Blueground olarak konaklama/emlak sektöründe uluslararasında aynı kalitede hizmet vermeyi nasıl sağlıyorsunuz?

Zor. Öncelikle çalışmak için sağlamak amacıyla her gün çaba gösteriyoruz. Eksikliklerimizi de görüyoruz, fakat bu, bizi daha da motive ediyor.

Birincisi, global bir şirket olmanın gerçek anlamda sağladığı en önemli avantajlardan biri, birçok departmanımızın yurt dışında ya da buradaki departmanlarımıza yurt dışına hizmet vermesidir. Tüm ürün grubumuz, mesela Türkiye'de kurulu evlerin tasarımı ve mobilyaların kurulmasıyla ilgili tüm planlar buradan yapılıyor ve tedarik zinciri de buradan yönetiliyor. Bu, marketler arası ve ülkeler arası çalışan ekiplerimizin olması, belki birincil şansımızdır. Ancak daha önemlisi, arkadaki ekibin aynı doğrultuda, aynı amaçla çalışıyor olması ve aynı dili konuşmasıdır.

İşe alma süreçlerimizde de başlangıcı Yunanistan'daki HR ekibimizle yapıyoruz. Sürecin sonunu ise Yunanistan, Amerika ve her yerde zaman geçiren CEO'muz Alex ile konuşarak tamamlıyoruz. Dolayısıyla buraya katılacak herkes, zaten Blue Ground'ın global ekibiyle tanışmış oluyor.

Son olarak, diğer ofislerimizde zaman geçirmek, çalışmak, insanlarla bir arada bulunmak açısından ve rotasyon olarak daha uzun vadede bu tür konuları cesaretlendiriyoruz. Dolayısıyla, siz oralardaki uygulamaları görüyorsunuz ve kendi işinizle alakalı o ekiplerle bir tanışıklığınız oluyor. Sürekli konuşmuş oluyorsunuz. New York'ta, Los Angeles'ta, Dubai'de nasıl ev kuruluyorsa ya da yeni müşteriler bulunuyorsa, bunu bir an önce buraya getiriyoruz veya burada bulduğumuz iyi uygulamaları oralara yayıyoruz.