2010 yılında Özyeğin Üniversite ile dalga geçiyordum. Annem ve babamda akademi dünyasında oldukları için en azından üniversite seçmemde onları dinliyordum. Bölümde dinledim pişman oldum. Özyeğin Üniversitesine gidip bakmamı istediler. gittim ve EE'nin konuşmasını dinledim. Tanıtımda olan öğrenciler ile konuşmak istemedim. EE'yi dinleyince onu samimi buldum. Bir bakış açısı olduğunu ve bir şeyler yapmak istediğine inandım. Her ne kadar onun düşüncelerini benimsemesem de (girişimcilik mesela) minumumlarda ortaklasabileceğime inandım, inanmak istedim.
Bilgisayar bölümüne girdim. Hazırlık okumaya başladım. Üniversite yeni kurulmuştu ve bir çok eksiklikler vardı. En azından bir çok kişi ( öğretim üyesi ve idari kadro ) beni dinliyorlardı. Ancak en çok dinleyen, cevap veren, geri dönüş yapan ve en az olmaz diyen Rektördü. Yurtta kalmama rağmen yurtlara mutfak istediğimde sabah 5-6 ya kadar e-posta üzerinden iletişime geçebiliyordum. ( bu yıl adam gibi iki tane mutfağımız oldu.)
Başka konularda problemler olduğunda bir dönem bir birikme yaşamıştım. Bir film çektik ekip olarak ve o film sansürlenmedi. Tehditte edilmedim. bunun gibi bir çok olay oldu ve Üniversitede ki ifade özgürlüğü ve uzlaşı ortamı her zaman bir çok sorunu çözüme ve ilerlemeye götürmüştür.
Bu yüzden gönül rahatlığı ile söyleyebilirim ki ikinci bölümümde ikinci üniversite yerine tekrar ÖZÜ'yü yazdım tercih formumda. Tek nedeni var aslında!
Neden ÖZÜ?
Çünkü ÖZÜ'de
ifade özgürlüğü
Bireysel özgürlükler,
hoşgörü ortamı,
demokratikleşme istekleri,
saygı,
ama en önemlisi bir MÜCADELE var.