Ben hep mühendislik alanında çerçeveleri olan bir yerin hayalini kurardım. Dört yıllık lisans eğitimimde çok şey öğrendiğime inanıyordum. Ancak, masaya gittiğimde öğrendiklerimin ne kadar kısıtlı olduğunu anladım. Bu masada, kurumsal hayata adım atmak için nasıl daha fazlasını yapabileceğimi gördüm. Belki bu, yurt dışı ya da Türkiye bağlantısından ya da MBA programının bir yıllık yoğun bir program olmasından kaynaklanıyordu. Ayrıca, oraya devamlılığımın daha fazla olması da etkiliydi; kendi üniversitemde devamlılığım aslında çok iyi değildi.
MBA programına katıldığımda İngiltere'de çalışmaya başladım ve gerçek anlamda kurumsal iş hayatını orada deneyimledim. Orada yaptıklarımı nasıl kullanacağımı sormadılar; "Bunları biliyor olmalısın ve şimdi bunları buraya uygulaman lazım" dediler. Günün sonunda, kendimden cevap aradığımda şunu fark ettim: Hazırladığım tezler, ödevler ve orada yaptığım projeler, beni zaten bu yöne yönlendiriyordu. Başladığım projelerden biri sayesinde o işi bulmuştum.
Bu yüzden, İngiltere’deki bir yıllık master programı benim için önemliydi. Zira başka Avrupa ülkelerinde master programları genellikle iki yıl sürüyor. Bir yılda böyle yoğun bir program sunulması, beni doğru işe nerede çalışabileceğim konusunda yönlendirmişti. Türkiye’de kendi üniversitemden göremediğim bir noktayı fark ettim aslında. Belki de kendi üniversitem dışında, başka bir üniversiteye gitseydim de aynı şekilde hissedebilirdim. MBA programına başladım; yüksek lisans yapmak için gittim, ama günün sonunda bu işte doğru yerde nasıl çalışacağımı gösterdiler ve beni o işe yönlendirdiler. Oradaki bir yıllık deneyim benim için gerçekten çok farklıydı.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.