Tüm akademik alanlarda akademisyen olarak,
Sağlık hizmetleri veren kurum ve kuruluşlarda yer alan laboratuvar ve her türlü tıbbi analizlerin yapılmasında,
Tıbbi araştırma ve destek ünitelerinde,
Çevre koruma-kontrol, Ekolojik planlama ile ilgili alanlarda,
Biyoteknolojik çalışma yapan kurum ve kuruluşlarda her türlü üretim faaliyetlerinde,
Hidrobiyoloji ve Su ürünleri ile ilgili araştırma ve üretim faaliyetlerinde,
Milli Park kuruluşu ve Yaban Hayati Yöneticiliği alanlarında,
Biyoloji eğitim-öğretimi faaliyetleri ve Biyoloji programlarının geliştirilmesinde,
ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) Raporlarının hazırlanmasında,
Tarım ve Ormancılık alanlarında temel bilimci olarak,
Gıda Kontrol laboratuarlarında,
Arıtma tesislerinde,
Biyolojik Ürünlerle ilgili standartların belirlenmesinde,
Kriminoloji laboratuarlarında ve Adli Tıpta,
Gümrüklerde ülkeye sokulması ve çıkarılması yasak canlı materyallerin denetlenmesinde görevli Gümrük Biyologu olarak,
Biyomedikal çalışma alanlarında,
İlaç ve ilaç hammaddelerinin, kozmetik ürünlerinin üretimi ve kalite kontrolünde,
Vektör canlıların kontrol çalışmalarında,
Nükleer tesislerde
İlaç ve kozmetik ürünlerinin ruhsatlandırma aşamalarında
İlaç sektöründe satış temsilciliği veya tanıtımında,
ve daha bir çok şeyler (Kaynak: Google :))
En sevmediğim yani bazı hocaların, başkalarının inanç ve yaşam biçimlerine karşı hoşgörüsüzlüğü, aşağılayıcı tavırları ve ilgilendikleri bilimden beklenmeyecek statükocu bazı yaklaşımlarıydı. Sayıları fazla olmayan bu insanlardan çok fazla kaldığını zannetmiyorum; ama biyolojiyi yeterince seviyorsanız, bunlar fazla gözünüze gözükmüyor; onlardan alacaklarınıza bakıp yolunuza devam edebiliyorsunuz.
Bu dünyada yaşayıp da bilmeye meraklı bir insanın biyoloji okumayı arzu etmemesini anlayamam. Bu düşüncem bölümde okumadan önce de böyleydi, şimdi de böyle. Bizzat kendisi “canlı” olan düşünen bir varlık olarak, diğer canlılar alemiyle olan ilişkilerimizi ve bizzat kendimizi anlamanın en şiirsel yolu bence biyoloji bilgisinden geçer. Bana “mezun olunca iş imkanlarını” soranlara biyolojiyi önermiyorum; zira biyoloji, mezun olunca laborant vs. olmak için okunmamalı; biyoloji sizi size anlatan ve zihninizde yepyeni kapılar açan (yahut açması gereken) müthiş bir deneyimdir. İşte o yüzden biyoloji :) (evet, biraz biyoloji fanatiğiyimdir)
Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü bir kere hocaları, eğitim müfredatı ve “havası” ile Türkiye’nin en iyi biyoloji bölümüdür. Biyolojiyi gerçekten yaşayan bir çok hoca ile başbaşa geçirdiğimiz (ve kısmetse sizin de geçireceğiniz) dersler, laboratuvarlar ve arazi çalışmaları, bilim dünyasına adım atmak için en keyifli süreçlerdi benim için. Kafanızı çevirdiğiniz her yere hayretle bakmanızı sağlayacak bir sürü şey öğrenir, bilginin her alanıyla ilgili her gün zihninizi zorlayabilirsiniz… Tabii bunu isterseniz! (sadece ders çalışarak ve notları ile kafayı bozmuş bir şekilde bitirenler de olur böyle bölümleri!). Kısacası, “hayat” ile ilgili “hayat dolu” bir tecrübe yaşamıştım, artısıyla eksisiyle…
(Laf aramızda bu arada Hacettepe de bayağı güzel bir yer haline geldi bizim zamanımıza göre; Biyoloji bölümü de hakeza)
Benim üniversite sınavına girdiğim yıllarda Hacettepe Türkiye’nin zaten en gözde üniversitelerinden birisiydi; halen de öyledir. Fakat bundan da öte, yıllardan beri istediğim Biyoloji ile ilgili soru sorduğum ve tecrübesi olan herkes bir şekilde “Hacettepe Biyoloji” diyordu. Çok “odaklı” çalışabilen birisi değildim ve tek istediğim biyoloji okumak, bunu da en iyi yerde yapmak olunca, Hacettepe tercihi kendiliğinden oluştu. Nasipmiş, kazandık :)
Evet, okulumu seviyorum.