Yabancı menşeli bir şirkette çalıştığınızda, aslında genel strateji başka bir merkezde (headquarter) hazırlanıyor ve size ulaştırılıyor; siz de bunu ülkenizde uyguluyorsunuz. Bir anlamda, Türkiye menşeli bir şirkette çalıştığınızda hayat çok farklı. O stratejiyi yaratan beyin sizsiniz; aslında işin arkasındaki düşünce takımı sizsiniz. Burada şöyle bir temel fark var: Şu anda rekabet ettiğimiz, yüzyılı aşkın geçmişe sahip çok büyük şirketler var. Tüm kategorilerde kıymetli rakiplerimiz bulunuyor. Onlar çok test edilmiş sistemleri, farklı pazarlarda çalışmış olanları getirip Türkiye'de de uyguluyorlar. Biz ne yapıyoruz? Biz burada bir sistem kuruyoruz; aslında sistemin parçası olmuyoruz, sıfırdan bir sistemi inşa ediyoruz. Ana ülkemizde başarılı olan bu sistemleri dünyaya ihraç ediyoruz. Bugün Türkiye’de başarılı olan işleri, Rusya'ya adapte ediyoruz. Yani, Rusya’daki operasyonumuzdaki arkadaşlar Türkiye’den bir paket alıyorlar ve onu kendi organizasyonlarına adapte ediyorlar.
Alman, Fransız, İngiliz veya Amerikan menşeli bir firmada çalıştığınızda, oranın merkezinin bulunduğu şehirden gelen direktifleri ve sistemleri kendi organizasyonunuza entegre etmek zorundasınız. Ancak burada sistemi siz yaratıyorsunuz. Sizin düşündüğünüz ve başarıya ulaştırdığınız işler, yurt dışındaki diğer iştiraklere uygulanıyor. Dolayısıyla bu, kişisel tatmin anlamında son derece keyifli bir durum. Fırsatlar anlamında da çok ciddi olanaklar var. İki tarafta da çalışmış biri olarak söyleyebilirim ki; yurtiçi menşeli, global düşünebilen bir organizasyonda yer almak, kişisel olarak beni oldukça tatmin ediyor. Bunu da herkese tavsiye ederim.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.