Yeni jenerasyona göre baktığınızda, aslında on beş yıl öncesine gitmiş oluyorum. Dolayısıyla benim zamanımda üniversiteye gidilen alanlar daha sınırlıydı; mühendis olmak için giderdiniz, doktor olmak için giderdiniz. Böyle kalıplar vardı. Şimdi o döneme göre baktığınızda işler çok farklılaştı. Artık hiç olmayan bir dijital pazarlama alanı var ve benim dönemimde tamamen farklı noktalara geldim. Mühendis olacağım diye yola çıkıp, sonrasında kendimi insan kaynaklarında bulan bir kişiyim.

Aslında Erasmus ile yurt dışına gitme fırsatım oldu ve bu süreçte insan kaynakları yönetimi dersi aldım. O dönemde aldığım bu ders, bana insan kaynaklarında çalışmam gerektiğini söyledi. Bu vesileyle şu anda on iki yıldan uzun süredir insan kaynaklarında çalışıyorum. Peki, bana ne kattı? Evet, mühendis olmanın getirisi olarak bazı avantajlarım oldu. Analitik bir bakış açısına sahibim; bu sayede bazı şeyleri farklı yorumlayabiliyor ve analiz yapabiliyorum. Bu çıktılar oldukça önemli; ancak buna ek olarak MBA yaptım. Ülkeye döndüğümde, o MBA’nin bana sunduğu fırsatlar sayesinde organizasyonları tanıma, organizasyondaki ihtiyaçları anlama ve insan kaynakları olarak nasıl stratejik bir ortak olabileceğimi öğrenme şansım oldu. Bu noktada birçok artıya sahip olduğumu söyleyebilirim.

Ancak benim tavsiyem, herkesin gönlünde yatan ne ise, ne iş yapmak istiyorsa onun peşinden koşmasıdır. Kalıplara sığmaya çalışmamalıyız. Çünkü gerçekten ben en başında işimi çok seviyorum. Severek yaptığım için daha fazla fark yarattığımı ve katkıda bulunduğumu düşünüyorum. Bence öğrencilerin ve yeni mezun arkadaşların ne yapmak istediklerini iyi anlayıp kariyerlerini bu noktada ilerletmeleri, onlara daha faydalı olacaktır. Çünkü günün sonunda, eğer istemediğiniz bir işi yapıyorsanız, bu gerçekten performansınıza yansıyor. Ne istiyorsanız, onun peşinden koşun diyebilirim.