Anlatsın
Giriş

Menta Forum - Kariyer, Eğitim, Kişisel Gelişim Üzerine // Vol .1

Transkript
Mehmet Kral. Gökmen Güven, Ahmet Şevki Altın, T.T.B. Yalım işleyici ve av ner toplu olarak altı kişiyiz. İşe girişlerde özellikle Türkiye'de böyle, ama bütün dünyada da aslında biraz böyle. Bir tanıdığınız vesilesiyle ya da kimseyi tanımıyorsanız da ulaşarak destek isteyerek kendinizi tanıtarak yardım isteyerek, yani kendi fırsatınızı biraz kendinizi çıkarmanız lazım.

Şimdi mesela, ben ilk mezun oldum. Dediler ki bana, "Geri döneceksin." Diğer arkadaşlarım nerde çalışıyorsun diye soruyor, ya ben Msakta çalışıyorum, işte merkez ofisteyim. Bazıları diyor ki, "Start-up'a girdim." Bunu düşünürken, orada mesela sekiz yüz tane mavi yakaya yöneticilik yapma sorumluluğu var. Oradan alacağım deneyimin farkına varınca, hep ben o yolu tercih ettim. Karar alırken, Nex değil de hep böyle iki üç tane aşama sonrasına bakınca aslında o zaman birazcık sağlıklı kararlar belirleneceği düşüncesindeyim.

Hep şöyle düşünüyorum; Harvard var, Harvard işte Anadolu'nun Türkiye'deki herhangi bir en kötü şehrinin ilçesine koymuşlar. Hani Harvard diye gidersin, o ilçedeki deneyimin peşinden koşmak ya oradan ne kapacağınızı ve sonrasında nasıl kendinize katmak bence önemli. Üniversiteye girerken mezun olduğumuzda ne yapacağımız konusunda fikrimiz olmuyor. Stajda gördüm, Elektrik Elektronik Mühendisi mezun olduktan sonra bu işleri yapıyormuş ve biraz inat ettim. Master yapmak bu inatla beraber oldu. Keyif almadım mı? Evet, aldım ama sadece konudan dolayı değil, bunu yurtdışında olmuş olması keyif verdi. Biraz akıntıya karşı kürek çektiğimi hissettim.

Aile işleriyle zaten bir sorun yaşamadım. Eğer siz de eğitim aldığınız şeyin dışına çıkarsanız bunun olmayacağını bilmeniz gerekiyor. Hayat yaşama tarzı olarak biraz daha sonuç odaklı olmaktansa süreç odaklı olmayı tercih ediyorum. Yani, bu işin sonu ne olacak gibi düşünerekten ziyade, yapabileceğim en iyisini yapmaya çalışıyorum. Siz o fırsatlardan elinizden geldiğince yararlandığınızda, aslında hayat size zaten bir şekilde kapılar açıyor.

Yurtdışında yaşamanın en büyük getirisi bence, yedi milletten insanla tanışmak ve çalışma imkânı; farklı iş yapış tarzlarını anlamak, öğrenmek açısından çok önemli. Çok çeşitli iş imkânları var, bu sizin potansiyelinizi realiz etmeye yardımcı oluyor. Buraya gelip baktığımda, buradaki üniversite öğrencilerinin önünde çok daha fazla imkan olduğunu görebiliyorum. Bana en büyük katkısı yurtdışında yaşamanın önyargılarımı kırmak ve dünyaya daha geniş bir vizyonla bakma imkânı sağladı.

Herkes binde birlik kısmını anlatıyor. Yani kendi işte kurduğu işin çok başarılı olduğunu fakat aslında arka planda dokuz tane şirketin patırdığını anlatmıyor. Hep başarılılar, hep başarılılar; pozitif yanlar anlatılıyor. Sonrasında da sırf sizinle konuşulacak şekilde bir seans organize ederiz. Ben bunu, yaşamak dediğimiz şeyi, "Point A'den Point B'ye en fazla mutlu olarak ve en fazla şaşırarak seyahat etme sanatı" olarak düşünüyorum. Eğer bu kat edilecek bir yol ise, rahat bir yolculuk için önce kullandığımız arabayı, yani kendimizi tanımamız gerekir. Ama bu asla yetmez. Gideceğiniz yolu, güzergahları, virajları, engelleri bilmeniz lazım. Kısacası çevrenizi tanımanız gerekiyor.

Belki siz yaratılış gereği bir arazi aracısınız ve rakiplerinize dağda bayırda fark atacaksınız. Belki de özel bir Ferrarisiniz. Ama bunun için dümdüz, birinci kalite bir otobana ihtiyacınız var. Ferrari bile olsanız, eğer çevrenizi tanımıyorsanız, bulunduğunuz ülkeyi, sektörünüzü tanımıyorsanız veya yanlış sektördeyseniz kötü bir yola çıkarsınız ve arabanızı ilk çukurda helak edersiniz.

İnsan kendini öğrenmeye nasıl başlar? Bunun bir deneme yanılma yoluyla bulunması gerektiğini, yeri geldiğinde duvara çarparak acı çekerek, farklı düşünmeye zorlanarak, daha fazla denediğimizde bulduklarımızın bazıları bizi şaşırtıyor, bazıları canımızı yakıyor ama her seferinde kendimizi daha fazla öğrenmemizi sağlıyor. Arada bir, sadece karşı kıyıda neler dönüyor diye merak ederek, normalde hiç yapmayacağınız şeyleri de cesaret ederek bir bakmanız tavsiyesini veririm. Başarılı ve mutlu bir hayatın böyle bir reçetesi yok. Bizim de burada aslında çabamız böyle bir örnek var. Biz burada, bu örnekle bir kişiyi daha yakalarak, bu kişiye bir cümleyle bir deneyimle bir katkı sağlasak çok kıymetli. Herkes buradan kendine uygun şey alıp kendi reçetesini oluşturabilir.

Durum, çocukluğumuzdan itibaren hep bir koşu, hep bir yarış, hep bir yer dediklerimiz bir şey ama nereye gittiğimizi bilmeden koşuşturup duruyoruz. İnsan kendini en çok anlayabildiği, tanıyabildiği zamanlardan biri, aslında hiçbir şey yapmadığı zamanlardır. Biz aslında çok durmuyoruz. Kendimize boşluk bırakmıyoruz. Gün içinde bile bunu yapmıyoruz. En kısa zamanda telefonumuzu alıp, Twitter'a, Instagram'a vesaire bakıyoruz. Dolayısıyla bu küçük anlar, günümüz sosyal yapısında kendi refleksiyonlarımızı göremediğimiz, yaşayamadığımız, o boşlukları bulamadığımız bir noktaya geliyor.

İnsanların sistematik bilgi edinmesi, insanların gerçekten bilgiye ulaşma arzusunun azaldığını düşünüyorum. Bu kendini geliştirme çabası da bir nevrotikleşmiş seviyeye gelmemeli. Hayat dediğimiz sistem bir şekilde size her zaman on planımız olsa da şaşırtmayı başarıyor. Bu sebeple çok büyük kaygılarla, "Ama şöyle olur, böyle olur." gibi düşünerek, eğer bir şeyler kötü gidiyorsa, yanınızda iyi giden bir şey olduğunu düşünerek, abartmadan, Mehmet’in de dediği gibi denemeye devam etmek lazım.

Yani her kararı aktif olarak, tüm riskleri göz önüne alarak almak mümkün olmayabiliyor. Belki de biraz daha pozitif bakıp yeni bir ekosistemde, yeni bir coğrafyada da farklı imkânlar çıkacaktır. Farklı iş olanakları olacaktır diye düşünmek lazım. En fazla katkıyı sağlayabilmek, bir fark yaratabilmek için evrenizdekilerden farklı şeyler yapmaya çalışarak Ahmet’in bahsettiğine bağlıyım. Eğer sizin arabanız daha az risk almaya uygunsa, eğer siz o riskleri alırken çok büyük stres yaşıyorsanız ve mevcut konumunuzdan da mutluysanız, huzurlu bir hayat yaşıyorsanız, o da tamam.

Bir saattir konuşuyoruz. Konferanstan sonra bir saat on dakika çıkıp hiçbir şey olmamış gibi hayatınıza devam etme var. Ya da çıktıktan sonra bir on dakika ben acaba ne yapmalıyım diye kendi üzerinize düşünmek var. Notun iş hayatındaki kariyerdeki başarıya etkisi nedir? İş hayatında yok ama akademik kariyer düşünürsem var. Not için öğrenmemek lazım. Öğrenmeyi sevdiğiniz şeyi öğreniyorsanız notunuz zaten iyi olur. Ahmet muttasın. Ama ben gördüm ki S yaptı, S. Akademik kariyer düşünüyorsanız başvuru bile yapamayabilirsiniz; notunuz yetmezse. Ama profesyonel hayatta ben etkisi olduğunu düşünmüyorum. Size sormayacağım, daha önce bir yerde çalışmış mı? Bu sektöre ilgisi var mı? Çalışabilecek mi? Mülakat sırasında verdiği izlenim nasıl? Ama özellikle danışmanlık ve yatırım bankacılığına bakılan bir şey bu.

Öyle söyleyeyim; aslında sizi kapıdan içeri sokmak için belli sektörlerde bir kriter olabilir. Ama içeri girdikten sonra kariyerde çok doğru, yok. Evet, hayır, hiç alakası yok. Sonraki hafta tematik sohbetlerde görüşmek üzere. Çok teşekkürler herkese, teşekkür ederiz. Çok teşekkür ederiz. Teşekkürler.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.