1) Kampüsünüzü erkenden iyice öğrenin.
2) Kulüplere katılın, hatta birden fazla kulübe katılın.
3) Arkadaşlarınızla fazlaca vakit geçirin. Bir çok sorununuzu beraberce eğlenerek çözüceksiniz.
4) İngilizce seviyenize güvenmiyorsanız pre-int seviyesinden başlayın. Fazlaca ingilizce hikaye okuyun, tam anlayın.
5) Bölümün Exchange veya Erasmus program olanaklarını araştırın.
6) Üst dönemlerden tavsiye alın.
7) Lab, araştırma grubu, takım, orkestra gibi akademik grupların içinde henüz bulunamasanız da gözlemci olarak takip edin.
8) Hiçbir şeyden korkmayın, çekinmeyin.
Gözlemlediğim kadarıyla herhangi bir problem yaşanmamakta. Üniversitenin uyguladığı en ufak bir ayrımcılık yok.
Genellikle akademik alanda ilerleyen MBG mezunları, ülkenin en önde gelen üniversitelerinde veya araştırma kurumlarında akademik çalışmalarını sürdürürler. Bunun haricinde mezunların hatırı sayılır bir kısmı dünyanın çeşitli üniversitelerinde master veya doktora yaparlar ve büyük bir kısmı ülkeye geri dönerek üniversitelerde hocalık yaparlar.
Henüz devlette direk bir istihdam alanı eser miktarda olmasına rağmen eğer çalışanlar çeşitli şekillerde bilgi ve ilgi alanlarını genişletirlerse, hem devletin hem de özel sektörün istihdam edebileceği seçkin bir birey olurlar. Bu niteliklere sahip mezunlar Ar-Ge'si kuvvetli bir şirkette görev alabilir veya kendi start-up şirketlerini kurabilirler.
Bilkent Üniversitesi' ni seviyorum.
- Sosyal yaşam ve eğlence araçları İstanbul' a göre sınırlı.
- Ulaşım çok sınırlı, pahalı ve akşamları daha da felaket bir durum alıyor, istenilen yere gitmek için yakın dahi olsa çok araç değiştirilebiliyor.
- Memur kenti olmasının verdiği disiplin, bireylerin özgürce davranmasını istemsizce kısıtlıyor.
- İmkanların genel manada iyi olduğu ve her tipten insanın var olduğu bir şehirde yaşıyoruz. Dolayısıyla; öğrenmek ve hoşgörmenin gelişebileceği ideal mekanlardan biri bu şehir.
- İstanbul' a göre günlük yaşam ve geçinmek kolay.
- Başkent olması itibariyle bir işiniz için çoğu zaman uzak mesafeler kat etmenize gerek kalmayabiliyor.
- İnsanları genel olarak anlayışlı.
- Öğretimin teori seviyesinde takılması. Uygulama üzerine bir projeksiyonun çoğu zaman hocalarca gösterilmemesi.
- Ankara gibi kurak ve susuz bir memlekette havuzsuz bir üniversite oluşu. :)
- Kaliteli hocaların var olması, derslerin yüksek bir disiplin ve kalitede işlenmesi.
- Her türlü ideolojik fikirden uzak ve özgür bir bilim ortamının sağlanabilmesi.
- Fikirlere saygı. ( Bazen sınav kağıtlarında not şeklinde geri dönüşü olmasa bile. :) )
- Son teknoloji problemler üzerine yine son teknoloji imkanlar ve yaklaşımlarla kafa yorulması.
- Her türden insan olması, hoşgörünün öğrenciler arasında da yüksek oluşu.
- Sosyal imkanlarının yüksekliliği ve üniversitenin sosyal etkinlikleri destekleyici rolü.
- Barınma, beslenme ihtiyaçlarının sağlıklı ve temiz şekilde sunulabilmesi.
Biyolojinin en yaygın etkiye sahip iki dalının birleşimi olan Moleküler Biyoloji ve Genetik bölümü Türkiye' de ilk kez Bilkent' te kuruldu. Bazı geleneklerin oluşmaya başladığını fakat bölümün durağanlıktan uzak olduğunu net bir şekilde gözlemlemek mümkün. Hocaların çoğu genç ve istekli olduğundan akademik tartışma konuları en güncel ve teknolojik sorunlar üzerine yoğunlaşıyor. Her türlü MBG deneyinin yapılabileceği ve oturmuş bir laboratuvarı mevcut. Açık ara Türkiye' nin en iyi yaşam bilimleri bölümü. Bu bölümden mezun olmak tabii ki gurur verici.
Türkiye' de bilimde lider üniversiteler arasında en başta. Hoca seçiminde çok hassas olduklarını düşünüyorum. Hocaların akademik geçmişleri başarılarla dolu ve çoğu dünya vatandaşı niteliklerine sahip olduğu için uygarlar. Bundan dolayı öğrenciye verilen değer Türkiye ortalamasının oldukça üzerinde. Akademik yetkinliğin yüksek oluşu, bilimsel bir rotadan sapmayı engelleyici nitelikte. Bunun yanında Bilkent' in imkanlarına bir bütün gözüyle bakarsak, bu düzey Türkiye' de başka hiç bir üniversitede yok.