Anlatsın
Giriş
Bir ajans olarak nasıl zorluklarla karşılaşıyorsunuz?
Fatih Güner
Fatih Güner
Ajans Başkanı, Bilhassa
Transkript
Düşünsene, gündüz yapman gereken bir sürü şey var. Mailleri cevaplıyorsun, ardından işlerinin doğru gittiğinden emin olmaya çalışıyorsun. Senin üstünde düşen sorumluluklar var; kimisi tasarım, kimisi yönetim anlamında. Şu an orta büyüklükte bir ajans olduğumuz için muhasebeye de yakın olmam gerekiyor. Maalesef, ufak ufak ön muhasebe tadında muhasebe bile yapmak zorunda kalıyorum. Bu çok yorucu oluyor ama akşam eve gidiyorum ve gündüzü, o gün ne yaşadığımı tahlil etmeye başlıyorum. Bu süreci bir saat kadar harcıyorum çünkü burada yeni bir kurum kültürü oluşturmak istiyorum. Dolayısıyla bu kültürü belli bir noktaya yönlendirebilmek için gerçekten küçük küçük ayarlar vermek gerekiyor. İnsanlar büyük değişimleri hızlı bir şekilde kabul edemiyorlar.

Bizim iş yapma biçimimiz, sıradan ajanslara göre çok farklı. Sıradan ajanslar, müşterisinin birçok isteğini uygularken, benim gördüğüm kadarıyla müşteriler “O öyle olmaz, böyle olur” diyor. Kendi aralarında ise “Müşteri hiçbir şey bilmiyor” diyorlar. Ancak biz bu şekilde hareket etmiyoruz. Eğer müşteri doğru bilmiyorsa, onun neden doğru bilmediğini anlatmaya çalışıyoruz; müşteriyi eğitmeye çalışıyoruz. Bu çok önemli. Eğer müşteri eğitilmiyorsa, o müşteriyle çalışmıyoruz. Müşteri diyor ki, “Ben bunu bu şekilde olmasını istiyorum.” Biz de diyoruz ki, “O şekilde olmamalı. O şekilde olabilir ama olmamalı. Neden? Çünkü olursa faydalarının önüne geçmiş oluyoruz. Eğer böyle yaparsak ekstra fayda sağlayabiliriz.” Müşteri ise, “Ama ben müşteriyim, benim dediğimi yapacaksın” diyor. Ben de karşılık veriyorum: “Ben de ajansım. Bu bir iş ortaklığı. Bu bir hizmet değil. Biz hizmet sektöründe değiliz. Biz profesyonel reklam hizmetleri veriyor olabiliriz ama bizim verdiğimiz bu hizmetler, marka ürününü çok daha farklı bir yere götürüyor.”

Böyle düşün, biz hizmet sektöründe olsaydık markanın her dediğini yapmak zorunda kalırdık ve markanın yorgunluğunu yaptığımız işe yansıtırdık. Düşünsene, insanlar dört yıl boyunca aynı markayla çalıştığında artık kafalarında belli bir sınır oluşuyor. O sınırların dışına çıkamıyor; broşürü de kendi yazdığı halde ajansın isteğine rağmen izin vermiyor. Bu şekilde iş olmaz ki, ama öyle iş yapılmaz. Dolayısıyla buna izin vermiyoruz.

Bu çok büyük bir zorluk. Müşteriye diyorsun ki, “Hayır, senin dediğin gibi yapılmamalı.” Neden? Çünkü böyle böyle bir mevzuda üç farklı sunum hazırladığımızı biliyoruz. “Öyle olmasın, kabul et öyle kabul etmeyin, lütfen böyle yapılmasın” diye üç yarı sunum yaptığımızı biliyorum. Bu süreci anlatmak o kadar zor ki! Karşımda bir insan var, onun beklentileri var. Kendi ekibim var; onların da beklentileri var. Kurum kültürünü sen belirlemeye çalışıyorsun. O yüzden insanlar, “Acaba müşterinin karşısında da eğilecek mi?” diye soruyor. Hayır, eğilmiyoruz. Neden? Çünkü biz işimizi iyi biliyoruz. Uzmanlarla çalışıyoruz gibi argümanlarımız var. Ama bu argümanları doğru bir şekilde ifade etmek ve müşteriyle doğru bir şekilde paylaşmak çok zor.

Bu süreçte kendimi, muhtemelen iki üç yıl içinde sanatçı olarak tanımlayabilirim. İnşallah yeteri kadar öğrenirsem, yeteri kadar farklı müşterilerle çalışırsam, herhalde bu konuda bir pandomim bile yapabilirim. Yani öğret...
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.