Evet, okulumu seviyorum.
Maslak kampüsü mütemadiyen bir şantiye alanını andırır. Yeni bir laboratuvar, yemekhanenin büyütülmesi, yeni bir yurt binası yapılagelir sürekli. Bence yurtlar nicelik bakımından yetersiz, özellikle bayan öğrenciler için. İşletme Fakültesi’nde üst kapı/alt kapı mevsuzu vardır, çalışmayan turnikeler ile kapılardan öğretim elemanı/öğrenci ayrımı ile geçemezsiniz. Sevilmeyecek bir yan değil belki de ama okulun geneli sol partilerin değerlendirme toplantılarını veya kurultaylarını canlandırı; hata aramaktan, nasıl daha iyisini yaparız demekten iktidara alternatif olunmaz. Bu bile okuldan uzaklaşınca sempatik gelir.
Türkiye ortalamasının üzerinde birikimi olan insanlar olur çevrenizde. Objektif olalım. Ve de her türlü gelir seviyesinden, her şehirden, her tipten insanlarla karşılaşırsınız burada. Yıllardır dünyanın her yerinde aranan farklıların kardeşliği üniversiteli olmanın sorumluluğu ile birleştiğinde sanırım İTÜ çıkar ortaya. Köprüler karşı tarafın farklılığının kabul edilmesi önkoşulu ile kurulurlar. Çok değerli İTÜ İnşaat Fakültesi sponsorluğunda güzel bir köprüdür İTÜ. Yıllar sonra gülümseyerek hatırlanacak hatıraları yaşatma potansiyeline sahip sempatik bir devlet üniversitesidir burası. Gelişime de açıktır. İTÜ Mobil uygulaması sizi şaşırtmayı becerebilir ancak ‘otomasyon’ pek sevilmeyen bir kelimedir buralarda. Ama bütün olumsuzlukların çoğuna tepkiler fevri kalır, ders seçimi döneminde facebook iletilerinde yaşanan tatlı bir hatıradır. Yönetimi öğrenciye değer verir. Maddi/manevi anlamda desteği hissedersiniz. Yerleşkeleri de İstanbul’a kurulabilecek en güzel yerlere kurulmuştur. 5 tanesi birden hem de.
Biyolojiyi sevmiyordum. Tıp-eczacılık vs. gitti. Aslında öle fizik delisi ya da matematik dahisi falan da değilimdir. Edebi yanımın güçlü olduğuna inanırım. Zaten lisede herhangi bir seçim şansım olmadığı için sayısalcı oldum, seçme şansım olsaydı iki kere düşünürdüm, herneyse. Bu yüzden makine, elektronik gibi kallavi mühendislik formasyonlarından da uzak durdum. Tam bu sırada karşıma İşletme Mühendisliği çıktı. Ders programına göz atıp, birçok yerden kontrollü deneylerle yorumları aldıktan sonra hedefi belirledim. Ne endüstri mühendisi kadar makineyle içli dışlı olacaktım ne de bir işletmeci kadar analitik düşünceden uzak olacaktım. Fakültenin yeri de cabası. Bana istediğim dalda uzmanlaşma şansı verebilecek, hem şimdiki zamanın hem geleceğin cümleleriyle konuşan bir bölüm olduğu için İşletme Mühendisliğindeyim.
ÖSS’ye hazırlanırken üniversite hayatımla ilgili aklımda 2 şey vardı; İstanbul’da olmak ve mühendis olacaksam da teknik üniversite okumak. Üniversitenin aile yanında okunmaması gerektiğini savunurum. İşte bu yüzden ve bir de İzmir’den sonra gidebilecek tek yer olarak İstanbul’u gördüğüm için İstanbul’da olmak istedim. Biyolojiden pek hazetmem, o yüzden tıp-eczacılık hiç düşünmedim. Geriye mühendislik kalıyordu onu da teknik üniversitede okumak gerektiğini düşündüm. Neden teknik üniversite? Çünkü proje yapmayı teknik üniversitede öğrenirsiniz. Teorinin pratiğe dönme olasılığının en yüksek olduğu yer teknik üniversitedir. Mesleğe çıkınca sudan çıkmış balığa dönmezsiniz. Velhasılı en başta saydığım 2 isteğin kesişim kümesinde İTÜ yer alıyordu. Ben de kapağı buraya atabilmek için 2 sene çalıştım.