Şu an daha bilgili halimle yine aynı kararı verirdim. Mühendislik okuyacaksam ODTÜ’de okurdum. Onun da sebebi teknik üniversite olması ve akademik başarısı. Devlet üniversitesi olması da kendine has bir kültür oluşturmasını sağlıyor. Şu an Bilkent’te Executive MBA’i bitirmek üzereyim. Örneğin; Bilkent’te okusaydım da aynı memnuniyeti belirtecek olabilirdim; ama ODTÜ kararımdan da memnunum. ODTÜ’de lisans seviyesindeki akademik kültür ve araştırma ortamı benim için çok faydalıydı.
Öğrenciler bence iş dünyası odaklı düşünmeliler. Öğrenciyken ne kadar erken bu bilince varılırsa o kadar iyi olduğunu düşünüyorum. Ne iş yapacağım, bizim bölümden mezun olanlar ne gibi işler yapıyorlar, neden şu şu şu şirketlerde çalışıyorlar, neden bazı insanlar kendi şirketini kurmaya çalışıyor… Bunları daha 2. 3. Sınıfta düşünmek, sorgulamak çok faydalı olur diye düşünüyorum; çünkü iş hayatına başlayınca üniversite hayatında ne kadar fazla boş zaman olduğunu anlıyor insan. Üniversite hayatındaki o zaman, mutlaka sosyal aktivitelerle doldurulmalı; ama ne kadar sosyal aktiviteyle doldurursanız doldurun iş hayatına göre yine de çok fazla boş zamanınız oluyor. O yüzden, iş hayatı tadılmalı bence. Üniversitede yapılan stajlar ve part time çalışmalar biraz daha ciddiye alınarak yapılmalı. Staj yapacakları şirketleri seçerken de “Şirketin önemli bir projesinde yer alabilecekmiyim?” sorusunun cevabını aramalılar. Sonuç olarak; iş hayatını düşünmek, bilinçlenmek iyi olabilir üniversitedeyken. Bunun sonucunda ise öğrenciler kariyerlerine daha iyi yön verebilirler.
2005 mezunuyum. Türkiye’de insanların çok bilinçli tercih yapmadığı bir dönemdeydim. Şu anki jenerasyonu bilmiyorum. Çok basit yaklaşımla, bilgisayar çağındayız, IT gelişiyor, internet diye bir şey çıkmaya başladı, bu kapı açıldı, burası alıp yürüyecek gibi bir hissiyat benim tercih sebebim. Aslında o zamanki bilinçsizliğime göre bile çok iyi bir öngörüymüş. Ama çok basit bir öngörüydü bu. Yani araştırma yönlendirme içermeyen, biraz da o zamanlar ilgilendiğim bilgisayar oyunlarının beni yakınlaştırmasıyla alakalı bir şeydi bilgisayar bölümü. Bir mühendislik bölümü seçince ODTÜ’ye karar vermek nispeten daha basit bir karardı. Mühendislikte çok önde olduğunu sınırlı araştırmalarımızla öğrendiğimiz bir üniversiteydi. Sonra yüksek lisansa da ODTÜ’de devam ettim. Bilgisayar mühendisliği yüksek lisansımı tamamladım. Bir yandan iş hayatına da başlamıştım lisanstan mezun olur olmaz. Hem akademik olarak alanımdan kopmadım hem de iş hayatını tanımaya başladım. İş hayatını tanıdıktan 3-5 sene sonra da koordinasyon, yönetim alanlarının ilgimi çektiğini gördüm. O yüzden de MBA yapmaya karar verdim.
Öncelikle, işin teknik tarafına hakim olmak gerekiyor. Eğer reklam teknoloji ekibinde çalışacaksak, bizim çözeceğimiz sorunlar teknoloji problemleri olacaktır. Burası tamamen reklam odaklı bir yer değil, bir teknoloji ekibi. O yüzden, mühendislik okuyan ya da teknik içerikli bir bölüm okuyan birisi, öncelikle işin teknik tarafına hakim olmalı. Üniversitede, her yazılımcının izlediği adımlar izlenip kod geliştirmek, bir web projesi yapmak gibi ilk adımları atılmalı. Kısacası, teknik yeterlilik sağlanmalı. İş hayatına başlayınca da ekibe daha hızlı adapte olabilmek için bir takım web bloglarını takip etmeleri faydalı olur. Örneğin; Webrazzi takip etmek faydalı ve yeterli olur diye düşünüyorum. Aklıma gelen diğer örnekler ise Tech Crunch ve Mashable. Bunlar, bakınca bire bir reklam odaklı bloglar değiller. Konu geniş; ama yine de web projeleriyle ve Start-Uplarla ilgili genel bilgiye sahip olabiliyorsunuz, trendleri yakalıyorsunuz. Webdeki trendler reklam tarafıyla çok ilişkili oluyor. Örneğin, Facebook API’ler, Twitter API’ler ilk patladığı zaman, bunların widgetları internete dağılmaya başladığı zaman, hemen bütün reklam projeleri api entegrasyonlarına girişti. Webdeki herhangi bir trend bütün reklam projelerinin, bütün reklam sistemlerinin içine giriyor zaten. O yüzden, o tip blogları takip etmek oldukça faydalı olabilir.
Datayla oynamayı seven, daha büyük dataya sahip olmak isteyen, büyük datalarla uğraşmaktan korkmayan, büyük data analizi konusu ilgisini çeken insanlar bizim işimiz için uygun olabilir. Bir alana tamamen yoğunlaşmak isteğinden çok birden fazla alanda çalışabilecek, “İşimin çıkardığı sonuçla ilgileniyorum, bire bir tek alanda uzmanlaşmak gibi bir sıkıntım yok.” diyen insanlar olabilir. “Az çok her şeye dokunayım, her şeyde iyi sonuçlar elde edeyim.” diye düşünmeniz gerekebiliyor; çünkü teknik anlamda yaptığımız işin yönleri çok farklı. Farklı programlama dilleri kullanıyoruz, farklı veri tabanları kullanıyoruz. Ar-Ge çalışmalarımızda kullandığımız sistemlerle, bir markanın görsel çalışmasının basit alt yapısında kullandığımız sistem aynı değil. Çalışma aynı değil. Onun dışında, tamamen teknoloji odaklı değil de biraz da piyasayı tanımak isteyen, satış ekibinin ve müşterinin psikolojisini anlayabilecek ve onların ihtiyaçlarını bir neden sonuç ilişkisine sokabilecek kişiler olmalı. Bunu, bir yetkinlik olarak değil de ilgi alanı olarak söylüyorum. Belki kesinlikle bir reklam iletişim ekibinde olmak istemeyen, bir markanın, içinde kırmızı, beyaz ya da gri renkte bir robot olan reklamıyla uğraşmak istemeyen insanlar olabilir. Pazar ve müşteri ihtiyaçlarından kopmamaksa benim ilgimi çekiyor. Bu tarz insanlar bence reklam teknolojileri bölümü için en uygun insanlar.
Biz, reklam satış ekibine, reklam operasyon ekibine ve reklam tasarım ekiplerine destek oluyoruz. Genel olarak yaptığımız işler: Satış ekibine sattıkları ürünlerin ihtiyacı olan teknolojileri sunmak, reklam kampanyalarının yönetim panellerini oluşturmak, istatistiklerin takip edilmesi, reklamların yayına alınması, bu yayınlarda istenen değişik özelliklerin eklenmesi ve hedeflemelerin yapılması.
Nokta’da reklam verenler için çok detaylı hedeflemeler yapabiliyoruz. Kadın-erkek, belli bir yaş grubu ya da herhangi bir konu ve ilgi alanına göre bir kitleyi hedefleyebiliyoruz (17 yaşındaki erkekler gibi). Bunun yanı sıra, kendi üyelik ve anket sistemlerimizden kişilerin demografik bilgilerine ulaşabiliyoruz. Hedeflemeler “Hangi kredi kartı kullanıyorsunuz?” sorusunun cevabına kadar gidebiliyor. Örneğin; bir kez “Dişinizi günde kaç defa fırçalıyorsunuz?” sorusuna göre hedefleme yapmıştık. Bu, yaptığımız işin sadece küçük bir bölümü.
Ayrıca, şirketin finansal performansını kullanıcıya yönelik metriklerle birleştiren paneller yapıyoruz. Reklamlar hangi sitelerimizde, hangi kategorilerde, hangi videoların önünde yer alıyor, bu reklamın yayınlanmasından o videonun sahibine ne kadar gelir düşüyor gibi istatistiksel ölçümlemelerimiz var. Gösterim, tekil ziyaretçi, tıklanma oranları, videoların izlenme oranları (yüzde kaçı izlenmiş, tamamlanmış) gibi herhangi bir web istatistik panelinde görebileceğiniz verileri kendimiz ölçümleyip raporluyoruz. Yaptığımız işler genellikle müşteri istekleriyle şekilleniyor. Bu nedenle de belki 6 ay sonra başka işler yapıyor olabiliriz.
Daha ileri teknoloji ürünü çalışmalarımız da oluyor. Örneğin; Nokta’da kullandığımız Ad Server teknoloji meraklılarını oldukça uğraştıracak, zamanlarını alacak, belki de eğlendirecek bir çalışmadır. Bunların ötesinde, kullanıcıların izledikleri videolardan yaş ve cinsiyetlerini tahmin etmeye çalışan daha üst teknoloji ürünü çalışmalarımız da oluyor. Bununla ilgili, geçen sene bu aralıkta tamamladığımız TÜBİTAK destekli bir projemiz vardı. Zaman zaman bu tip projeler tekrarlanabilir. Ekibimiz zaten tamamen mühendislerden oluşuyor.
Yaptığımız her işin ileri teknoloji ürünü olmasına da gerek yok. Markaların görselliğinin daha ön planda olduğu daha basit çalışmalarımız da oluyor. Videonun önünde reklam çıkıyor, bu reklam Facebook Connect ile sizin Facebook profil fotoğrafınızı çekiyor ve “A, kendimi reklamda gördüm!” diyebiliyorsunuz. Ufak bir form doldurma da olabilir. Bir telefon numarası girilmesi, girdiğinizde telefonunuzun çalması ve bilgisayar ekranınızı telefonunuzdan yönlendirmeniz gibi. Bir Facebook uygulaması olabilir, bir yarışma olabilir... Bu anlattıklarım çok daha küçük projeler. Tasarım ekibinin daha yoğun çalışacağı, görselliğin ön planda olduğu projeler. Bunlar, bizim teknik tarafta nispeten daha az zamanımızı alıyor; ama bunlara da destek oluyoruz. İş ayırma gibi bir durum yok, biraz daha sonuç odaklı çalışıyoruz. Genel olarak yaptığımız işler bunlar.