Öyle çok ulaşılamayan, güzel süslerle dolu odalarda, şatafatla giyinip yalnız başına yaşayan genel müdürlerden biri değilim. Çünkü genel müdür deyince insanların aklına, bir şirketin en üst katında, kocaman ofis kapıları kitli, yalnız başına duran insancıklar geliyor. Ben bunun tam tersinde yaşamayı seven bir insanım. Sabah erken gelmeyi severim. Hatta birçok çalışandan daha erken gelir, yedi buçuk gibi masamda olurum.
İlk yarım saatte yaptığım şey, açıkçası o günkü toplantılara göz atmaktır. Aslında o günkü toplantılara gece yatmadan önce bakarım. Yani bir gün uykudan önce başlar benim için. Yarın kimlerle toplanacağım, o toplantılarda nasıl bir etki bırakmam gerektiğini düşünürüm. Kimin üzerinde nasıl bir etki bırakmam lazım? Görüşeceğim kişilerin güçlü ve zayıf yönlerini, neyi motive ettiğini ve kişilik özelliklerini hızlıca kafamda tahlil ederim. Sabah işe geldiğimde yedi buçukta, o günün programını yapıp kahvaltımı ederim. Burada simitle peynirimi yerim, çayımı içerim ve gün başlar. Genelde benim yaptığım daha fazla toplantı vardır. Bu toplantılar, genel müdürün birebir toplantıları olabileceği gibi, daha büyük gruplarla hem şirket içinden hem dışından katılımcılarla yapılan toplantılar da olabilir.
Aslında en çok yaptığım şey dinlemektir; benim en büyük görevim en büyük dinleyici olmak. Yani en büyük kulaklara sahip olan insan genel müdür olmalıdır. Çünkü dinleyip arkasından doğru soruları sormak, yaptığım en önemli şeydir. Tabii ki, gün içinde belli saatlerimi maillere cevap vermek için ayırırım. Çok sayıda insan girip çıkar; sürekli aynı programda olmamak da buranın bir özelliğidir. Kapı her zaman açık olduğundan, her zaman ulaşılabilir olduğum için programda olmayan birçok kişiyle sohbet etme ve onları dinleme imkanı bulurum.
Sabahtan akşama kadar çok önemli bir şey yaptığımı söyleyemem. Benim sabahtan akşama kadar yaptığım şey daha çok dinlemek, soru sormak ve gerektiğinde karar vermekle ilgilidir. Gayet keyifli bir iştir. Tabii ki, zaman zaman dışarıya karşı temsil görevim de yoğun olur; genel müdürün yönetim kurulu toplantıları ve diğer toplantılar, hem Sabancı Holding hem de Ageas ile yapılan toplantılar, Ankara'daki regülatör ve hazine ziyaretleri, diğer şirketlerle toplantılar günlük şirket içi toplantıların dışında vaktimizi en çok alan konulardır. Yatırımcılarla yapılan toplantılar, yalnızca büyük değil, daha küçük yatırımcılarla yapılan toplantıları da içerir.
Gündemli yaşamaya çalışırız; yani her zaman önümüzdeki ay, iki ay, üç ay, dört ay sonrasının gündemini oluşturup herkesin programını ona uygun hale getirmeye çalışırız. Ancak hayat her zaman umulduğu gibi düzenli akmaz. Türkiye gibi, krizleri bol, inişleri çıkışları fazla bir ülkede her zaman bunlara hazır olmak gerekir. Bu da bir miktar stres yönetimini gerektirir. Benim günlük rutinimde meditasyon yapmak vardır. Gerçekten sabah işe geldiğimde bunu unuttum belki ama mutlaka bir beş dakika meditasyon yaparım. Öğle arasında bir boşluk bulursam, mutlaka beş dakika kendime dönerim; nefesimi dinlerim, zihnimi boşaltır ve dikkatimi artıracak aktiviteler yapmaya çalışırım. Akşam mesai bittikten sonra sakinleştiğim bir iki saatimi daha çok düşünmem gereken konulara ayırırım.
Genelde işlerimi acil olan ve önemli olan ekseninde dört kategoriye ayırırım: acil ve önemli işler, ki bunlar kriz konularıdır ve anında çözülmesi gerekir. Daha sonra, acil olmayan ama önemli konulara odaklanırım. Mutlaka acil olmayan önemli konuları gündemimde tutarım; bu konular üzerinde düşünür, okur, Ted Talks dinlerim, uzmanlara danışırım, arkadaşlarımı ararım. Bu konularda kendimi geliştirmeye çalışırım; çünkü acil olmayan önemli konular zaman içinde mutlaka karşımıza acil olarak çıkacaktır. Onlara hazır olmak önemlidir. Proaktif olmak, genel müdürlüğün en önemli görevlerinden biridir.
Ayrıca, pozisyon olarak en yalnız pozisyondur şirket içinde. Bir tarafta yönetim kuruluna ve ortaklara karşı sorumluluğu vardır, diğer tarafta ise şirketteki çalışanlara karşı sorumluluğu bulunmaktadır. Genel müdürün derdini paylaşacağı çok kişisi yoktur; bu pozisyonun zor taraflarından biri, biraz yalnızlık ruh halidir. Bununla başa çıkmanın kendi yöntemlerim vardır. Meditasyon, bu noktada çok iyi gelir. Genel müdürlük pozisyonunda her zaman kafanın dingin, berrak ve odaklı olması önemlidir. Çünkü herkes senin ağzından çıkan sözü duymak istiyor, dinlemek istiyor. Bu nedenle, bir toplantıda ciddiyetsiz olmak ya da dinliyormuş gibi yapıp dinlememek büyük bir utanç kaynağı olur. Zaman zaman tüm dikkati gösteremeyebilirim ama çoğu toplantıda, kimin ne anlattığına gerçekten tüm ruhumla, bedenimle katılmaya çok özen gösteririm.
Bu durum çok faydalı olur. Çok dinlerseniz, muazzam bir öğrenme fırsatı yaratır. Ancak, dediğim gibi, "mış gibi" yapmamak, gerçekten sahilde orada olmak bu işin en püf noktası. Ben severek yapıyorum; öğrendim ki bu öğrenim süreci on yıl sürdü. Çünkü insan her gün bir şey öğreniyor, hatalar yapıyor ve hatalarından ders çıkarıyor. Bugün baktığımda, geçmiş on yılım içerisinde en keyifli ve kendimi en rahat hissettiğim dönemlerden geçiyorum.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.