Bu kararı ben üniversitedeyken aldım. Aslında bir hukuk fakültesi dekanı hocam vardı. Bizim bölüm başkanımız da öncesinde çalışma ekonomisinin içerisindeydi. Ben bölümümü okurken çalışma ekonomisi, hukukun iş hukuku kısmına daha çok odaklandığımız bir bölüm aslında. Hocam, benim hukuk merakım olduğunu bildiği için "Yaserap, biz artık Anadolu Üniversitesi olarak, o zamanlar yeniydi. Ben başladığım dönemde bu olay, sınavsız ikinci üniversite hakkı tanıyoruz. Öğrenci olan ya da üniversite mezunu insanlara 'Sen de bir adalete başla' demişti." Ben de iki üniversiteyi birlikte okudum ve bitirdim. Sonrasında dik geçiş sınavına girdim. Şansımı denemek için girdim, sadece sınava girip sonrasında iş aramaya başladım ve Ak Sigorta ile başladım. Bu maceranın sonu Ak Sigorta ile bitti. Benim için Ak Sigorta'da başladıktan sonra belli oldu ki, hukuk fakültesine geçiş yaptım. Aslında çalışırken değil, okurken karar verip çalışırken kazanmakla sonuçlanan bir şey oldu. Üçüncü sınıftan başlattılar beni hukuk fakültesinde. Devam ettirmeye çalışıyorum. Çünkü neden? Aslında okuduğunuz her üniversite… Şimdi ben ne okudum? Çalışma ekonomisi okudum ve adalet okudum. Biri tam olarak hukukun tamiri, diğeri iş hukuku ve çalışma ilişkileri aslında baktığınız zaman.
Okuduğunuz her bölümü herkes bilir, bu Türkiye'de üniversite okuyan insanlar için ekstra bir bilgi değil. Sınavlara çalışıyoruz, giriyoruz, ertesi gün unutuyoruz. Hani öğrendiğimiz her şeyi aslında unutmadığımız bir şey varmış. Ben bunu iki üniversiteyi bitirip çalışma hayatına başladıktan sonra öğrendim. O da ne? Düşünme şekli. Okuduğunuz her bölüm size bir düşünme şekli ve bakış açışı kazandırıyor. Haliyle yaptığınız iş ne olursa olsun, gerçekten farklı bakmak size başka bir şey getiriyor. Her satış yöneticisinin belirgin özellikleri vardır. Bu çok ilginç bir şey. Aslında yaptığımız şey temelde aynı ama herkesin yöntemi birbirinden ayrışır. Benim yöntemlerim ayrı, X kişisinin yöntemleri ayrı. Yöntemlerinize sizin akademik bilginiz, okuduğunuz üniversite önemli ölçüde katkı sağlıyor diyebilirim. Hukuksal bir bakış açısı, insanı prosedürleri hatırlama ve insanların haklarını hatırlama konularında bize yardımcı oluyor. Çünkü ne oluyor? Bizim işimiz stresli bir iş, yoğun bir iş. Bazen seviyelerimiz insan psikolojisi olarak değişebiliyor. O gün çok iş kaybetmiş olabiliyoruz. Bunun belki sorumlusu biz değiliz ama karşı tarafla ilişkilerimizi iyi tutmak zorundayız.
İnsanlara hak ettiği şekilde davranmak fikri önemlidir. Örneğin, bir satışçı olarak adil olmak önemlidir. İnsanların sınırlarını bilmek, o sınırlara girmemek önemli. Sınırlar dahilinde onlardan bir şeyler istemek, bir insanın kendi sınırlarını ve haddini bilmesi de önemli konulardır. Ben buna çok önem veriyorum ve bunu da okuduğum bölümle ilgili olduğunu düşünüyorum. Yine aynı şekilde, çalışma ekonomisi mezunu olmak bana iş hayatımda birçok şey kattı. O kadar çok psikoloji, çalışma bantları, yabancılaşma gibi konularla karşılaştık ki, bu konuları öğrendikten sonra ekip arkadaşlarımla olan ilişkilerime çok önem veriyorum. Onların gün içindeki motivasyonu, psikolojisi ve işe nasıl geldiği gibi unsurlar artık benim için çok önemli. İş ortaklarına da aynı şekilde yaklaşmak gerekiyor. O gün morali bozuk olan birinin o konuyu konuşmak istemediğini anlayabiliyor olmak, bizim işimiz için çok önemli. Neyi, ne zaman söyleyeceğini bilmek, onun iyi anını yakalamak ve ona insan olduğunu hatırlatmak aslında çok önemli. Yoğun bir tempoyla çalışıyoruz ama arka planda hepimiz insanız ve psikolojimiz var.
Sonuç olarak, mühendise bu işi yaptırsanız eminim çok farklı şeyler katacaktır. Üniversite, size iş hayatında düşünme şekli olarak geri geliyor.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.