Evet, okulumu seviyorum.
Bir kere okula ilk girdiğinizde lanet edeceğiniz durum: havuz yok. İkincisi yurtları bence gayet kötü. Bazen derslerinde verdikleri bilgileri Dünya’nın sırrını çözdürcekmiş gibi gören hocalarla karşılaşabiliyorsunuz. Sigara yasağının nerelere gideceği konusunda da endişe içinde değilim desem yalan olur.
Bence öncelikle insanı. Bilkent hakkında genel yanılgı, insanların “tikky” diye tabir edilen cinsten olduğudur. Genelde olmasa da özel pde böyle insanlar yok diyemem. Fakat genelde, düşüncelerini rahatlıkla tartışabileceğin, bir sempatizanla değil de makul insanla konuştuğunu hissettiren insanlar var okulda. Komunisti de, ülkücüsü de, Kürt hareketine bağlı kişisi de, Atatürkçüsü ve şeriatçısı da sadece annesi babası öyle olduğu için düşüncesi öyle olan insanlar değil. Tabi istisnalar kaideyi bozmaz diye de belirtmem gerekiyor :) Bir de öğrencisini iş hayatına çok iyi hazırladığını söyleyebilirim.
Baştan söyleyeyim, eğer amacınız şirketlere girmek gibi bir durumsa, işletme okumanız daha iyi olur sizin için. Benim iktisatı seçmemde üniversiteye bakış açım çok etkili oldu. Bir meslek edinmekten daha önemlisi bir alan hakkında geniş çaplı bilgiye sahip olmak bence üniversitenin size verdiği temel kazanımlardandır. Bu noktada ekonomi, ki kendisi iktisatın bir alt dalıdır, hayatımızda, düşünce sistematiğimizde önemli ve mutlak olması gereken bir bilimdir. Ben de bu bilgiye sahip olmak yani nereye gidersem ne yaparsam yapayim, ihtiyacım olacak alanı anlamak için seçtim bölümümü.
Açıkçası iktisat bölümünü okumaya karar verdiğim zaman beni akademik kadrosu cezbetti. Refet Gürkaynak ve Erinç Yeldan gibi hocaların özgeçmişleri beni baya etkilemişti. Her ne kadar o zamanlar tek değişkenim akademik kadro olmuş olsa da şimdi diyebilirim ki, ortam ve kendinizi sosyal olarak geliştirebileceğiniz kulüp ve topluluklar bakımından da size çok yardımı oluyor.