Ben insanları ve insanlarla çalışmayı seviyorum. İnsanların içlerinde potansiyeli açığa çıkarmak dedikleri şeyi yapabiliyorum. Düne kadar belki unutulmuş, daha rutin, daha kaba tabirle taksimetre hesabı iş hayatına sahip olan bir insanı tamamen sonuçlarının peşinde, daha hırslı ve yüksek azimle bir noktaya taşıyabileceğiniz bir insan haline çevirebiliyorum. Üretim alanında yıllarca çalışıp, yıllarca Mühendislik yapıp herhangi bir ekibi geliştirecek şekilde pozisyon değişikliklerini çok uzun yıllarda tecrübe etmeniz mümkün fakat ben işe girdiğim ilk gün bana bağlı olarak çalışan bir çalışanım vardı. Daha 1. yılını tamamlamış ekibimdeki arkadaşlar 25 kişiden sorumlu olarak devam edebiliyorlar. Dolayısıyla insan ile çalışıyoruz. Bu yüzden sadece Üretim deyince akla bir fabrika ortamı gelse de işin aslında inanılmaz bir insan boyutu var. Benim daha ön planda tuttuğum nokta bu. İkinci nokta ise; gerçekten ekipmanları ve makinaları sevip, onlarla konuşabildiğiniz ortak bir dilin olması ki bunun için aslında üniversitelerin rolü çok büyük. Her mezun olan Mühendis mükemmel tasarım yapacak diye bir kaide yok ama o vizyonu alarak ekipmanları ve insanları doğru bir şekilde yönettiğinde, ekipmanlarına doğru konuşarak onları daha kayıpsız koşturduğunda çok güzel iş sonuçlarına imza atıyor. Dolayısıyla, Üretim öyle bir dünya ki bir limiti yok ve aslında bu limiti siz belirliyorsunuz. Siz ne kadar ileriye doğru giderseniz üretim verimliliğiniz o kadar artıyor.