Anlatsın
Giriş
Sosyalmedya.co'nun kurucusu olarak girişimcilik hikayenizi anlatır mısınız?
Fatih Güner
Fatih Güner
Ajans Başkanı, Bilhassa
Transkript
Küçük girişimcilerin acayip hızlı bir şekilde yok olduğu, network olmayanın çok hızlı bir biçimde ortadan kaybolduğu fikri, ne kadar yaratıcı olursa olsun, ne kadar istekli, arzulı ya da bilgili olursa olsun, yok olduğunu gördüm. Hala böyle. 2015 yılına dönecek olursak, girişimcilik Türkiye'nin dört bir yanında her yere yayılmış durumda. "Hadi altını doldurun" desek, dolduracak hiçbir şey yok ama herkes bu konuda konuşuyor. Hiç aksiyon yok.

Bunu neye benzetiyorum? Bilirsiniz, böyle saçma Türk mafya dizileri var ya, alttan müzik veriyor, sürekli yükseltiyor. "Az sonra silahlar konuşacak" diyorsun ve o karakter kolundan girip, "Konuşalım biraz" diyor, böyle aksıyor. Herkes konuşuyor, ancak aksiyon yok. Türkiye'de girişimcilik anlayışı, 2010’un sonuna yaklaşırken, parası olanın bağlı olduğu, parası olmayanın da sesini duyuramadığı bir iletişim anlayışına sahipti.

Üzerine iki buçuk ay düşündükten sonra, içimden herhangi bir girişim yapmak gibi bir fikir geçmiyordu. Ancak bir gün, "Burada aslında çok büyük bir fırsat olabilir," dedim. 25 Aralık 2010'du ve bir buçuk aylık hazırlığın ardından istifa ettim. Normalde şu anki aklım olsa sosyal medyayı kurmak için işimden istifa etmek zorunda kalmayabilirdim. Çünkü gördük ki aslında bir kişi tam zamanlı çalışıyordu. Benim dışımda bir kişi tam zamanlı çalışıyordu, sekiz tane yazarımız dışarıdan çalıştı. Bir sene boyunca ben ofisimde çalışmaya devam edip, maaşımı almaya devam edebilirdim ama böyle bir "cahil cesaretiyle" işten ayrıldım. Global bir ajansda çalışıyordum, sosyal medya tarafında ayrıldım ve sosyal medyayı kurdum.

Çok kısa bir sürede, üç dört ayın sonunda sektörün ikincisi olduk. İkincisi olmak çok önemli çünkü bir alternatif sunuyorsun. Herkes piyasada zaten iki tane oyuncu olduğunu söylüyordu. Bir tanesi bizdik ve elimizde hiçbir şeyimiz yoktu. 2011 yılında kestiğimiz fatura dokuz bin liraydı. Koca bir yıl boyunca dokuz bin lira fatura kesmişiz. Ben eve nasıl para götürdüm? Bir tane tam zamanlı çalışanımız var, onun maaşını karşılamıyor. O para onun maaşını, SSK'sını, yemeğini, bilmem nesini karşılamıyor. Bir de yazarlara yazdıkları yazı başına para ödüyoruz.

Türkiye'de bu sistemi daha önce bildirgeç, Pilli Grubu yapmaya çalıştı. Hasan Yalçın çok da iyi bir vizyondu ama Türkiye o dönemde hazır değildi. Çünkü reklam gelirleri o kadar yüksek değildi ve dolayısıyla içerik üreticileri para kazanamıyordu. Biz biraz üst perdeden yazı başına para ödemeye başladık, gider makbuzları yazı başına para ödüyorduk. Topu topu yirmi iki bin lira sermaye ile iş kurdum. İlk yılında dokuz bin lira fatura kestim ama yaptığım harcama belki altmış yetmiş bin lira oldu.

2012'nin başında Bilgi Üniversitesi ile birlikte yaptığımız eğitim programı, bizim tüm dünyamızı değiştirdi. Dramatik olarak yüzde üç bin, yani otuz kırk kat daha fazla ciro yaptık. Bu çok önemliydi, bütün kırılma noktasıydı. 2012 yılında sosyal medya on iki kişilik bir ekipti. Bir girişimcinin geçmesi gereken tüm yoldan şu şekilde geçtim: bir kişiyle başladım, on iki kişiye kadar çıktık. Bir plaza tutup kendimize dolarla verilen bir plaza katı tuttuk. Bu kadar hırçınlaştık.

Yine o senenin sonuna doğru, girişimcinin yol haritasında olduğu gibi, işten çıkarmalar yaptık ve iki kişiye düştük; on kişiyi kesmek zorunda kaldık. Bu durum canımızı sıksada, erken insan almanın ve müşteri yokken büyümeye çalışmanın büyük sıkıntı olduğunu anladık. O senenin Kasım'ında iki kişiye kadar düştük ve satışa kadar da iki artı bir kuruluşu ve eğitimleri satan dört kişi ile çalıştık. Türkiye'deki ilk içerik sitesi satışını gerçekleştirdik.

Bu satış, rakibine satılan yüzde yüz satılan girişimcisinin tek seferde çıkığı bir iş oldu. Sonuç olarak, toplam on bin küsür içerikle ciddi bir trafik sağladık. Eğitim programlarımızdan toplam bin kişi mezun ettik; bu mezunlar arasında birçok önemli isim var. Kurumsal eğitimlerde bayrak taşıyan birçok firmaya gittik ve ortaya koyduğumuz sistem Türkiye'de şunu gösterdi ki, yayıncılar sadece reklama bağlı bir gelir modeli ile para kazanamıyor.

Türkiye'de bu iş yok; biz eğitim işi yapmasaydık çoktan batmıştık. Sosyal medya ciddi borçluydu; satıldıktan sonra büyük bir miktar ödendi. Çünkü Türkiye'de iş yapmak ve para kazanmak için borçlu olmak gerekiyor. Bankadan kredi çekmek lazım ve sürekli bunları ödemek zorundasın; aksi takdirde işine para kazanamazsın. İçerik işini yaparken hem bankalarla iyi ilişkiler kurmak hem de her Cuma günü eğitim ödemesi alıp, günlük operasyonu yürütmek zorundaydık.

Dört kişiyle kurduğumuz bu sistem, beni gerçekten tatmin etti. Ancak ben bu işi bıraktığımda artık sosyal medyayı yapmak istemiyordum; mutsuzlaşmıştım. O yüzden sattım ve yeniden mutluluğumu, yaşam mutluluğumu kazanmaya çalıştım. Genç girişimcilerin hızlı bir şekilde ezildiği, herkesin yatırımcı olduğu ama yatırım yaptıkları hiçbir girişimin olmadığı bir ortamda bulundum. Sonuç olarak, çok parlak insanların harcandığını gördüm. Umarım bundan sonra harcanmazlar.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.