Herkese merhabalar. Ben Anlatsın.com kurucularından Salgın. Anlatın ekibi olarak bu hafta Unilever Türkiye'nin merkez ofisine taşındık. Ümraniye'deyiz ve konuğumuz Unilever satış ekibi liderlerinden Pınar Öztürk. Hoş geldiniz, çok teşekkür ediyoruz vaktiniz için. Hoş bulduk, benim için de çok değerli bir vakit. Bugün Dünya Kadınlar Günü olduğu için özel bir gün. Biz de Pınar Hanım'ı konuk etmek istedik. Bir kez daha teşekkür ediyorum bizi ağırladığınız için.
Hemen başlayalım, sizi biraz tanımak istiyorum. Kendi kendinizi özetleyebilir misiniz?
Öncelikle tüm kadınların Kadınlar Günü'nü kutluyorum. Bu, çok değerli ve anlamlı bir gün. Biz de güzel hediyelerle başladık, şirketimizin kadınlarımıza özel düşündüğü hediyeler. Ben 1981 İzmir doğumluyum. İlk, orta ve lise eğitimimi İzmir'de tamamladıktan sonra ODTÜ İşletme bölümüne girdim. 2004’te o bölümden mezun olduktan sonra, aslında ilk şirketim Unilever'dir. 2005 yılında Unilever'de satış kariyerime başladım ve bu zamana kadar hala Unilever'in satış profesyonellerinden biri olarak kariyerimi sürdürüyorum.
Süpersiniz. Şimdi bu hikayenin birazcık derinlerine gitmek istiyorum. Öncelikle dediniz ki, İzmir'de okudum, sonra ODTÜ'ye geldim. İzmir'den ODTÜ'ye, Ankara'ya gelmek zor bir karar olsa gerek. Neden ODTÜ İşletmeyi tercih ettiniz? Orada insanlar çok arada kalabiliyorlar. Siz neden ODTÜ İşletmeyi tercih ettiniz?
Aslında okul tercihimi bilinçli yaptım. Lisede Ankara'ya üniversiteleri ziyarete gittiğimizde ODTÜ'yü gezmiştik. Zaten hayatımda bir ODTÜ hayalim vardı ve üniversiteyi de görünce "Ben bu üniversitede okuyacağım" dedim. Oda sınavına girmek için çok çalıştığımı hatırlıyorum. Neden işletme derseniz, o dönem biraz bölümlerin popülerliğine bakıyordum. Kendi kişisel olarak ne işler yapmak istediğimi düşünüyordum ve işletmenin benim için uygun olduğunu düşündüm. Ama bölüm tercihim ne kadar bilinçliydi derseniz, hangi bölümden mezun ne iş yapar, o konuda çok da net bir bilgiye sahip değildim.
Bu noktada hemen burada şeye girmek istiyorum. Ben hangi bölüm mezunu ne iş yapar? Bu çok karışık bir konu. Sizin satış ekibinizde hangi bölüm mezunları oluyor? Kimlerle daha çok denk geliyorsunuz? Orada bir bölüm kısıtlaması var mı? Biraz buna girme şansımız olur mu?
Aslında hiçbir bölüm kısıtlaması yok. Ben kendim işletmeciyim, ekibimde endüstri mühendisleri, makine mühendisleri, elektrik mühendisleri var. Avukatlarımız bile var. Yani satışta çalışan, hukuk bölümünden mezun olan kişiler de var. O yüzden kısıtlaması yok, isteyen herkes istediği departmanda çalışabilir.
Peki, şimdi dönüp baktığınızda ODTÜ İşletme size neler katmış? Şunları şunları çok severek ve tatmin olarak yaptım dediğiniz yanları var mı? Zor yanları da tabii ki çok fazla vardır.
ODTÜ hayatımda genel olarak kolay bir öğrencilik yaşadığımı düşünüyorum. Belki anlık zorluklar yaşanıyordur ama insan o zorlukları unutur. ODTÜ'nün bana kattığı en önemli şey ekip olmayı öğrenmekti. Biz hep ekip olarak projeler yönetirdik. Liderlik, ekip yönetimi ve birlikte bir şeyler yapmanın en önemli yanlarından biri olduğunu düşünüyorum. Disiplinli olmayı kattı. Örneğin, derslerimiz sekiz çeyrekte başlıyordu ve uzun toplantılara dayanmayı bana öğretti. Ayrıca, daha üniversite hayatım boyunca, son sınıfımda Organizasyonlar Komitesi direktörlüğü yaptım. Bu bana şirketleri tanımamı sağladı. Şirketlerle sponsorluk görüşmeleri yaparken, rektörlükten valiliğe kadar birçok izinle uğraştık. Hem derslerime çalışıp hem ders dışındaki faaliyetlerimde de bulunmayı öğrendim. OTÜ çok geniş bir kampüs. Her şeyi deneyimlemek istiyorsunuz. Öğrencilere de tavsiyem, mutlaka öğrenciliklerini doya doya yaşasınlar, deneyimlemek istedikleri her şeyi deneyimlesinler.
Anladığım kadarıyla öğrencilik hayatı kesinlikle "derse gideyim, dersten geleyim, ödevimi yapayım, projemi yapayım" şeklinde olmamalı. Çünkü üniversite hayatında birçok şey yapma şansınız var ve bu süre vaktin en çok olduğu zamanlardan biri. Bunları değerlendirmek çok önemli.
Üniversite mezun olduktan sonra kesin bir karar vermeniz gerektiği dönem başladı. Bu noktada hangi işe gireceğim, hangi şirkete gireceğim, nasıl yapacağım? Bu kararı nasıl verdiniz? Unilever kararı, FMCG kararı, satış kararı... Nasıl oldu?
Aslında FMCG o dönemlerde çok gözde bir sektör. İşe girerken şunu düşünmüştüm; çok fazla şirket gezmiştim. Özel iş hayatımda kendi okul kariyerimle ilgili Unilever ofisini görmüştüm ve diğer şirketlerin ofislerini de gezmiştim. Unilever benim üç taban listemde biriydi. O yüzden Unilever’de çalışmayı çok istiyordum. Ama sürecin başında aslında satışçı ne iş yapar, pazarlamacı ne iş yapar bilmeden başvurdum. İlk tercihim pazarlama, ikinci tercihim satıştı. Bir anda kendimi satışta buldum. Satışçı ne iş yapar sorusunu aslında bilmeden buldum. Girdiğimden beri de on üç yıldır satıştayım, iyi ki de satışta kariyerime başlamışım diyorum. Çünkü girdiğim dönemde satış departmanı birçok devrim geçirdi. Güzel bir kariyer yolculuğum var, mutluyum.
Harika, mutlu olmak zaten en kritik nokta. Şimdi bir yandan sorularıma bakıyorum. Sadece satış ekibinde değil, başka alanlarda çalışan insanların başarı şansı için kişisel özellikler neler olmalı?
Aslında önemli olan, ünileverin içerisindeki ekiplerle de çok yakın çalışıyorum. Karşınızdaki insana anlamak, dinlemek, onun ihtiyaçlarına yönelik bir çözüm üretmek çok önemli. Ama analitiklik çok önemli. Rakamlara dayalı bir iş yapıyoruz. Markalarımız zaten bilinen markalar ve bu rakamları iyi analiz edebilmek, trendleri anlamak gerekiyor. Alışverişçi hangi kanaldan, hangi mağazadan alışveriş yapar? Hangi karar ağacında hangi unsurlara karar verir? Bunların hepsine karar verip raflarımızı diziyoruz. Dolayısıyla bu iş analitiktir.
Ekip yönetimi de önemli. Satışa girdiğiniz andan itibaren ekipleri yönetmeye başlıyorsunuz. Bu süreçte insanların hayatlarına dokunmaya başlıyorsunuz ancak her kişinin durumu farklı olabilir. Bu nedenle değişik liderlik stillerini tanımlamanız ve göstermeniz gerekiyor.
Bir de satışçılar nerede, ne yapmak istediklerini bilmeliler. Gittiğiniz her şehirde oranın en iyi restoranlarını bilmeniz de önemli. Yani sosyal yönleriniz de gelişiyor. Otururken bir garsonla, taksiciyle sohbet etmeye çalışıyorsunuz. Onların hikayelerine girmeye başlıyorsunuz. Türkiye’nin gerçekleriyle karşılaşıyorsunuz ve Türkiye’nin ne kadar büyük ve çeşitli bir ülke olduğunu anlıyorsunuz.
Ben de bir satış ekibinin nasıl oluştuğunu bilmek isterim. İlk girdiğinizde hangi rol ile başladınız? O süreç nasıl işledi? Süreç nasıl ilerledi?
Ben Unilever'de 2005 yılında başladım ve İzmir'de işe girmiştim. Şanslıydım, çünkü doğduğum şehirde çalışıyordum. İki yıl boyunca mağazalardan sorumluydum. Aslında satışa ilk giriş pozisyonumuz budur. Field Operations Executive olarak çalıştım. Neler yapıyordum? Rafa girmiştim, sorumlu olduğum sektörün ürünleri rafta var mı diye bakıyordum. En büyük öncelik alışverişçinin ürünleri bulabilmesiydi. Sonrasında bu ürünlerin pazar payına uygun şekilde doğru yerde sergilenip sergilenmediğini kontrol ediyordum. Bir buçuk yıl bu işi yaptıktan sonra İstanbul’a geldim.
Burada gözlemlediğim kadarıyla ülkede birçok yerel zincirle çalışmak benim için farklı bir deneyimdi. Çok güzel bir proje yürüttüm. Yani bir yandan gıda, bir yandan deterjan kategorisinde çalıştım. Farklı kategorileri de görmeye başladım. Eğitim olmadan ben ne kadar katkıda bulunabilirim bu konulara diye düşünmeden bir yandan bakıyorum.
Yani staj yaparken insanı tanımak, orada neler yaşandığını öğrenmek benim için çok önem taşıyor. Kendi hikayemi anlatmak için de çok önemli bir deneyimle karşı karşıya kaldım. Ve bir kadının aslında erkek egemen bir sektörde nasıl yer bulabileceğine dair örneklerle karşılaştım.
Evet, peki bunun dışında iş hayatında cinsiyet eşitliği nasıl? Gerçekten Türkiye’de cinsiyet eşitliği var mı? Ne noktadayız?
Farkındalığımız giderek artıyor ama eşitlik açısından çok yol alacağımız var. Üniversiteden mezun olanlar arasında yaklaşık %50 kadın, %50 erkek oranı var. Ancak bu oran işe girişlerde daha da düşük. CEO seviyesine çıktığımızda bazı sektörlerde hiç kadın CEO yok. İlerlememiz gereken kardinal noktalar var. Bu durumu aslında daha fazla desteklememiz gerektiğini düşünüyorum.
Evet, kesinlikle. Unilever olarak bu cinsiyet eşitliği konularında ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
Unilever HeforShe imzalayan şirketlerden biriydi. Bu platform, sadece kadının yükselmesini desteklemekle kalmıyor, aynı zamanda erkeklerin de bu konuda kadınları desteklemesi gerektiğini vurguluyor. Bu çok önemli. Bunun dışında kadın çalışan oranını arttırmak ve onlara kariyerlerinde yükselmeleri için destek veriyoruz.
Evet, çok teşekkür ederim. Türkiye’deki cinsiyet eşitliği konusuna dair farkındalık yaratmayı hedefliyorsanız, bu tür projelerde herkesin pay sahibi olması son derece önemli. Çalışmalarınızı dinlemek çok faydalı oldu.
Ben de teşekkür ederim. Bu sohbet benim için büyük bir keyifti. Benim için kadınların iş hayatındaki yerleri önemli ve her zaman destek olmaya çalışacağım. Tekrar teşekkür ediyorum, hoşça kalın.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.