Ne diyim valla herkes ne yapıyorsa onu yapın..
Tıp için konuşmak gerekirse önce tıp okumak istediğinizden emin olmanızı öneririm. İş garantisi ve Türkiye şartlarında fena sayılmayacak maaşlar alması gibi artılarının yanında insan hayatına dair sorumluluklar almak, bir insanın kaldırabileceğinden ağır şartlarda çalışmak ve oldukça zor bir eğitimden geçmek gibi yanlar da düşünülmeli. Bunun yanında tıp okuyacak kişi insanları sevmeli, sabırlı olmalı, kendine güvenmeli, iyi iletişim kurmalı, çalışkan olmalı, hızlı karar alabilmeli ve fiziksel açıdan dayanıklı olmalıdır. Bütün bunlardan sonra tıp okumaya karar veren kişi üniversite tercihi konusunda düşünebilir. Tercih edilecek tıp fakültesi konusunda önerilerim şöyle:
- Bütün tıp dallarında en azından doçent düzeyinde ama en iyisi profesör olan hocalar olmalı. Bu da en azında 70-80 tane profesör olması anlamına gelir. Fakültelerin web sitelerinden bu bilgilere ulaşabilirsiniz.
- Yeni açılan tıp fakülteleri alt yapı konusunda çok yetersiz bu yüzden en azından 10 sene ve üstü bir tıp tercih edilmesini öneririm.
- Tıp fakültesinin kendi hastanesi olmalıdır. Öte yandan kendi hastanesi olmayan bazı tıp fakülteleri Hacettepe gibi üniversitelerde okumaktadır. Bunu araştırmak da önemli.
- Her türlü laboratuvar, ders araç gereci ve kadavra sayıları eğitim için yeterli mi araştırmak lazım.
- Tıp fakültesi büyük bir merkezde bulunmalı ve hastanesi bölge açısından merkez olmalıdır. Böylece çeşitli hastalar görebilirsiniz. Küçük yerlerdeki küçük hastanelerde çok fazla bir vaka çeşitliliği göremezsiniz.
Bu şartları sağlayan bir tıp fakültesi gerçek anlamda bir tıp fakültesi geri kalanı faso fiso..
Ben tıp okumayı ve Ankara Üniversitesi'ni pek düşünmüyordum ama şu anki aklım olsa hiç düşünmeden Ankara Tıp yazardım.
Erasmus programı var ve her dönem birçok kişi bu programla yurt dışına gidiyor. Erasmus dışında kendinizde bir şeyler ayarlarsanız okulda buna karşı çıkan pek olmayacaktır.
Bir insanın en iyi anadilinde eğitim alırsa tam öğrenme sağlayacağına inanıyorum. Tıp da kimsenin itiraz edemeyeceği şekilde en zor bölümdür. Bütün bu zorluklar içerisinde yabancı bir dilde eğitim almak ekstra bir zorluk getirir. Bunun yanında Türkiye'de İngilizce eğitim veren tıp fakültelerinin çoğunda doğru dürüst İngilizce ders anlatabilen hocalar bulunmuyor. Bu da eksik öğrenmeye neden oluyor. Tıpta eksik öğrenmek bir insanın hayatına mal olabilir. Aynı zamanda hekimin davalık olmasına sebep olabilir. Tabii İngilizce tıp fakültelerindeki arkadaşlardan gördüğüm kadarıyla Türkçe kaynaklardan konuları öğreniyorlar ve sonra İngilizce sınava giriyorlar. Bu bence boş yere kendini yormak. Zaten ilk 3 sınıftan sonra klinik yıllar başlıyor ve hastalarla ilişkiler kuruyorsun. Hastalarla da kuracağın ilişki Türkçe olmak zorunda. Bunları dezavantajlar olarak sayabilirim. Eğer ABD, İngiltere gibi anadili İngilizce olan bir ülkede çalışmak istiyorsan İngilizce tıp eğitimi bir avantaj sağlayabilir. Ama bu Türkçe tıpta okuyup iyi düzeyde İngilizce bilen birine bir üstünlük sağlamayacaktır. Zaten başarılı bir hekim olmak için iyi düzeyde İngilizce bilmek gerekiyor. İyi düzeyde İngilizce bilen biri tıbbi çalışmalarını İngilizce tıp okumadan da yürütebilir. Kısacası bana göre, İngilizce tıp okumanın doğru dürüst bir artısı yok. Öte yandan gördüğüm kadarıyla İngilizce ve Türkçe tıp fakültelerinin birlikte olduğu tıp fakültelerinde İngilizce bölümler Türkçe'ye göre daha öncelikli görülüyormuş. Bu bakımdan tamamen Türkçe olan bir tıp fakültesinde babalar gibi okumanı tavsiye ederim.
Sosyal devlet neyse sosyal üniversite de Ankara Üniversitesi'dir :) Öğrencisine yaz ve kış tatili için kendi tesislerinde ucuz alternatifler sunuyor. 4 çeşit öğle yemeği bile sadece 1.75 TL. Havuzu ve spor tesisleri var. Kütüphaneleri bazen yetersiz gelse de yine de fena sayılmaz. Erasmus öğrenci değişim programı da gayet iyi işliyor. Köklü bir üniversite olduğundan eğitim zaten iyi. Ne biliyim bir sürü güzel şey var işte :)
Birbiriyle oldukça alakasız kampüsleri var. Rektörlük Tandoğan kampüsünde bulunuyor. Eğer fakülteniz Tandoğan Kampusü'ndeyse rahatsınız. Ama değilse ve bir işiniz olursa Tandoğan'a gitmeniz gerekecektir. Ankara Üniversitesi bürokrasiyi seven ve merkeziyetçi bir üniversite olduğundan pek çok işi Tandoğan'da hallediyorsunuz. Hazırlık okuyacak arkadaşların da Gölbaşı'na gitmeleri gerekiyor. ODTÜ gibi yekpare bir kampusümüz yok maalesef :(
En basitiyle doktorluk yapar :) Çünkü tıp fakültesi bir meslek okuludur. Hastanede, muayenehanelerde ya da Aile Sağlığı Merkezi'nde çalışan beyaz önlüklü, steteskoplu, önünde sıra olan odalarda çalışan, gecesi gündüzü olmayan, sürekli okumak zorunda olan, fedakar kişiler olurlar. Tıbbi araştırmalarla uğraşan araştırmacılar da tıp mezunudur. Doktorluk dışında ilaç ve medikal firmalarında çalışanları da duydum hatta CEO olan kişiler de var. Politikayla uğraşan kişiler de gördüm. Her hükümette Sağlık Bakanı
Küçük yerlerden gelenler için uzun süren ulaşım sıkıntı olabilir. Denizi seven varsa deniz yok bir de..
Ankara öğrenciler için ideal bir şehir bence.. Ankara'daki üniversiteler Türkiye'nin en iyi üniversitelerindendir. Özellikle Cebeci ve Bahçelievler gibi semtler öğrencilerin tercih ettikleri yerlerden.
Öncelikle Ankara gibi öğrenci yaşamına uygun ve başkent olan bir şehirde bulunuyor. Cumhuriyetin en köklü üniversitesi gibi klişelerden sonra gerçek sebeplere gelelim :) Olimpik bir yüzme havuzu ve kampüslerinde spor salonları var. Bunlardan öğrenciler diledikleri gibi yararlanıyor. Ilgaz'da çok uygun fiyatlara kış sporları öğrenip, bu sporları uygulayabileceğin bir tesisi var. Yaz aylarında tatil yapmak için Manavgat'ta öğrencilere çok uygun fiyatlarla hizmet veren bir tesisi var. Bunlar her üniversitede yok ve Ankara Üniversitesi öğrencileri bu konularda çok şanslı. Aynı zamanda cumhuriyetin kurduğu ilk üniversite olduğundan oturmuş bir yer. Her bölümünde yeterli sayıda öğretim elemanı bulunuyor bunu söylüyorum çünkü yeni kurulan birçok üniversitede öğretim elemanı sıkıntısı var. Bu yıl alınan bir kararla sınıf geçme notu 60'a indirildi ve bu da öğrencilerin yaşamını epey kolaylaştırdı. Umarım yardımcı olmuşumdur.
Acı çekmek özgürlükse özgür olmak için diyebilirim :) Oldukça zor bir bölüm. Eğitiminizde ve profesyonel yaşamınızda hayatınızdan fedakarlıklar yapmanız gerekecek. Sevdiklerinize ve ailenize yeterince vakit ayıramayacaksınız. Bütün bunlara rağmen insanlık için çalışan kutsal bir gruba üye olacaksınız. İnsanların acılarını dindireceksiniz, hayatlarını kurtaracaksınız. İnsanların hiç kimsenin bilmediği sırlarına ortak olacaksınız ve sır saklayacaksınız. Fikirleriniz ve hayata bakışınız herkesten farklı olacak. Çoğu insan sizden nefret edecek ama işim düşer diye zoraki bir saygı duyacak hatta bazıları saygı da duymayacak ve size saldıracak (gerçekten doktora saygı duyan insanlar da mevcut). Siz bütün bunlara rağmen insan hayatı için canınızı dişinize katacaksınız. Ayda en az 5-6 kez 36 saat boyunca nöbet tutup ertesi gün yine hastanede görevinizin başına gelecek kadar mesleğinize inanacaksınız. Bütün bunları göze alıyorsunuz neden diye düşünmeyin ve hemen tıp yazın.
Ben gayet memnunum :)