Bilkent Üniversitesini çok önyargılı ve pek de içime sinmeyen bir şekilde tercih etmiştim. Bu Bilkent Üniversitesi'nden ziyade özel okula olan bir önyargıydı. Araştırdıkça, tanıdıkça bu önyargımdan sıyrılmaya başladım. Bugün, Bilkentteki 3. yılım başlamak üzereyken diyebildiğim tek şey, 'iyi ki burdayım.'
-Öncelikle eğitim. Eğitim bir çok 'en iyilerde' olan devlet okulları ile kıyaslanmayacak derece üstün. Mimarlık bölümü olarak konuşuyorum ki, burda biz merkezdeyiz. Yenilikçi araştırmalar, ders çeşitliliği ve eğitim kadrosu çoğu okulla kıyaslanamayacak derecede. Seçmeli ders olanakları çok fazla. Mesela ben gidip tiyatro bölümünden yahut iletişim tasarım bölümünden ders alarak kendimi geliştirebiliyorum.
-Sosyal imkanlar beklediğimden çok daha fazla oldu. Özellikle topluluklar ve toplulukların çeşitlikleri Bilkent ve Ankara'da öğrenci olmak için oldukça önemli.
-Tabi ki küfrettiğimiz, sinirlendiğimiz onlarca şey oluyor. Ancak bunlar her üniversitede aşağı yukarı karşılaştığımız ve sistemimizle alakadar şeyler, ne yazık ki.
Kesinlikle bölüm tercihi. En iyi üniversiteden yahut en kötü üniversiteden mezun olsanız da o mesleğin bir imza sahibi oluyorsunuz. Aldığınız eğitimin kalitesi tabi ki de çok önemli ancak, iyi bir eğitim uğruna size uygun olmayan yahut mutlu olamayacağınız bir bölüm tercihi yapmak yalnızca boşa zaman kaybı olacaktır.
Sanılanın aksine hayır. Bölüm dersleri tabi ki genel olarak çizim üzerine ilerletiliyor, ancak birinci sınıfta aldığımız teknik çizim dersi çizim eksiğimizi kapatmak için büyük bir fırsat oluyor. Mimar olmak için hunharca kara kalem çizim yapma yeteneğinden ziyade, hayal ettiğini olabildiğince kağıda aktarabilme yeteneği çok daha önemli. Çizim, mimarlık için hayal ve somut ürün arasındaki bir ara basamak ve kolaylıkla geliştirilebilecek bir şey.
Kendimi bildiğimden beri mutlu olabileceğimi hissettiğim tek bölüm mimarlık olmuştu. Sayısal ve sözel bir çok bölümün aksine kesinlikle sınırları olmayan ve tamamen insandan gelip insana hizmet eden ve benim hayal dünyama en yakın gelen bölüm mimarlıktı. Hayalini kurduğum herhangi bir şeyin bir gün somut olarak görülebilecek olması mimarlığın temel bir amaç noktasını oluştururken, mimar olmak için sahip olunması gereken yan bilimler de benim için oldukça önemliydi. Mimarlığı hiçbir zaman yalnızca çizim ve strüktür olarak görmedim. Hala da savunduğum biçimiyle, mimarlık, içerdiği somut fiziksel ve matematiksel gerçekler yanı sıra asıl olarak insanlığa, sanata, felsefeye, psikolojiye dayanır. Yani, hayal ediyorsak; mimarlık :)