Şimdi yeni bir konuğumuz var. MAPA beni de çok heyecanlandıran bir yer. Aslında Mapa tabii ki hepsi heyecanlandırıyor. Ama gittiğimde şaşırdığım için heyecanlandığım bir yer. Biz toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmaya gittik ama çoktan toplumsal cinsiyet eşitliğini aşmış bir grupla karşı karşıya kaldık; insan kaynaklarında da bütün şirket oranlarından bağımsız olarak bir erkek yöneticiyle çalışıyoruz. Erkeklerin projelere katılımı çok önemli oluyor. Tabii ki toplumsal cinsiyet eşitliği söz konusu olduğunda hoş geldiniz. Hoş bulduk, Ebru tanıyabilir miyiz sizi? Tabii ki. Ben Hüseyin Muratoğlu, yaklaşık on yıldır insan kaynakları alanında görev yapıyorum. Görüşmemizde de bahsetmiştim, insan kaynaklarının yanında bir de pazarlama şapkam var. Dolayısıyla iki farklı alanda kariyer yapan bir kimlikle Mapa'da görev yapıyorum.
Harika. Şimdi Türkiye'nin ve dünyanın içinde bulunduğu bir ekonomik konjonktür var. Bu konjonktür içerisinde otomotivin de yaşadığı şeyleri az çok biliyoruz. Evet, sektörün bu kendi gerçekliği, kendi dertleri içerisinde bir de toplumsal cinsiyet eşitliği söz konusu olduğunda neden gündemde sizce? Bütün bu ekonomik gerekçeler, piyasa ile ilgili gerçekler varken toplumsal cinsiyet eşitliği neden bu kadar çok konuşuluyor? Şöyle söyleyeyim, bu konuşmanın bu kadar gündemde olması sektör bağımsız olarak bence önemli. Çünkü yalnızca otomotiv sektörü için değil, tüm sektörler için odak noktasında toplumsal cinsiyet eşitliği bence artık bir zorunluluk haline geldi. Çünkü bugün bütün sektörlerde ortak bir problem yaşanıyor; o da nitelikli insan gücüne ulaşma. Dolayısıyla tüm sektörlerin nitelikli insan gücüne ulaşmada yaşadığı problem ortadayken, hiçbir şirketin toplumsal cinsiyet eşitliğini dikkate almaksızın toplumun geri kalan yüzde ellisini yok sayması mümkün değil. Artık toplumsal cinsiyet eşitliği tüm şirketler için bir tercih değil, zorunluluktur. Bunun yalnızca sosyal sorumluluk ya da adalet olarak da görmüyorum. Kurumların, toplumun ve hatta devletlerin üzerine odaklanması gereken bir alan olarak görüyorum.
Evet, ben Mapa'yı ziyaretimde organik bir şekilde şirketin zaten kendi iç dengesini bu anlamda regüle ettiğini, bunu çok doğallaştırdığını gördüm. Fakat o zamanda konuştuğumuz gibi bunların bir politika ya da bağlanmasının önemli olduğu konusunda fikir birliği içerisindeydik. Zaten sizin politikalarınız vardı ama biraz sizden dinleyebilir miyiz? Nedir toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarınız, nasıl bakıyorsunuz? Şöyle söyleyeyim: Açıkçası siz bizi ziyaret edip o toplantıyı yapıp, bizi dışarıdan profesyonel bir gözle değerlendirene kadar, biz toplumsal cinsiyet eşitliği anlamında şirket olarak nerede olduğumuzun pek farkında değildik. Ama geriye dönüp baktığımızda, organik bir gelişim sağlamışız. Ne yapmışız? 2017 yılında iş etiği politikamızı oluşturmuşuz. İş etiği politikamızın içerisinde işe alım sürecinden eğitim, gelişim, kariyer planlama ve terfi süreçlerine kadar toplumsal cinsiyet eşitliğini dikkate alarak bir planlama yapmayı taahhüt etmişiz. Ancak bu klasik anlamda politikalar ya da stratejiler oluşturma şeklinde değil. Hatta biz bu iş etiğine baktığımızda, çokça da bir yere asmadığımızı gördük. Ama biz bunu yaparken zaten iş etiği olarak gerçekleştirmişiz ve bu organik olarak hayatımıza yansımış.
Değerlendirme sorularınızın içerisinde şirketin toplumsal cinsiyet eşitliğine bakış açısını anlamaya çalışıyorsunuz, belli. Ancak bazı sorular bize o kadar ters geldi ki, yani bu soru nasıl sorulabilir? Mesela eğitime gönderilirken "Kadın erkek oranı nedir?" diye sormak; böyle bir soru olamaz ki. Kim hak ediyorsa, o pozisyonda kim varsa o gider yurt dışına veya fuara. Toplumsal cinsiyet eşitliği, kadın erkek oranı dikkate alınıyor mu? Böyle bir şey düşünülemez. Ama ben şunu anlıyorum, tabii ki bu soru soruluyorsa, biz bunu içselleştirmişiz. Doğal akışı içerisinde bunları yapıyoruz. Ancak demek ki bazı şirketlerde bunların sorulması, bunun politika haline getirilmesi ve bazı yerlerde de hedef konulması gerekiyor ki gerçekten o açık kapatılsın.
Bizim doğal ve organik olarak geliştiğini düşündüğümüz şeye yaklaşılması açısından önemli. Şimdi fırsat eşitliği ve yeteneği çeşitlendirme projesinin ikinci etabındayız. İkinci etapta da TAYSAD üyelerine sorduk: Kimler bu projede bizimle beraber yol almak ister? Çok fazla talep olduğunu biliyorum ve bunlar arasından siz de el kaldıranlardan birisiniz. Neden bu projeye dahil olmayı arzu ettiniz? Neyi hedefliyorsunuz? Sizin için spesifik odak alanları var mı? Bu konuya dahil olmakla ilgili; toplumsal cinsiyet eşitliği tabii ki biz TAYSAD'ın FÇ projesi ile fırsatı eşitlik ve yetenek çeşitliliği gibi otomotivde kadın istihdamının artırılması temelde oluşmuş bir proje olarak geldi. Bununla ilgili düşünerek, evet biz bu yola çıktık.
Evet, bu Mapa ve biz iyi bir şeyler yaptığımızı düşündük. Diğer şirketlere sektöre örnek olabiliriz. Belki bizim yapmış olduğumuz iyi uygulamalar, diğer şirketlere de referans olur. O uygulamalardan yola çıkarak, onlar da uygulamaları kendi şirketlerinde hayata geçirebilir. Aynı zamanda biz de diğer iyi uygulamalara ya da örneklere esinlenerek kendi şirketimizde bunları hayata geçirebiliriz diye düşündük. Ancak tanıştıktan sonra diğer şirketlerdeki uygulamaları dinledikten sonra, evet biz bunları yapıyoruz dedik ama şunlar da hiç yapmamışız dediğimiz ya da evet şu alanı geliştirmemiz gerekir dediğimiz bazı noktaları fark ettik. Çok iyi niyetli olmamıza rağmen, o iyi niyetin toplumsal cinsiyet eşitliğine zarar verdiğini anladık. Kendimden örnek vermek gerekirse, biz bundan yaklaşık dört yıl öncesine kadar üretim sahamızda kadın üretim operatörü çalıştırmıyorduk. Çok iyi niyetle çalıştırmıyorduk. Neden? Çünkü ağır sanayi alanında ve yüksek risk içeren bir ürün grubu üretiyoruz. Dolayısıyla, ağır parçaların kaldırılması ve taşınması gereken bir ürün grubunda kadınları bu ağır işten zorlamayalım, yormayalım gibi bir yaklaşım vardı.
Ama koşullar değişti. İlk konuşmamın başında söylediğim gibi artık nitelikli insan kaynağına ulaşmak o kadar zorlaştı ki dedik ki, ya evet bunu neden denemiyoruz. Hemen yakınımızda bunu hayata geçirmiş kadın üretim operatörü çalıştıran bir şirketin yöneticisiyle sohbet ettiğimde bunu hayata geçirdiklerini ve hiçbir sorun yaşamadıklarını söylediklerinde, benim için bir ışık yandı. Dolayısıyla, bugün geldiğimiz noktada üretimin her alanında kadın üretim operatörü çalıştırıyoruz. Bu tür güzel örnekleri görünür kılmak, paylaşmak çok önemli.
Rekabetin bu kadar yoğun olduğu bir dünyada ve bir sektörde toplumsal cinsiyet eşitliği, hem o rekabet alanını bize hatırlatıyor hem de dayanışma ve sinerjinin çok önemli olduğu bir alan. Beraber düşünmek, beraber ne yapabiliriz demek TAYSAD’ta bunun çatısını oluşturuyor. Bir de şöyle bir yere doğru gidiyoruz; dünya artık şirketlere kapsayıcılık ve çeşitlilik perspektifinden bakıyor. Kapsayıcılık ve çeşitlilik çalışmalarını toplumsal cinsiyet eşitliği sürecinde nerede görüyorsunuz? Şimdi, toplumsal cinsiyet eşitliğinden bahsederken nüfusun yüzde ellisini iş gücüne çekmekten söz ediyoruz. 1926 yılında İsviçre Medeni Kanunu birçok ülkeden önce Türkiye’ye getirilmiş bir ülke olarak, o yıllarda kadın-erkek eşitliğini bu kadar iyi ifade eden bir medeni kanun varken, bugün hala basit temel şeyleri konuşuyorsak, kapsayıcılık ve çeşitlilik dediğimizde çok yol alacağımızı düşünüyorum. Ufak adımlarla bu noktaya doğru gitmek gerektiği kesin. Toplumsal cinsiyet eşitliği ya da fırsat eşitliği ve yetenek çeşitliliği gibi projeler, bu konudaki kilometre taşları olduğunu düşünüyorum. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz proje ya da bugün konuştuğumuz şeyler de önemli kilometre taşları olacaktır.
Bu süreçte çok önemli bir rol oynayacaktır. Toplumsal cinsiyet eşitliği çalışmak bize başka soruları da hatırlatıyor. Beraberinde ister istemez kadınlar diyoruz, sonra hangi kadınlar diyoruz? Bu da bir yelpaze açmamıza sağlıyor. Gençlerin istihdama katılması, otomotiv gibi fen bilimlerinin, teknolojinin, mühendisliğin ve sanatın yoğun olarak kullanıldığı bu alanda nasıl görüyoruz? Sektörün kapsayıcılığını nasıl tanımlarsınız? TAYSAD ve otomotiv sektörü birlikte bir sinerji yaratabilir mi? Bununla ilgili de fikirlerinizi paylaşırsanız. Ebru, çok derin sorular soruyorsun. Bu, ülkemizin ve sektörün maalesef çok ciddi bir sorunu. Bir tarafta iş arayan çok sayıda genç üniversite mezunu varken, diğer taraftan istediği nitelikte ve teknik bilgiye sahip ara eleman bulamayan bir sanayiden bahsediyoruz. Bakıldığında, buradaki dengenin eğitim sistemi ile alakalı bir bozukluk olduğunu görebiliyoruz. Tüm Türkiye'de, hatta köylere kadar yayılmış üniversiteler ve buralardan mezun olan binlerce genç varken, bu gençler iş bulamıyor. Dolayısıyla, devlet olarak bu dengeyi sağlamamız gerekiyor.
Öncelikle ihtiyaç duyulan nitelikli ara eleman ihtiyacını karşılayacak sektör odaklı meslek liselerine yatırım yapılması lazım ki, gençler lisede okurken bir meslek sahibi olsunlar. Okullarını bitirdiklerinde, ekonomik katılım sağlayabilecek donanımda işlerine başlayabilsinler. Bu sistemin ortadan kaldırılmadan, daha yukarıdan bakarak toplumsal eşitlik ya da gençlerin problemlerine çözüm bulmak pek kolay değil. Çok teşekkürler, benim sorularım bunlar. Ama sizin eklemek istediğiniz bir şey varsa duymayı çok isteriz. Biz toplumsal cinsiyet eşitliğini, fırsatı eşitle ve yeteneği çeşitlendir sloganıyla, şirket olarak çok önemsiyoruz. Çünkü bunu sosyal sorumluluk olarak görüyoruz. Öncelikle kendi çalışanlarımız ve sonrasında sektör olarak çok önemsiyoruz. Çalışanlarımızın bu kapsamda bilinçlendirilmesinin yanında ailelerine kadar inerek, toplumsal cinsiyet eşitliğinin anlamı, kullanılan dilin anlamı, ayrımcılıktan uzaklaşarak eşit haklarda, eşit koşullarda çocukların büyütülmesi konusunda bir sorumluluk hissediyoruz.
Biz bu projenin içerisinde bu bilinçle yer aldık. Ayrıca, konuşmanın başında da belirttiğim gibi, bu konularda genelde kadınlar sıklıkla yer alır. Bizim projemizde de öyle, siz geldiğinizde de görmüştünüz. Projenin içerisinde sekiz kadın ile bir ben vardım ve kadın kadına çok güzel bir sohbet yaptık. Bunu önemli buluyorum. Toplumsal cinsiyet eşitliği yalnızca kadınların savunması gereken bir konu değil. Nasıl ki toplumun yüzde ellisini kadın ve erkek oluşturuyorsa, bu projenin veya fikrin savunucusu da kadınlar ve erkekler eşit şekilde olmalı. Bugün şirketlerin birçoğunda karar vericiler erkek. Dolayısıyla, toplumsal cinsiyet eşitliği konusunu etkin bir şekilde anlatmamız gerektiğinde, öncelikle erkeklere anlatmamız gerekiyor. Hatta bu fikrin savunucularının öncelikle erkek olması gerekiyor ki etki alanı büyüsün. Yoksa kadın kadına sohbet eden bir grup olursak, etki alanımız sınırlı kalır. Bu nedenle, Mapa’da kadın sayımız bu kadar aktif olmasına rağmen, bu projenin bir erkek tarafından sahiplenilmesi ve liderliğin yapılması çok anlamlı.
Çok teşekkür ederiz. Katıldığınız için, ben de çok teşekkür ediyorum keyifli sohbet için.
Bu soruya verilmiş 4 cevap daha var.