Evet, okulumu seviyorum.
Üniversitemi bölümüm nedeniyle tercih etmiştim. Fakat tercih ederken de Boğaziçi Üniversitesi’nin akademik alanda kendimi geliştirmem için en uygun okul olduğunu düşünüyordum. Lisans ve yüksek lisans eğitimim boyunca bu düşüncemin doğru olduğunu gördüm. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi geleneğiyle, bürokratik engellerden olabildiğince muaf serbestisiyle, hocalarının kalitesi ve öğrencilerinin potansiyellerini gerçekleştirebileceği kulüpleriyle gerçek anlamda bir üniversitedir.
Üniversitenin işi meslek edindirmekten çok insani olan her şeye dair sistemli bir bilgiye erişmek ve kişinin kendini yetkinleştirmesini sağlamaktır. Bunun belki de en iyi yapılabileceği bölüm felsefedir. Çünkü Boğaziçi Felsefede, sorgulama, felsefe-bilim ilişkisi, akıl yürütme ve doğru karar verme tüm derslerin içerisine yedirilmiş ve öğrencinin bunları içselleştirmesi için doğru bir eğitim modeli uygulanmaktadır. Felsefe diğer alanlarla ilişkili bir alan olduğu için Boğaziçi Felsefe daha da tercih edilesi. Lisans eğitiminiz boyunca, fizikten, matematiğe, dilbilimden psikolojiye, sanat tarihinden siyasete ve ekonomiye kadar birçok alanda dersler görebiliyorsunuz. Bütün bunlara ek olarak okulda verilen dil dersleri sayesinde ünlü filozofların eserlerini özgün dillerinden öğrenebiliyorsunuz. Meslek olarak da felsefe mezunları birçok alanda kendilerini yetkinleştirdikleri için akademik hayatında dışındaki alanlarda da kendilerini gösterebiliyorlar. Çalıştıkları yerlerin başlıcaları: Yayınevleri, dergiler, müzeler, sergiler, eğitim kurumları, (alınan dersler sayesinde bankalar, danışmanlık şirketleri vs. de sayılabilir). Akademisyenlik düşünülüyorsa Boğaziçi Felsefe ideal bir bölümdür. Dünyaca ünlü akademisyenlerle buluşma ve onların konferanslarına katılma olanaklarının sağlanması sanırım neden ideal olduğunun anlaşılmasında etkili olacaktır. Hocalarımız öğrencilerle yakın ilişki kurmakta ve her birimizin felsefi gelişiminde oldukça yardımcı olmaktadır. Felsefe okuyan birinin kendini en iyi geliştirme yolu makale yazmaktır. En iyi makale yazılacak yer de Boğaziçi’dir çünkü hocalarımız makale yazımını desteklemekte ve bu konuda yardımcı olmaktadırlar. Akademik üretim açısından kendileri de iyi birer örnek olan hocalarımızın verdiği bu destek konuları içselleştirmemizde de yardımcı oluyor.
Okulumuzun bürokratik yapısı ağır ve katı olmadığından birçok dersi farklı zamanlarda alabiliyorsunuz. Bu sayede bölümümü 3 yılda bitirebildim. Okulumun farklı bölümlerden ders almayı teşvik etmesi sayesinde 9 farklı bölümden birçok ders aldım ve dünyam genişledi. Bütün bunların yanı sıra belki de en önemli artısı kulüplerin ve öğrenci toplulukların varlığı ve etkinlikleri. Öğrencilerin insiyatifi gelişmekte ve eğitimin getirdiği tek boyutluktan çıkılmakta. Mithat Alan Film Merkezi sayesinde geniş bir film arşivi öğrencilerin kullanımında bulunmaktadır. Kütüphanemizin sağladığı olanaklar arasında bulunan geniş bir müzik arşivi ve bu kayıtları kütüphanede dinlemek benim en çok hoşuma giden olanaklardan yalnızca biri. Öğrenci kulüplerinin de etkinliği sayesinde yüzmeden yelkene, briçten futbola, satrançtan tenise kadar birçok spor dalıyla uğraşma şansını elde ediyorsunuz. Okulun bulunduğu konumu ve doğal ortamı da çok seviyorum. Deniz esintisini özlediğimde bebek sahiline inip yürüyüş yapıyor, boğaza karşı oturmak istediğimde petek’te ya da manzarada oturuyor, boğaz köprüsü karşısında yemek yemek istersem de ağaç eve gidiyorum.
Bürokrasinin olmayışının olumsuz yanları da var. Bunlardan biri de bazı işlemlerin çok belirli olmaması ve öğreninciye kadar canınızın çıkıyor olması. Yaz okulu ve harç paralarının fazlalığı da cep yakıyor. Buna ek olarak spor imkanları sunan merkezler birçok üniversiteye kıyasla daha pahalı. Aklıma bunlar dışında bir olumsuz yan gelmiyor.