1993 yılında üniversiteye başladım. Ben, Uludağ Üniversitesi'ne, o zamana kadar ailesinin yanından ayrılmayan, tamamen evden okula, okuldan eve giden, çocukluk arkadaşları olan İstanbul'da yaşayan bir ailenin çocuğuydum. Üniversiteye gidince yalnız kalmanın öncelikle zorluğunu, sonra da bunun ne kadar güçlendirdiğini gördüm. Çok daha sıkı arkadaşlıklar edindim; ev arkadaşlarım oldu, yurt arkadaşlarım oldu. Farklı illerden gelen, farklı kültürlerden yetişmiş insanlarla birlikte olma fırsatı buldum. Üniversitedeyken satış alanında da çalıştım, harçlığımı çıkarabilmek için birlikte spor yaptığım ve alternatif sporlar yaptığım arkadaşlarım oldu. Bunlar, kişinin farkındalığını artıran ve çeşitli kültürleri tanımanın sunduğu zenginlikleri de beraberinde getiren durumlardı.
İşletme okumanın pek çok avantajı oldu. Öncelikle finansı öğreniyorsunuz. Finansal bakış açısını, muhasebeyi, olaylara ekonomik taraftan bakmayı öğreniyorsunuz. Fırsat maliyetini her zaman göz önünde bulundurarak hareket ediyorsunuz. Bu, yaptığınız iş itibarıyla önemli. Normal hayatta yürürken, hayatınızı devam ettirirken her şeyin fırsat maliyetini düşünmüyorsunuz. Ancak bir işi yaparken “Eğer bunu değil de şunu yapsaydım, bana kazancı ne olurdu?” bakış açısını üniversitede ediniyorsunuz; işletme okumanın avantajı bu.
Çeşitli modelleri görüyorsunuz; birçok örnek firma, edindikleri deneyimler ve projelerle ulaştıkları noktaların derslerini alıyorsunuz. Buradan edinilen tecrübelerin ana fikirlerini üniversitedeyken size empoze ediyor eğitim sistemimiz. Bunun yanında mikro ve makro bakış açılarını görüyorsunuz, istatistik gibi çok önemli bir bilim dalından bir parça ediniyorsunuz. İşletme hukuku, ceza hukuku ve hukuk sisteminin mali boyutunu görüyorsunuz. Bunları görmek, tabii ki özümsemek, sizin sonraki iş yaşamınızda değerli unsurlar haline geliyor.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.