Anlatsın
Giriş
Cansu Ergün
Cansu Ergün
Kurumsal İletişim Yöneticisi, Migros

Teoride çok verimli, pratikte çok verimsiz olan bir bölümdür. Düşünsel olarak gelişir, gelişir, gelişir ve patlarsınız. Patlama noktasınız toplumla uyuşmazlık yaşadığınız anlardır. Iyi bir konsantre, hafıza ve analitik zeka gerektirir. Fazla sözel olduğu için teoriyi çabuk unutmamalı ve analitik zekanızla pratiğe aktarabilmelisiniz. Felsefe iyidir, hoştur, sizi baştan yaratır ve gerçeği görmenizi sağlar ama size bir meslek neredeyse hiçbir zaman kazandıramaz. Mezunlarının bir kısmı düşünce felci geçirip kendilerini dağa bayıra vurmuş ve çok büyük bir kısmı da kapitalizmi ölümüne eleştirdiği halde işsizlik gerekçesiyle ticarete atılmıştır. Felsefe mezunlarının sadece yüzde beşi kendi mesleğini yapar, çünkü burası Almanya değil. Gerçekçi olun. (İstanbul Üniversitesi Felsefe bölümünü terk ettim, bir yıl bana muhteşem öğretmenler, kısa süreye rağmen iyi bir birikim ve düşünsek yetenek, ismini kitaplarda okuduğunuz insanlarla tanışıklık kazandırdı ama bırakmasaydım atama bekleyen koca bir ömür kaybettirecekti.) Felsefeyi ilk değil ikinci üniversite olarak okumaniz cok daha mantiklidir.

Akademik alanda kendini geliştirebilirse bir kişi eline her türlü fırsat geçer...Felsefe bölümü sadece meslek edinmek için değil kişinin kendi hayatına bakış açısını bile değiştirip belirleyebilir...O yüzden bu bölümü severek okumak çok önemlidir.. Kitap okumayı muhakeme kurmayı kendini geliştirmeyi eleştiri ve öz eleştiri yapmayı seviyorsan işte felsefe tam senlik..

Pdr. olarak atanabiliyorlar. Felsefe öğretmenliği yapabiliyorlar...

Derya Ayyıldız
Derya Ayyıldız
İnsan Kaynakları Grup Yöneticisi, Tat Gıda ve Düzey Pazarlama

Üniversitenin işi meslek edindirmekten çok insani olan her şeye dair sistemli bir bilgiye erişmek ve kişinin kendini yetkinleştirmesini sağlamaktır. Bunun belki de en iyi yapılabileceği bölüm felsefedir. Çünkü Boğaziçi Felsefede, sorgulama, felsefe-bilim ilişkisi, akıl yürütme ve doğru karar verme tüm derslerin içerisine yedirilmiş ve öğrencinin bunları içselleştirmesi için doğru bir eğitim modeli uygulanmaktadır. Felsefe diğer alanlarla ilişkili bir alan olduğu için Boğaziçi Felsefe daha da tercih edilesi. Lisans eğitiminiz boyunca, fizikten, matematiğe, dilbilimden psikolojiye, sanat tarihinden siyasete ve ekonomiye kadar birçok alanda dersler görebiliyorsunuz. Bütün bunlara ek olarak okulda verilen dil dersleri sayesinde ünlü filozofların eserlerini özgün dillerinden öğrenebiliyorsunuz. Meslek olarak da felsefe mezunları birçok alanda kendilerini yetkinleştirdikleri için akademik hayatında dışındaki alanlarda da kendilerini gösterebiliyorlar. Çalıştıkları yerlerin başlıcaları: Yayınevleri, dergiler, müzeler, sergiler, eğitim kurumları, (alınan dersler sayesinde bankalar, danışmanlık şirketleri vs. de sayılabilir). Akademisyenlik düşünülüyorsa Boğaziçi Felsefe ideal bir bölümdür. Dünyaca ünlü akademisyenlerle buluşma ve onların konferanslarına katılma olanaklarının sağlanması sanırım neden ideal olduğunun anlaşılmasında etkili olacaktır. Hocalarımız öğrencilerle yakın ilişki kurmakta ve her birimizin felsefi gelişiminde oldukça yardımcı olmaktadır. Felsefe okuyan birinin kendini en iyi geliştirme yolu makale yazmaktır. En iyi makale yazılacak yer de Boğaziçi’dir çünkü hocalarımız makale yazımını desteklemekte ve bu konuda yardımcı olmaktadırlar. Akademik üretim açısından kendileri de iyi birer örnek olan hocalarımızın verdiği bu destek konuları içselleştirmemizde de yardımcı oluyor.

Türkiye’nin farklı üniversitelerinden tanıdığım insanların anlattıklarından edinmiş olduğum izlenime göre felsefe bölümüne girenler, belli istisnalar dışında, genelde bir üst bolüme giremeyen insanlardan oluşuyor. Benim için de bu durum geçerli. Ancak eğer felsefeyi öğrenciye sevdirebilecek beceriye ve birikime sahip hocalarla karşılaşılırsa bu başlardaki negatif tablo kısa surede değişiyor ve felsefeyle girişilen çok özel bir iliksi turu kendisini yavaş yavaş hissettiriyor. Türkiye’deki felsefe bölümlerinin pek çoğu için temel sorun olduğunu düşündüğüm nitelikli, felsefeyi seven ve hissederek anlatan hoca yokluğu hali, ODTU Felsefe Bölümü’nde belli hocaların değerli çabaları sayesinde yok diyebilirim. Altını çiziyorum, bu bahsim hocaların tamamı için geçerli değil. Zaten böyle bir bolum de Türkiye’de yok. Kütüphane, yabancı dil, ikinci bir dil öğrenme olanağı, kampus olanakları gibi nesnel kriterlerin katkısı elbette ki önemli ve belirleyici, ancak özellikle felsefe gibi, pratik tekabuliyet sorunu yasayan (ki bu sorun Türkiye gibi bir ülkede oldukça ağır bir bicimde yaşanıyor) bir bolum için hocaların niteliği büyük bir önem arz ediyor. Su anda felsefe doktorama yurt dışında severek devam ediyor ve bir şekilde felsefeye bulaşmış olmayı hayatimin en güzel tesadüflerinden biri (belki de en güzeli) olarak görüyorsam, bunu ODTÜ’deki belli hocaların bu isi bana sevdirmesine borçluyum.

Düşünmeyi kitap okumayı muhakeme kurmayı seven kişilere kesinlikle tavsiyemdir... Bilim adamı yönünden bu ülkenin bütün bilimlerin ondan çıktığı felsefeye ve felsefe yapmayı başarabilen kişilere ihtiyacı vardır...Kişinin kendini geliştireceği bir bölüm olduğunu düşündüğümden ben severek okuyorum..

Düşünceleri değiştirmek insanları anlamak

Tamamen yapmış olduğum tercih listemle alakalı bir durum bu :) Lise de felsefeyi sevmez hatta hiç ilgilenmezdim fakat üniversitesiye gelince işler değişti ve ilgimi çekmeyen dal benim bölümüm hatta hayatımın arta kalanı oldu artık felsefe ile iç içe yaşıyordum ve haliyle ilgilenmek zorunda kaldım.İyi ki de bu olmuş ki ben FELSEFE ile tanıştığım için çok mutluyum...Bir kere insanin hayata bakış açısı değişiyor her türlü fikire sahip olabiliyorsunuz..Her neyse sonuç olarak Felsefeyi seviyorum.Felsefe demek bilgi,mutluluk, güzel konuşma,güzel anlar, kaliteli yaşam demektir ..

Bir kere okumayı sevmiyorsanız gerek yok bu bölümde olmanıza kitap okumayı kitapları sevmeniz gerekiyor.Kisinin kendisini her alanda geliştirebileceği bir bölüm ne yazık ki Türkiye de pek te kıymeti bilinmese de size çok şey katacağına inanıyorum..

Okumayı, yazmayı ve düşünmeyi seven her insana uygun bir bölümdür.

Buğçe Demirkol
Buğçe Demirkol
Myself My World'14 Volunteer, AIESEC Türkiye

felsefe hazırcevap ve aynı zamanda da hazırcevap olamayana ait bölümdür .ikna ve düşünce gücü yüksek, insanlarla etkileşimde olan ,kitap okumayı ,bir şeyler karalamayı seven kişiler bu bölüme gelmelidir.Felsefe aslında sanıldığı gibi hobi değil hayatın amacıdır ..bu bölüme geliyosanız para kaygısı gütmeyin arkidişler :)

Henüz bir lise öğrencisiyim. Ama genel olarak psikoloji alanına ilgim var psikoloji alanında temel bilgilerin yanı sıra psikoloji alanının tarihsel gelişimi, yenilikler, insan yaşamı, dünya tarihi, psikolojinin neden insan hayatında olduğu, tarih boyunca psikolojide neler yaşanmış, makaleler, tezler psikoloji bilimi, psikoloji alanının diğer alanlarla ilişkisi, etkileşimi konularında bir çok yönden merak ediyorum. Hedefimi sadece psikoloji alanı ile sınırlı bırakmayıp daha farklı henüz keşfetmediğim alanlara yönlendirerek hayat boyu bir öğrenim projesi düşünüyorum. Çünkü dünyada merak ettiğim o kadar çok soru var ki mutlak cevaplar beni tatmin edemiyor. Böylelikle içimdeki bu merak tutkusunu doyurmak, tatmin etmek için böyle bir yolculuğa girmek istiyorum. Üniversite bölüm kariyer pek önemsemiyorum ama amacıma ulaşmak için elimde olan tek araçlar olduğu için bu yolu izlemek zorundayım. Psikoloji alanı dışında hobi olarak müzik ve dans etkinliklerini seviyorum. Ayrıyeten yabancı dilleri ve yabancı ülkere de merakım var. fotoğraf çekmeyi ve basketbol oynamayı seviyorum. bu saydıklarım hobi ve hayallerin bir kısmını gerçekleştiremiyorum. Farklı farklı nedenlerden dolayı hayatta şahit olduğum herşeyin nedenini nasıl olduğunu merak ettiğim için kendimde gözlem ve araştırma özelliklerinin baskın olduğunu fark ettim. Bu gözlem ve araştırma özelliklerimi merak ve tutku duyduğum şeyler doğrultusunda geliştirmek ve ilerletmek istediğimi fark ettim. Yaşadıklarımdan ve büyüdüğüm toplum içerisinde farklı bir toplum modeli olması gerektiğini düşündüm ve sadece büyüdüğüm toplum değil genel anlamda toplumsal bir bozukluk var ki en belirgin yanı ise aile sistemlerinde mevcuttur. Bazı kavramları örneklendirecek olursak;
Ahlaki Baskı, Otorite, Öğrenilmiş Çaresizlik, sosyal fobi, şiddet gibi özelliklerin bu toplumlarda ve özellikle de eğitimsiz aile sistemlerinde güncel olarak sürekli nesillerce yerini koruyarak aslında bireyin ve toplumun gelişimini çok olumsuz yönde etkilediğini fark etmem üzerine içimde filizlenen bazı özellikler olarak gün yüzüne çıktı.. 
Bu yüzden psikoloji, bu yüzden hayata dair herşey..

Gelecek kaygısı yönünden bakılacak olursa, felsefe bölümünden mezun olduktan sonra eğer güzel bir ortalama ile mezun olmuşsanız akademisyenlik yolundan ilerleyebilirsiniz. Bunun dışında felsefe bölümünün iş açısından pek bir getirisi olduğu söylenemez. Meslek açısından değil kişinin kendi hayatına bakış açısını değiştireceği yönünden felsefe bölümü tercih edilebilir. Sürekli kitap okumayı gerektirir. Okula ilk geldiğiniz sene ile dört senelik eğitimle öğrendiğiniz şeylerle çok değiştiğimizi fark ederiz :)  Psikoloji bölümünde alan imkanı daha fazladır şayet kendini geliştirirsen:) Ve fazlasıyla nankördür, sürekli alanla ilgili makaleler okunması gerektiği söylenir. İki bölümde aşırı zevkli geliyor bana.