En büyük avantajlarından bir tanesi olarak söyleyebilirim ki, öğretmenlerimiz, hocalarımız ve profesörlerimiz sektörü ve eğitim sistemini çok iyi biliyorlardı. Her zaman bize çok kolay gibi gelen, aslında onların için hep söyledikleri ve bu kadar da olamaz dediğimiz şeyler, gerçek hayatta gerçekten de öyleymiş. Bir sürü profesör, "Üniversitede yüzde iki teknik bilgi alıyorsunuz, yüzde doksan sekizini iş hayatında öğreneceksiniz" derlerdi. Gerçekten de öyle. Hatta belki de bazı alanlarda yüzde iki bile çok fazla. Dolayısıyla bunun bilincine sahip olmayı tamamen benimsediler. Bize üniversite hayatı boyunca, birden son sınıfa kadar hep bunu söylediler. Bu, çok doğru bir şey.
Üniversitemiz İngilizce eğitimi veren bir kurumdu ve İngilizce teknik bilgi almamız sağlandı. Çünkü teknik terimler, normal günlük İngilizceden çok daha farklıdır. Bunun yaklaşık yüzde otuzunu İngilizceyle okudum. Dolayısıyla, üniversitedeki arkadaşlara şunu söyleyebilirim: İngilizce derslerine büyük bir yoğunluk versinler. Türkçe dinlemek yerine İngilizce dinlesinler ve teknik bilgiyi İngilizce olarak kendilerine katsınlar.
Öte yandan, Yıldız Teknik Üniversitesi'nin en büyük avantajlarından bir tanesi de Erasmus imkanlarıydı. İstanbul'daki üniversiteler arasında belki de en büyük Erasmus imkanlarından birine sahip olan bir kurum. Erasmus gerçekten insanları çok değiştiriyor. Özellikle o yaşlardaki insanlar için büyük bir farklılık yaratıyor. Çünkü o yaşlarda Türkiye'de daha sınırlı bir şekilde yaşarken, Erasmus sayesinde global bir dünyaya açılım yapıyorsunuz. Erasmus'taki başka kültürden insanlarla tanışma imkanı buluyorsunuz. Bu, hem dil olarak sizi geliştiriyor hem de kültürel farklılıklarınızı minimize etme ve o kültür farklılıklarının neler olduğunu öğrenme fırsatı sunuyor. Bu da global firmalarda çalışacak olan arkadaşlar için büyük bir artı oluyor.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.