Gözlemlediğim ilk artı benim için, öğretilen bilgi geniş tutulmaya çalışıyor. Kendi bölümüm için konuşmak gerekirse, kanalize olabileceğim çok fazla yol var. Eğer bana öğretilen bilgi tek yönlü olsaydı kendimi o yolda ilerlemek zorunda hissedebilirdim. Ama tek bir programlama dili, algoritma vb. üzerinde durmak yerine üzerine yoğunlaşmayı seçmem için çoğu seçenek sunuldu.
İkinci olarak, belki tam anlamıyla olması için zaman gerekse de dersleri pratiğe dökmek konusunda güzel çalışmalar olduğunu söyleyebilirim.
Üçüncü olarak, yeni yeni gelişen ve büyüyen bir okul olmasına rağmen, çok uzun yılların tecrübeleriyle iç içeymişsiniz hissini yaşayabilmeniz.
Sosyal aktivite yoksunluğu. Üniversitede bir sosyal aktivite yoksunluğu söz konusu. Bu sadece okulla alakalı değil aynı zamanda öğrencileri ile de alakalı. Her kafadan insan yok sanki bu okulda. Öğrencilerin hareketleri, seçimleri, istekleri fazla tekdüze, fazla sıradan. İnsanların karşılıklı rol kestiğini hissedince samimiyet duygularınız köreliyor biraz.
Hocalar ile öğrencilerin arasındaki ilişkilerin bazen devlet memuru-vatandaş seviyesine inmesi can sıkıcı. Hocaların "bugün git, yarın gel" tavrı olmamalı, problem çözme konusunda istekli, teşvik edici olmaları gerekliliğine inanıyorum.
Girişimcilik konusunda gelişmeli. Buna öğrenci olarak da, hoca olarak da herkesin üzerine düşmesi gereken bir konu olarak bakıyorum. Elle tutulur şeylerin ortaya çıkması, öğrencilerin buna önayak olması lazım. Ne yazık ki 4 yıllık öğrencilik hayatımda hiç bir hocada bu isteği, koşuşturmayı görmedim.
Çocukluk hayalimdi.
Biz 90 nesli olarak, sokakta tasomuzu, bilyemizi de oynadık, evimizde Atari'mizle saatlerce Mario'nun 8-4'ünü geçmeye de çabaladık, bilgisayarımızın başında Counter Strike müdavimi de olduk.
Kısacası biz teknolojiyle, teknoloji de bizimle büyüdü. Bu kadar içli dışlı olunca ister istemez çocukluğumda bu gelişmelere karşı bir merak uyandı. "Bu oyunları, siteleri, programları nasıl yapıyorlar? Bu bilgisayar nasıl çalışıyor? Şunu bir sökeyim bakayım." derken kendimi bilgisayar mühendisliği bölümünde buldum diyebilirim. Yeni şeyler ortaya koymanın verdiği mutluluk yüzünden bugün buradayım.
Dürüst olmak gerekirse İstanbul Aydın Üniversitesi'ni seçtim, çünkü aldığım puan için, sevdiğim işi yapmak adına, en uygun üniversiteydi. Okul hakkında bilgim sadece internet üzerinde yazan kalıplaşmış tanıtımlardan ibaretti. Bölümümü İstanbul gibi bir şehirde okumanın avantajlı olacağını düşünerek yaptım aslında seçimimi. Pişman mıyım? Kesinlikle değilim. İstanbul'da öğrenci olmak, özellikle bilişim sektörüne adım atacak öğrenciler için bulunmaz nimet diyebilirim.