Neden olduğunu bilmediğim bir şekilde, otuz yaşıma girmeden önce bir MBA yapmam gerektiğini düşünüyordum. O zamanlar MBA daha popülerdi, fakat şimdi artık biraz modası geçmeye başladı. İş deneyimi kazandıktan sonra, yönetici ya da daha üst pozisyonlarda olabilmek için lisans eğitiminde aldığınız bilgileri iş dünyasıyla pekiştirip farklı konularda yetkinlik kazanmak önemli hale geldi. Bu nedenle, MBA'ye başvurmamın en büyük sebebi; operasyon, finans, pazarlama gibi alanlarda genç yaşlarda (yani yirmi, yirmi bir yaşında) değil, iş deneyimi sahibi olduktan sonra bunlara yeniden göz atma ihtiyacı duymamdı.
Kişisel olarak, bir diğer nedenim de denetim hayatından çıkmak istediğimi bilmeme rağmen bir sonraki adımın ne olacağını kestiremiyor olmamdı. Bu iki durumu birleştirerek bir eğitim aracılığıyla iş hayatıma kısa bir ara vermek istedim. Koç'un avantajlarından biri de çalışmış olmam, bu yüzden birikimim vardı. Bir yıl çalışmama lüksüne sahip olabilirdim. Genelde MBA programları iki yıllıkken, Koç'un programı bir yıllık, daha kısa ve yoğun bir eğitim sunuyordu. Böylece iş hayatımdan sadece bir yıl ara vermiş olacaktım.
Ayrıca programın kişiselleştirilebilmesi benim için çok cazipti. Çok harika bir program direktörü vardı ve benim ilgimi çeken sürdürülebilir sosyal sorumluluk konularını da programa yansıtıyordu. Dolayısıyla bu MBA programına başladım. Ne zaman neyin sizi nereye götüreceğini bilemiyorsunuz. Bu MBA sayesinde ilk kurduğum şirketin kurucu ortağıyla tanıştım.
Böylece hem işime ara verme fırsatı buldum hem de kendimi geliştireceğim bir alan yaratmış oldum. Hayatımda nereye gittiğimi anlamak için kendime bir zaman aralığı vermiş oldum. Bu dönemi kendime bir tatil olarak düşündüm. Fakat bu tatil, iş temposundan, yani günde on-on iki saat çalışma hayatından çıkıp, kendimi geliştirmeye adadığım yoğun bir tatil oldu. Bu benim için harika bir olanaktı.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.