Lise 2'de bir hayalim vardı: Bir iş kurmak ve bu işin bir sivil toplum kuruluşunu finanse etmesiydi. Ya da bir sosyal sorumluluk projesinin finansörü olacaktı. Bunu nasıl yapabilirim diye düşündüğümde, gerçekten işletme bölümünü seçmenin en uygun yol olduğunu fark ettim. Orada iş kurabilmenin metodolojisini öğrenebilirdim. Bu zihniyetimi on altı yaşında oluşturmuştum ve on sekiz yaşına geldiğimde ÖSS'ye girdiğimde tercih listemde sadece işletme bölümü vardı. Puan sıralamama göre de OTT'ye yerleştirildim. İdealim İstanbul'da bir üniversite olmasına rağmen OTT'ye gittikten sonra gerçekten çok sevindim. Hem Ankara'nın hem de OTT'nin öğrenci hayatı beni inanılmaz motive etti.
Yaptığım işte ve okuduğum bölümde, hocalarımızla, kampüste yaşayan herkesle aramızda sadece insan olmanın farkının olduğu bir ortamda olduğunuzu hissediyorsunuz. Hiçbir şekilde derst dışına çıktığınızda hangi okulda, hangi bölümde olduğunuzu ya da hangi bölümde ne iş yaptığınızı düşünmüyorsunuz. Yemekhanede bile bunun farklılığını hissetmiyorsunuz. Bence bunun nedeni, mezuniyet fotoğrafımda güzel bir şekilde özetleniyor. Diplomalarımız verilirken hocalarımız bizi sarılarak uğurluyorlar ve bunu üç yüz öğrenciye yapıyorlar. Bu bence çok büyük bir şey. Diğer üniversitelerde resmi bir şekilde uğurlanırken, burada biz candan bir şekilde uğurlanıyoruz. Çünkü biliyorum ki hocalarımız bir yerlerde bizim için düşünen insanlar. Öyle hissediyorum. Açıkçası, henüz tanışmamış olsak bile İstanbul'a geldikten sonra tanımadığım ödüllerle tanıştıktan sonra da bunu hissediyorum.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.