özgüven ve cesaretin somutlaşması olarak gösterilebilir.

Topluluklar. Kampüs ortamı. (bkz. Neden ODTÜ?)
Şenlikler: Kesinlikle şenliğin sözcük anlamını fazlasıyla doldurur ve taşar. Anlatılmaz yaşanır. Fırsatınız varsa, alakanız olmasa da alaka yaratıp görün derim.

-En beğendiğim yanı kampüsü ve tabii ki Eymir Gölü.
-İkinciliği nerdeyse her bölümün ve yurdun kantininin olması alıyor. Böylece çarşı-çatı-sunshine-arkabahçe dışında birçok seçeneğiniz oluyor. Nerdeyse hepsinin de kendine özgü bir yemeği bir şeyi vardır.
-Kablosuz internetin çoğu yerde çekmesi hayat kurtarır genelde. (Okul içinde Aveadan daha çok internetin çektiği rivayetleri var.)

Çeşitli öğrenci kulüplerinin bulunması ve bunların aktif rol almaları. Özgür düşünce ortamı sağlaması.

Kampüsü tabiî ki de.Burasının ayrı bir şehir havasında olmasını ve içine girince fazlaca güvende hissetme duygusunu seviyorum.

Birçok farklı kültürü buluşturması, eğitim anlayışında farklı disiplinlerden gelişimi destekleyecek yönlendirmelerin ve imkanların olması, kampüs hayatında kendinize bir dünya yaratabilmeniz

ODTÜ’de hocaların yetkinliği ve verilen eğitimin kalitesi gibi her fırsatta zaten söylenegelen ve bilinen şeyleri tekrar etmek yersiz olur. Bu sebeple, ben yalnızca kendi gözlemlerimi aktarmak istiyorum.

Elbette, en çok kampüsünü seviyorum. Bunu söylememin sebebi; ‘ODTÜ’ ve ‘kampüs hayatı’ kavramlarının tam anlamıyla bütünleşmiş olmasıdır. Ağacıyla, gölüyle, kedisiyle, kuşuyla, kış ortasında kartpostal gibi duruşuyla bir doğa harikasıdır ODTÜ. Öğrencisiyle, mezunuyla, personeliyle, hocasıyla kocaman bir aile gibidir ODTÜ. Her sınav öncesi kalabalık bir kütüphane, her şenlikte dolup taşan ‘Devrim’, her haftasonu piknik yapmaya gelen mezunlar, her bahar çimlerde koşuşturan ufacık çocuklardır sanırım bu büyük ailenin en belirgin kanıtı.

Topluluklar ise ODTÜ’nün temel taşlarını oluşturan unsurlardandır. Her ODTÜ öğrencisinin yolu, öğrencilik hayatı boyunca bu yüzlerce topluluğun en az birkaç tanesinden geçmiştir ya da geçecektir. Bu sayede, hemen hemen her öğrenci çok farklı alanlarda bir şeyler ortaya koyabilme şansı bulur. Ben bir elektrik elektronik mühendisliği öğrencisi olmama karşın; bir yandan IEEE ODTÜ’de robot yapıp dünyanın bir numaralı robot yarışmasına (RoboCup 2011) katılırken, diğer yandan ODTÜ KTMT’de dünyanın en şeker şefinin (Coşkun Açıkgöz) korosuna katılıp Türk Müziği konserlerinde şarkı söyleyebiliyorum. Bir taraftan bir projenin finans sorumluluğunu üstlenirken, öte taraftan yamaç paraşütü eğitimleri alıp uçma şansı bulabiliyorum. Ve ODTÜ’de öğrenci toplulukları sayesinde öğrendiğim bir şey daha: “Hayaller sınır tanımaz.”

Bölümde ilgi alanım olan dersleri görüp, genel kültürümü geliştirmek.

Bunun yanında sosyal aktivite açısından zengin olan bir üniversitede kuruluşundan beri Ankara Gönüllü Takımı’nın bir parçası olarak maddi durumu yeterli olmayan insanlara karşılık beklemeden gönüllü bir hizmette bulunmanın paha biçilemez mutluluğunu yaşamak.

Okulun en sevdiğim yanı, Ankara’da Ankara’dan izole bir ortamda yaşıyor olmama imkan sağlayışı. Buna göre Ankara’yı Odtü gibi zanneden insan, hayatının yanılgısını yaşıyordur. Odtü’deki insanların kendine özgü halleri, diğer insanları yargılamayı seçmeyişleri ve insanların birbirlerini oldukları gibi kabul edişleri okulun en sevdiğim yanı. Bunun dışında çok çeşitli etkinlikleri ile öğrencilerine sosyalleşme imkanı sağlaması en güzel taraflarından biri. Kesinlikle samimi bir ortam. Çimlerde yuvarlanarak geçirebileceğiniz ders araları, kütüphane koltuklarında gece alınamayan uykuyu yakalamaya çalışmak ya da Çarşı’da arkadaş grubuyla Guitar Hero oynamak gibi çeşitli samimi aktiviteler olabilir. İnsanın canı fazlasıyla sıkıldığında kampüs içindeki gölete de yürünebilir. Çok doğal, huzurlu ve kendi halinde bir ortam.

Herkes, herkesi dinler. Meclis gibi biri diğerini susturmaya kalkmaz. 180 derece farklı yönlere bakan 2 kişi çok rahat birbirini dinler. İnsanları ve insanlardan öğrenirsiniz. 

Kampus imkanları, özgürlük ortamı, akedemisyen kalitesi vb.

Hocalarımızla çimlerde şarap içip ders yapmak, yurtlarda ve bolümde donen gırla geyik, Devrim Stadyumu’nda Naz Gıda menseli biraları hunharca tüketmek, kütüphanesi, ormanı, Türkiye’nin çok farklı yerlerinden gelen insanlarla karsılaşma imkanı.