İTÜ ile Girişimcilik arasındaki ilişkiyi anlatır mısınız?

Bir merkez kurduk. O merkez işlevsel olarak devam ediyor; işte, Genova dediğimiz bir merkez var. O, zaten içeriye yönelik işler yapıyor. Hem kendi öğrencilerini dışlamadan, hem de tüm öğrenci ya da girişimcilik fikri olan insanları sisteme çekebilecek bir kurgumuz var. Bu da teknik aracılığıyla gerçekleşiyor. Yani iki farklı kurgu var ama ikisi de beraber, senkronize ve irtibatlı bir şekilde ilerliyor.

Eğer bir fikriniz varsa, çok iyi bir bilimsel projeniz olabilir; ancak bu, girişim ekosistemini ilgilendirmiyor. Oraya daha çok akademik bir projeyle dahil ediyoruz. Platforma alıyoruz onu, ama ticarileşebilir bir amaca yönelik olursa, en azından ucunda bir ürün varsa, onu sistemin içine dahil ederek çeşitli destek mekanizmaları buluyoruz. Önlerini açıyoruz; işte, hibe desteğinden küçük yarışmalara, sponsor bulmalara kadar. Bunları büyük bir mentor desteğiyle, tecrübeli mezunlarla buluşturuyoruz.

Kendi öğrencilerimiz arasında bir mentor-menti yapısı var. Bine yakın öğrencimiz, mezunlardan bu tür alanlarda destek alıyor. Sadece üniversite içi eğitimi değil, sonrasıyla ilgili bilgi ve becerilerini de öğreniyorlar. Benim ricam da şu: "Nasıl başarılı olduğunuzu anlatmayın, onu buluruz. Ama nerelerde daha çok hata yaptığınızı, bu hatalarınıza dair bilgiler verin." Hatalarını anlattıklarında, gençler de sonrasında bu hatalardan ders alarak devam edebilirler. Hatalar önemli. Ben de biriyle konuştuğumda genellikle yaptığım hataları anlatmaya çalışıyorum. Hatalar aslında sizi farklı bir yere götürebilir.

Hataları anlatalım, yaptığımız hataları paylaşalım. Mesela, diyelim ki bir iş adamısınız: "Şu şirketi almasaydım daha iyi olabilirdi, beni bu batağa götürdü," diyin. Bunları anlattığımızda, çok güzel ve başarılı örnekler ortaya çıkıyor.