Bence çok öğretici bir yarışma ortamı vardı. Öğretici deme sebebim şuydu: hepimizin yaş grupları birbirine yakındı. Ayrıca, büyük ihtimalle projelerimizi hazırlarken geçtiğimiz süreçlerde az ya da çok benzer deneyimler yaşadık. Dolayısıyla onlarla empati kurabildiğimi hissettim. Zorlanmış olabilecekleri noktaları kavradım ve ortaya çıkan ürünleri kendi kafamda karşılaştırabildim. Mesela, kendi ürünümün ne kadar iyi olduğunu kafamda bir yere koymuştum zaten. Diğer ekiplerin ürünlerini inceledikçe, "Biz bunu böyle yapabilirdik" ya da "Şunu iyi ki de böyle yapmamışız" gibi kendi projemiz üzerine kıyaslamalar yapmamızı sağlıyordu.
Yarışma ortamında, özellikle hırslı bir atmosfer olduğunu söyleyemem. Çünkü herkes kendi projesini en öne çıkarmaya çalışıyordu; sonuçta herkes kendi ülkesini temsil etmeye gelmişti. Amaç, Türkiye'yi sunmaktan daha ciddi bir hale gelmişti. Bizim için bu daha önemliydi. Türkiye’de de her zaman ciddiyetle davrandık, fakat Fransa’da Türkiye’yi temsil etmek, daha farklı bir psikoloji yaşatıyordu. Diğer takımlarda da bunu gözlemliyordum. Ancak yine de, genel olarak insanı motive eden bir ortam vardı; asla hırslı bir ortam diyemem.
Bence çok keyifliydi. Çünkü herkes, özünde finale gelmiş olmaktan çok mutluydu ve bunu hissedebiliyordunuz. Ortamda gerçekten pozitif bir enerji olduğunu söyleyebilirim. O heyecanın yanı sıra kesinlikle öğretici bir deneyim sundu bu Paris ayağı.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.