Evet, okulumu seviyorum.
Havuz yok. Bu kadar.
Hocalarından tut, güvenlik görevlilerine, yurt çalışanlarına kadar okulda herkes ama herkes çok mutlu, anlamak mümkün değil. Kimse sizin önünüze bir engel koymak için, ayağınızı kaydırmak için uğraşmıyor; herkes iyiliğinizi düşünüyor. Bu düşünce yapısı bilginin, olanağın en iyisiyle de birleşince ortaya çok güzel bir okul çıkıyor. Öğrencilerin içinde de her yelpazeden insan var, istediğinizle istediğiniz şeyi olabilirsiniz.
Bu konuda o kısa lise düşüncelerim “Oyun yapacağaam!” diye cevap verirdi muhtemelen. Aslında ‘oyun’u biraz genişletirsek, işin temeli bir şeyler yapmak, ortaya çıkarmak. Benim öyle olmak istediğim tek bir şey, bir yegâne hedefim yoktu; fakat hayatta zevk aldığım şeylerden biri olan bilgisayar sayesinde para kazanıp, diğer zevklerim için de bunu kullanmak bana cazip geldi. Şimdiye kadar bu kararımdan pişman olmamı sağlayacak bir durum olmadı, tam tersine algoritmik düşünmeyi, kod yazmayı oldukça sevdim. Hayatımın geri kalanında da buna zevkle devam edebileceğimi düşünüyorum.
Çok fazla gelecek planı yapmayan biri olmakla birlikte, lisede herkesi harıl harıl bu konuya kafa yorarken görünce ben de “Şöyle çok iyi bir üniversitede okusam, sonra yurt dışına çıksam, belki orada kalsam.” gibi bir düşünce oluşturmuştum. Bu düşüncenin ilk bölümünü yapılabilir kıldıktan sonra, diğerleri neden olmasın dedim, çok ufak araştırdım ve Bilkent’in Türkiye’de buna en uygun üniversitelerden biri olduğunu öğrenip koydum tercih listesinde başa.