Bu aslında hayata karşı tutunmayı öğretiyor bize. Hayatta çeşitli zorluklarla karşılaşıyoruz, ama bazen çok dayak yiyoruz. Burada farklı sektörlerden markalarla çalışırken, aslında onlara ayak uydurmayı ve onların dünyasına girmeyi öğreniyoruz. Normalde, gerçek hayatta yeni bir şeyle karşılaştığınızda biraz daha çekinirsiniz ve tedirgin davranırsınız; ancak burada karşılaştığınız zaman, onun içine girmeye çalışıyorsunuz. Yani yeni olan sektörde, o sektörün içine girip tamamen kaybolduktan sonra "Evet, burada ne üretebilirim? Buraya ne fayda sunabilirim ya da buradaki sorun nasıl çözebilirim?" gibi bir düşünce mekanizması geliştiriyorsunuz.

Bu anlamda, her yeni sektörde bize bu yeteneği kazandırıyor. Aslında bu durum biraz oyun gibi. Yeni bir şey geldiğinde, her türlü sektörden markalarla hem yurtiçinde hem de yurtdışında çalıştık ve çalışmaya devam ediyoruz. Çok alakasız hedef kitlelerine yöneldiğimiz markalarımız da oldu. Örneğin, Türkiye'de sadece yüz kişinin satın alacağı bir ürünle ilgili bir şey konuştuk; milyonların kullandığı bir ürünle ilgili de bir çalışma yaptık. Bu bağlamda, her sektor sizi hem geliştiriyor hem de yeni dünyanın zorluklarına dayanabilme noktasında yetenek katıyor.

Çünkü sektörde tamamen kaybolmanız gerekiyor. Ayrıca, bu sektörlere ait çözüm üretmiş arkadaşlar varsa, onlar deneyimlerini hızlı bir şekilde aktarabiliyor ve diğer ekip arkadaşlarını besleyebiliyor. Bu şekilde, içerideki dengeyi sağlıyor ve yeni sektörle ilgili çözüm üretme noktasında avantaj elde ediyoruz.