Şöyle düşünüyorum: Aslında Belkent Üniversitesi'ni seçmemem biraz ilginçti. Hayatımda hiç kurumsal kültürü düşünmüyordum. Uluslararası kamplarda basketbol koçu olarak çalışıyordum. Günün sonunda programları hazırlıyor, yeni kamp oluşturmak için sunumlara gidiyordum. Bu, benim için farklı bir dünyaydı. O yüzden, üniversite sınavına girdiğim dönemde, annem beni arayıp tercih döneminde "Nereye yazalım?" diye sorduğunda, aklımda olan tek şey endüstri mühendisliği olmalıydı. Aileme sadece, "Benim için endüstri mühendisliği programlarını yazar mısın?" dedim. Günün sonunda Beykent Üniversitesi'ne böyle girdim.
Beykent Üniversitesi'nin bana kattıklarına gelirsek, öğretim kadrosunu kıyaslamak istemem ama özellikle bölüm başkanımız Asm Şeni'nin önderliğinde çok güzel bir ekibin parçası olduk. Kamplar yüzünden derslerime çoğu zaman devam edemiyor, sınavlara zor yetişiyordum. Ancak, öğrenmek istediğim bir şey varsa ve bana destek olabilecekleri bir nokta varsa, hocalarım her zaman bana yardımcı oldular.
Endüstri mühendisliğinde öğrendiğim her şey, aslında bu bölümün programlama ve yönetim üzerine kurulu olduğunu fark etmemi sağladı. Endüstri mühendisi demek, her şeyi yapabiliyor gibi görünmek değil, işlerin verimli bir şekilde ilerlemesine odaklanmak demek. Ben de bu bilgileri kampta uygulayabildiğimi gördüm; koçları doğru yerleştirip, kamp programını hangi saatlere göre ayarlayabileceğimi düşünmek gibi.
Sonuç olarak, Beykent Üniversitesi bana planlama, programlama, çözüm odaklılık ve verimlilik üzerine çalışan bir kişilik kazandırdı. Bunu özellikle oradaki hocalarımın tavırları ve rol modelleri sayesinde başardım.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.