İş hayatı neredeyse toplam yaşamımızın uyku dahil çoğu zaman, yani en az üçte biri, hatta çoğu zaman, hakikaten bir bölü ikisi kadar, yüzde ellisi kadar yer tutan bir yapı. Demek istediğim, sürekli olarak günde yüz binlerce volt elektrik yükleniyorsunuz. İstisnasız çok iyi geçen bir günde bile yine bir rahatlama ihtiyacınız oluyor. Gerçekten de sabah kalkıyorsunuz, akşam her şey şahane gitmiş. Bütün zarlar altı altı gelmiş, ama yine de bir elektriğiniz oluyor bence insanın. İnsan bu elektriklerini verebileceği, herkesin "hobi" diye bahsettiği alanlara kayması gerektiğine inanıyorum. Böyle uzun bir peşrev yapıyorum ama çok sağlam bir konuya geleceğim.
Nihayetinde, insanoğlu özellikle kırkından sonra daha kaliteli bir yaşam sürmesi için iyi hobilerin olması gerekir. Yüzde yüz. Yani gitar mı çalarsınız, çok iyi yüzer misiniz, çok iyi tenis mi oynarsınız, vesaire... Bunlar, yaşamınızın sonuna kadar sizinle beraber yolculuk edecek hobiler bence şart. Benim de bu anlamda edindiğim birkaç hobi var ama en şahane hobim taraftar olmak. Çünkü karşılıksız aşk kadar hiç güzel bir şey olamaz. Hiçbir şey beklemiyorsunuz. Tek taraflı, bu anlamda müthiş bir aşkınız var. Benim bu aşkımın adı Fenerbahçe. Nihayetinde hiçbir beklentim yok. Hatta çoğu zaman, bu elektriği atmak adına başlattığımız coşku, çoğu zaman maçlardan çıkınca elektrik yüklü bir şekilde de çıkmamıza sebep olabiliyor. Ama her şey yedi gün sonra tekrardan yeniden başlıyor. Yeni bir dünya kuruluyor.
Ama bunun benim en çok sevdiğim tınısı, karşılıksız aşkın, karşılıksız bir sevginin varlığı. Hiçbir şey beklemiyorsunuz; onun da haberi yok zaten sizden. Onun başarılarıyla ve zaman zaman başarısızlıklarıyla belki kalıyorsunuz ama ağırlıklı olarak başarılarıyla sevinç yaşıyorsunuz. Bu bakımdan, özellikle gençlere kendinizi kontrol edebildiğiniz sürece aşırı fanatizme kaçmadan, bu gerçekten de bir spor taraftarlığı. Hangi spordan bahsettiğim önemli değil; futbol, basketbol vesaire. Sadece futbol taraftarı değil, kuvvetli ve güçlü bir taraftar olmanın önemli bir şey olduğunu düşünüyorum.
Özellikle demek ki, on beş yıldır en az bir tane bile maç kaçırmadım desem başım ağrımaz. Tabii ki zaman zaman iş programlarım, seyahatlerim ya da aile içindeki gelişmeler engelleme yapabiliyor. Ama hani yüzde olarak baktığımda, hayatımdaki en yoğun önceliklerim arasında aldığım şeylerden biri burada gerçekten de müthiş bir rahatlama var. Ama dediğim gibi, bendeki oyun adı Fenerbahçe.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.