Evet, okulumu seviyorum.
Okulun sevmediğim yanı, topluluklara dışarıdan tek başıma katıldığımda yaşadığım gerilim; fakat bu, muhtemelen benim fazla bireysel bir insan olmamdan kaynaklanıyor. Onun dışında yemekhane yemeklerini lezeetli bulmuyorum ve kesinlikle pahalı buluyorum. Sanırım bir devlet üniversitesi olarak, yemekhanede yemeğe en çok biz para veriyoruz. Bir de sıra mevzusu var. Belli saatlerde, okulun her yerinde sırada insanlar bulabilirsiniz. Çatı’da, yemekhanede, Susam’da, Bookstore’da, duraklarda. Gerçi, sıra olmasaydı karmaşa olurdu. Böylesi daha iyi tabii ki.
Okulun en sevdiğim yanı, Ankara’da Ankara’dan izole bir ortamda yaşıyor olmama imkan sağlayışı. Buna göre Ankara’yı Odtü gibi zanneden insan, hayatının yanılgısını yaşıyordur. Odtü’deki insanların kendine özgü halleri, diğer insanları yargılamayı seçmeyişleri ve insanların birbirlerini oldukları gibi kabul edişleri okulun en sevdiğim yanı. Bunun dışında çok çeşitli etkinlikleri ile öğrencilerine sosyalleşme imkanı sağlaması en güzel taraflarından biri. Kesinlikle samimi bir ortam. Çimlerde yuvarlanarak geçirebileceğiniz ders araları, kütüphane koltuklarında gece alınamayan uykuyu yakalamaya çalışmak ya da Çarşı’da arkadaş grubuyla Guitar Hero oynamak gibi çeşitli samimi aktiviteler olabilir. İnsanın canı fazlasıyla sıkıldığında kampüs içindeki gölete de yürünebilir. Çok doğal, huzurlu ve kendi halinde bir ortam.
Psikoloji bölümünü seçmemin ana nedeni, kendimi tanıma isteğimdi. Hazırlıkta öğrendiğim kadarıyla, bölümdeki uygulamalara, anketlere ve deneylere katılım sağlayabiliyoruz ve bu sayede bilime katkıda bulunup sayısal veriler elde edebiliyoruz. Ayrıca belirtmem gerekir ki psikoloji yazmadan önce felsefe seçmek istiyordum; fakat puanımı heba etmemek uğruna psikoloji yazmış bulunmaktayım. Buna rağmen pişman olacağımı düşünmüyorum; çünkü yan dal, çift ana dal programlarıyla felsefe bölümü derslerini alabileceğim bir okulu tercih etmiş bulunuyorum.
Odtü’yü seçmemdeki en büyük etken kampüsü ve eğitim diliydi. Üniversite yaşantısının tadını tam anlamıyla çıkarmak için kampüsün çok önemli bir rolü olduğunu düşünmekteyim. Odtü’nün kampüsü içinde her şeyi barındırıyor ve öğrencinin ihtiyaçlarını daima düşünüyor. Memlekette yeşil alan özlemi duyan şahıslar için de Odtü, doğasıyla öğrencilerini kucaklıyor. Şahsen, yıllardır Ankara’nın bozkırına alışmış bir insan olarak kampüse geldiğimde nispeten kaliteli oksijen soluduğum için kendimi daha iyi hissediyorum. Ayrıca üst üste yığılmış binalardan ve daracık alanlardan hoşlanmayan bir insan olarak Odtü yapılarının ferah, geniş ve herbirinin kendine özgü halini seviyorum. Eğitim dilinin İngilizce olması da küreselleşen dünyada ikinci bir dili benliğinize katmayı sağlıyor. Akademik kariyer ve yurtdışında çalışma isteği olan benim içinse İngilizce başarmama yardım edecektir diye düşünüyorum. Ki sadece İngilizce değil yanı sıra diğer dilleri öğrenmek için de insanın fırsatı oluyor.