ODTÜ her ne kadar demokrasi konusunda Türkiye standartlarının çok üzerinde bir kültür barındırıyor olsa da tam olarak demokrasinin uygulandığını ve öğrencilerin en büyük paydasını oluşturduğu tabanda çok fazla söz sahibi olmadığını düşünüyorum. Onun dışında bazı akademisyenlerin konusunda yeterli donanıma sahip olmasına rağmen öğrenciye aktarma konusundaki eksikleri okulun sevmediğim yanları olarak gösterilebilir.
Okulumun istediğiniz (ve tabi ki vakit olarak müsait olduğunuz =) zaman spor yapabileceğiniz bir çok spor tesisini barındırıyor olması, günlerce belki haftalarca kampüsten çıkmadan içeride her ihtiyacınızı eksiksiz giderebiliyor olmanız, içerisinde farklı kültürlerden ve farklı milletlerden bir çok insanı barındırıyor olması ODTÜ’nün çok kültürlü bir kampüs üniversitesi olmasını sağlıyor ve bu yirmili yaşlardaki insanların kendine katabileceği oldukça fazla imkan sunuyor.
İlgilendiğiniz teknik alanlarda ders dışında gelişebileceğiniz ve derslerde öğrendiğiniz teorik bilgilerin pratik uygulamasını yapabileceğiniz teknik topluluk sayısının oldukça fazla olması ODTÜ’yü ODTÜ yapan başlıca faktörlerden bence. Bunun yanında Neden ODTÜ? kısmında bahsettiğim gibi çok farklı hobilerle ilgilenen insanlarla birlikte yaşamanız gerçekten sosyal açıdan çok farklı şeyler öğrenmenizi sağlıyor. Sıkıcı bir derste yanınızda Rubik Kübü çözen bir insan görebilirsiniz her an veya iki ders arasında bulduğunuz iki saatlik boşlukta yüzmeye gidebilirsiniz, kampüs içinde bunaldığınızda Eymir Gölü’ne gidip balık ekmek yemenin keyfini “Ankara”da yaşayabilirsiniz.
ODTÜ mezunlarının iş yaşantısında bariz olarak görebileceğiniz özgüvenleri ODTÜ’yü ve ODTÜ ailesini sevmemin başlıca sebeplerinden. Mesela bölümüm mezunlarından Murat Yetkin’in mühendislik ile ilgili bir meslek yapmak yerine Radikal gazetesinde köşe yazarlığı yapması belki de bu özgüvenin en somut örneklerinden biri… Bahsettiğim Prof. Dr. Ahmet İnam örneği yine aynı kategoride bir özgüven ve cesaretin somutlaşması olarak gösterilebilir.
Öncelikle neden X bölümü demeden önce neden diğer bölümler değil sorusuna cevap vermek istiyorum ben.
Elektrik-elektronik mühendisliği öncelikle ODTÜ’de okuyabileceğim bir bölüm değildi. Zaten tercih edebiliyor olsam muhtemelen yine de tercih etmeyeceğim bir bölümdü. Her ne kadar gelecekte de istihdamını kaybetmeyecek bir meslek olsa da EE okumak lise öğrenim hayatımda hiç aklımda olan bir şey değildi. Kendi tasarlamadığım bir mekanizmanın üzerinde kontrol yapmaya çalışmak muhtemelen sistem benim istediklerimi yapmayacağı için pek ilgimi çekmeyecekti :) Bilgisayar mühendisliği okumuyor olmamın sebebi de yaptığım işlerin monitörün dışında bir yansımasını görme ihtimalinin olmadığını düşünmem, başka bir deyişle çok soyut olması :) Endüstri okuyan arkadaşlar kızacaklardır belki ama, mühendisin dilinden anlayan bir işletmeci olmak için mühendislik diploması almayı istemediğimden ve tasarladığım bir sistemin her alanında söz sahibi olabilme imkanını sağlayan geniş bir alanı barındırdığından (termodinamikten makina tasarımına, üretimden mekatroniğe, akışkan dizaynından dayanım&hareket; hesaplarına kadar) Makina Mühendisliği bölümünü tercih ettim ve şu anda da eğitimini alıyorum :)
Evet, okulumu seviyorum.
Neden ODTÜ?
Türkiye’de bir çok isim yapmış üniversite öğrencisi şüphesiz ki akademik kadro iyi, üniversitenin kültürü diğerlerinden farklı, yayın sayısı&kalitesi; çok üst düzeyde, yurt dışında inanılmaz saygın gibi argümanlar öne sunabilir. Buna saygı duymakla birlikte diğer üniversiteleri tanımanın ancak orada kısa sayılamayacak bir zaman geçirilerek olabileceğini düşündüğümden bu tarz konularda ODTÜ ve diğer Türk üniversiteleri arasında kıyaslama yapmayacağım. Çünkü yapacağım olası kıyaslamalar gerçekten çok uzak olacak. Tüm isim yapmış üniversitelerin öğrencileri/mensupları bu argümanları öne süreceğinden ODTÜ için ayrı bir durum olduğunu söylemeyeceğim.
Peki neden ODTÜ?
Çünkü ODTÜ insana gerçek anlamda dik durmasını sağlayacak teknik eğitimi sağlamasının yanında insana hiç ummadığı alanlarda kendini geliştirme imkanı sağlıyor. Bunu tabi ki ilgi alanları çok marjinal olan onlarca insanla birlikte bir eğitim veriyor olmasının ve disiplinler arası etkileşimin olabilecek en üst düzeyde olmasının büyük bir önemi var. ODTÜ hayatıma başlamadan önce aklımda ne olduğuna dair hiç bir fikir olmayan bir çok konuda ilgi alanları çok değişik olan insanlar sayesinde şu anda bilgi sahibiyim. Bunun başlıca sebebi, 17:30 da dersten çıkıp yurda giderken fizik çimlerinde top veya diabolo çeviren jonglörleri görmem veya spor salonunda çalışırken daha önce fikrim olmayan capoeira hakkında epey donanım sahibi insanların antrenmanlarını görmek hiç şüphe yok ki insana sosyal anlamda epey donanım katan örnekler. Bunun yanında ODTÜ EE mezunu olup ODTÜ Psikoloji bölümü bölüm başkanlığı görevini yürüten Ahmet İnam gibi marjinal isimlerin bulunduğu bir okul olması, ODTÜ’yü çekici kılan sebeplerdendi.
Okula başlamadan önce ÖSS hazırlık sürecinde istediğim tek okul/bölüm ikilisinin ODTÜ ve Makina Mühendisliği olmasının başka sebepleri vardı aslında ama öte yandan sözünü ettiğim disiplinler arası etkileşim ve uyumun mümkün olan en üst düzeyde olması seçimimi bu şekilde yapmış olmamda önemli bir faktördü. Bunu tüm mezun yakınlarımdan duymaktaydım. Ayrıca ODTÜ ME seçmemin başlıca sebebi Türkiye’de bu disiplinin eğitimini alabileceğim en iyi üniversitenin çeşitli okulların mezunlarının ağız birliği yaptığı şekliyle ODTÜ olmasıydı. Öncesinde ODTÜ ME hakkında tek bildiğim kontrol alanındaki ve mekatronik alanındaki çalışmalarının yanında mekanizma ve içten yanmalı motorlar konusunda alanında ülkenin en iyileri olarak gösterilen akademisyenleri barındırmasıydı.
Sonuç olarak, istediğim teknik disiplinde en iyi eğitimi alacağıma emin olduğumdan ve bunu alırken sosyal yaşamdan kopmayacağıma ve günün her saatinde “yaşayan” gerçek bir kampüste eğitim alacağımdan emin olduğum için ODTÜ’yü tercih ettim.