Şirkete ilk girdiğim zaman bile kendimi bu şirketin bir ortağı gibi gördüm. Küçük bir ortaktım ama şirketin bir hissedarıydım. Bir gün emeğimin karşılığını şirkete resmen ortak yapılarak alacağımı biliyordum. Dolayısıyla buradaki yılları hiçbir zaman hesaba katmadım, hiç düşünmedim. Bir gün emekli olup giderek bayrağı başkalarına teslim edeceğim ama burada hep kendi işimi yaptığımı hissettim.
Matematiksel olarak bakarsak 1990’da bu mesleğe girdim, 28 yıldır devam ediyorum. Bu işin en sevdiğim tarafı kendi işimi yaptığımı hissetmemdi. Bizimle iş görüşmeleri yapanlarla ve beraber çalıştığımız arkadaşlarımızla birlikte hep aynı ruh içerisinde çalıştık. Burada bir arkadaşlık ruhu vardı. EY’da bunca yıl kalmamı sağlayan en önemli özellik; buranın bir patron şirketi olmaması ve işini düzgün bir şekilde yaparsan kimsenin sana negatif bir şey söyleyememesiydi çünkü buna göre de başarılar ve terfiler devamlı artıyor. Terfi edip etmemenin birinci sorumlusu sensin. Böyle bir şey başka hiçbir yerde yok. Çalışıp başarılı olursan alırsın, başkasının vermesine gerek yok.
Ben kendime güvendim. Çalışırsam, bana verilen hedefleri fazlasıyla yerine getirirsem, çevremde iyi bir insan olarak tanınırsam bundan daha güzel bir iş yeri olamaz diye düşündüm ve zaman beni mahcup etmedi. 30 yıla yakın bir süreyi burada geçirerek doğru yerde olduğumu kanıtlamış oldum. Kolay değil. Genelde insanlar çok sık iş değiştiriyor ama önce neden sürekli iş değiştirdiği için önce kendine bakmalı. Başka mazeretlere gerek yok. Bu yüzden önce aynaya bakıp kendini ölçüp biçeceksin, ondan sonra o işin sana uygun olmadığını söyleyebilirsin çünkü hayalinde reklamcı olmak vardır ve bu meslek sana göre değildir. Bu tamamen sana bağlı. Kolay değil, 28 seneyi bitirdim. Allah uzun ömür verirse bir 28 sene daha çalışırım. Hiç yorulmadan gittiğimi düşünüyorum.
Bu soruya verilmiş 1 cevap daha var.