Anlatsın
Giriş
DEFAV neden kuruldu? DEFAV olarak denizciliği nasıl destekliyorsunuz?
Transkript
1995 yılında IÜM Denizcilik Fakültesi'nin bir vakfını kurduk: Sosyal Yardım Vakfı. O sırada ben Mezunlar Derneği'nin yönetim kurulundaydım ve o vakfın yönetim kurulunun en genç üyesiydim. Genel Sekreter olarak rahmetli Kaptan İlhan Öner'in başkanlığında bu vakfı kurduk. Aslında o vakfın en önemli kuruluş amacı, denizcilerin akademisyen olarak yetişmesini sağlamaktı. Çünkü denizciler, meslekleri gereği uluslararası gemilerde çalışıyorlar ve uluslararası sulara gidiyorlar. Dolayısıyla, kariyer yapıp akademisyen olmaları çok zor. Bu nedenle desteklenmeleri gerekiyordu. Malum, o gün de bugünkü gibi hocalarımız ve akademisyenlerimize devletimiz ya da özel sektör, hak ettikleri maddi desteği sağlayamıyordu. Biz de hem psikolojik, hem maddi hem de manevi destek sağlamak amacıyla bu vakfı kurduk. Gerçekten de o günden bugüne bakarsak, elliden fazla denizci akademisyen, profesör de dahil, yetişmesine katkıda bulunduk. Onları destekledik ve hep yanlarında olduk. Bugün denizcilikle ilgili devletimizin kurumlarında genel müdürlük ya da müsteşar yardımcılığı yapan kişiler olarak sık sık görüyoruz ve gurur duyuyoruz. Eğer onlar bu eğitimleri alıp karada kalmasalardı, oralara gelemeyeceklerdi.

Bu gurur kaynaklarımızdan biri de neler yapıldığıdır. Bugüne kadar ben vakfın kurucu genel sekreteriydim. Birkaç yıl dışında, yurt dışında bir şirket kurmuştum ve Singapur’a gidip geldiğim üç dört yıl dışında tüm yönetim kurullarında seçilmiş veya gönüllü olarak bulundum. Toplamda üç dönem genel sekreterlik yaptım ve dört dönem başkanlık yaptım. Bir dönem ara verdim ama iki hafta önce de yeniden yönetim kurulu başkanı olmam uygun görüldü. Bu dönemde sekiz binden fazla öğrenciye burs verdik, ailelere dört bine yakın sosyal yardım sağladık ve akademisyenlere iki bin beşhundan fazla destek sağladık. Bugün aileler, ihtiyaçları olduğunda arkalarında birinin olduğunu biliyorlar. Üç yıl önce dönemin Ulaştırma Bakanı, şu anda yine Ulaştırma Bakanımız olan Binali Yıldırım ile birlikte, vakıf çalışmalarımıza destek vermiştir. Geçmişte tüm genel kurullarımıza geliyordu, uygun olduğu zamanlarda kendilerinden talep ettiğimiz destekler sağlanıyordu. Çünkü öğrencilerin barınabileceği yer yoktu. Böyle bir talep olduğunda, sağ olsun Binali Bey bir koordinasyon sağladı.

Mezunlar tarafından desteklenen bir yurt binasının inşaatı tamamlandı. O dönem vakfın başkanıydım ve bina bitmek üzereydi ama içinde ne masa ne sandalye, hiçbir eşyası yoktu. Suat Ayra Aka, şu anda müsteşar yardımcımız, geldiğinde "Ne olacak?" dedim. "Kim yapacak?" belli değil. "Siz yapar mısınız?" dedi. Elbette, dedim, vakıf olarak bu işi yaparız. Bugünkü değeriyle herhalde bir milyon dolardan fazla kaynak sağladık. Yani binanın fiziki inşaatının bitmiş olmasının üzerine tefrişiyle ilgili. Bu kaynağı, birkaç mezunumuza rica ederek maddi destek alarak gerçekleştirebilirdik ama biz öyle bir şey yapmadık. Her bir odayı, şirketlere veya bağış sahiplerine donatmaları için verdik ve toplamda yüz elli altı tane oda, salonlarıyla beraber iki yüze yakın alan oldu. Bazı mezunlarımız da örneğin, bizim sınıfımız birleşti. Bir oda ve bir salon yaptırdı. Yine sınıf arkadaşlarımdan oda alanlar oldu. Buradaki gümüş şar ödülü de mesela bizim sınıftan. İnşaatta dahil yaklaşık dört yüz bin dolar civarında bir kaynak topladık. Bu yalnızca 1985 yılı mezunlarından. Gerçekten büyük bir anısı var. Sınıfımız adına Murat Özaydın'ın arkadaşımız aldığı ödülü ben de Altın Arı Ödülü aldım. Vakıf başkanı olarak o yıl, İTÜ tarafından verilen Altın Arı ödüllerinde, neredeyse yarısı bizim okulumuzun fakültesinin mezunlarıydı. Bu da gurur kaynağıydı. Halen oranın işletmesini devam ettiriyoruz. Şu anda dört yüzün üzerinde öğrenci barınıyor ve oradaki yaptığımız şey, bir okulun içinde ulaşım vesaire gibi, yani gidip gelerek zaman harcamasınlar diye sağlıyor. Öğrencilerin, gerçekten ağır dersleri oluyor. İkincisi, Denizli yaşamına alışmaları gerekiyor; bunu sağlıyor. Maddi sıkıntısı olan öğrenciler başvuruyor, kendileri ücretsiz yurdumuzdan yararlanıyor. Ama diyoruz ki, "Sen ücretsiz yararlanıyorsun ama mezun olduğunda bir anlamda kredi gibi diyelim, tekrar bağışta bulun, o parayı ki başka birisine de biz destek olalım." Senden sonra bu sistem çok iyi işliyor. Şu an her yıl ortalama daha önce destek olduğumuz öğrencilerin geri dönüşü yetmiş seksen bin liradan daha fazla yurda geri dönüş yapmakta.

Bir de kampanya başlattım; "Bir kez bağış, ömür boyu bağıştır." Orada da bir öğrenciye dışarıdan birisi burs verdiğinde, öğrenci o bursu tekrar iade ettiği için, netice itibarıyla bir kez burs verildiğinde o ömür boyu devam edecek. Böyle bir konsept oluşturduk ve gerçekten çok güzel gidiyor. Vakıf konusunu öyle anlatmış olayım.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.