Hatırlıyorum. Tabi ilk geldiğimizde Gümüşsüyü'ndeydik. Bizim yarı kutsal okulumuz, eski binalar Aza'daydı. Biliyorum, onu da. Gümüşsüyü farklıydı ama oraya geldik. En altta sınıflar var. Belki biliyorsun, Osmanlı döneminde kurulmuş mühendislik okuluydu. İlk sınıfımız kocaman bir anfiydi; anlatıyorlardı, işte Osmanlı döneminde öğrenciler atla geliyordu. Atları bu sınıfa bağlıyorlardı, böyle hikayeler vardı. Kütüphaneye mesela giderdik. Biz yine Gümüşsuyunda makine fakültesi içindeydik. Uçak bölümü oradaydı ve orada bir kütüphane vardı. Şimdi siz kitabı isterseniz, getirirler. Oradaki çalışan memurlar, Allah razı olsun, bazen "Girebilirsin içeri" derdi. Biz de bir çer karşısında dururduk; kitapların yanında olmanın verdiği saygıyla. Kitaplar çok değerliydi. Şimdi o kadar değerli gözükmüyorlar. Aslında kitap değerlidir; ancak öğrenciler o kadar değer vermiyor. Oraya girdiğimde, o bulduğum İngilizceyle, çakma İngilizceyle, tabii bu İngilizcemiz güçlü değildi. Ah ne günlerdi! Selam olsun. Tabii biz yaşlıyız, genç arkadaşlar anlamakta zorluk çekecekler. Yurt dışına gideceksin, burs bulacaksın; Amerika'da okumak hepimizin hayaliydi. Mesela ben birinci, ikinci, üçüncü sınıfta, "Ya mastera işte Amerika'ya gitsem, ne iyi olur" diye düşünüyordum. Hemen Beyoğlu'nda Amerikan kütüphanesi vardı, oraya gidip gelirdik. Kültür Merkezi kütüphanesi de vardı orada; işte hep hayallerle MIT'ye gideceğiz diyorduk. Hatırlıyorum, tabii MIT'de tam böyle okuyamıyorduk ama orada danışman getirirlerdi. Amerika okullarında "MIT'ye gideceğim" dediğimde, "Ne, MIT mi?" demiyorduk, "MIT" diye. Selam olsun. O zaman imkanlar çok azdı. 1983 yılında dört yüz kişilik bir burs verildi. Daha önce on on beş kişi gönderiliyordu; Amerika'ya ilk olarak o yıl dört yüz kişi gönderildi ve ilk olarak da o yıl bir uçak mühendisliğine burs verildi. O da bana nasip oldu, Allah'ın izniyle. İmtihanlar oldu tabii bunun; ben de mezun oldum. Allah nasip etti, iyi bir puan aldım; yani sınıfımda birinci değildim ama fena değildim. Bitirdikten sonra, notlarımıza bakmaya gelirken bir arkadaşımla karşılaştım. "Bir burs başvurusu var," dedi. "Nedir, ne bursu, neresidir?" diye sordum; arkadaşım beni bilgilendirdi. O gün o arkadaşla karşılaşmasaydım o burs başvurusunu bilemeyecektim. Tamam, o da söyledi, gittik, başvurduk. Allah'ıma şükür, tabii bayağı çalışıyorduk. Neden? Çünkü ben burs için değil, master yapacaktım. Master programı için çalışıyordum. Tekrarlıyordum dersleri. Sonra imtihana girdik; bir tane burs vardı, o da bize nasip oldu. Ondan beri gidip doktora yaptım.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.