Tabii, biz psikologlar da çok robot değiliz. İnsani sıkıntılarımız olabiliyor. Günlük hayatta biz de üzülebiliyoruz; bizim de korkularımız ve yaşadığımız sıkıntılar var. Yani yaşamımızın bazı dönemlerinde kaybettiğimiz kişiler oluyor ve onların yasını tutuyoruz. Dolayısıyla zor günlerimizde başka bir insanın, yani danışanımızın zorlayıcı acılarını dinlemek bazen yorucu olabiliyor. Çünkü biz, o terapötik güzel bağı kurup danışanımızı iyileştirme çabası içinde olurken aslında kendi zorluklarımızla da başa çıkmaya çalışıyoruz. Terapi odasından çıktığımızda, arka bahçemizin güçlü olması gerekiyor; anlamlı bir hayat yaşamamız şart.
Dışarı çıktığımızda, kafa dağıtmak için arkadaşlarımızla veya eşimizle vakit geçirmemiz, bilgisayar oyunları oynamamız, yani bir terapistin de kendini nasıl kafasını dağıtacaksa o şekilde bir anlamlı hayata sahip olmamız gerekiyor. Ancak bizim de bazı kötü günlerimiz olabiliyor. Hayat, yalnızca insana ait değil; kötü olaylar, psikologların da başına gelebilir. O günlerde zorluklar yaşanabiliyor ama biz zaten bu süreçleri öğreniyoruz. Zor zamanlarınızdaysa, danışanlarınıza biraz ara vermek ve başka yerlerden kazanç sağlamaya çalışmak iyi bir seçenek olabilir. Çünkü psikoloji alanında çok çeşitli zorluklar var; bu yüzden o günler belki biraz zorlu geçebilir.
Kendimizi içine kapatmak ve sorunları yaşamak isteyebiliyoruz. Ama bunun yanında, psikolojinin zor yanları konusunda çok uzun süre düşündüm; açıkçası, zorlandığım dönemler olmadı. Meslektaşlarımla bu konuyu sıkça konuşuyorum. Mesela, eşi ölen bir meslektaşım var. Uzun bir süre kimsenin hikayesini dinleyemedi çünkü kendi acısı çok ağırdı. Ona destek vermek güzel bir şeydi ama onun da bu durumu fark etmesi önemliydi. Ben en azından şöyle bir altı ay veya bir yıl kendime dönmem gerektiğini, acımı yaşamam gerektiğini kabul etmesinin güzel bir şey olduğunu düşünüyorum.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.