Aslında çevrenin birçok türü var. Şimdi çeviri geldiğimde, ilk olarak Skopos kuramına göre bir değerlendirme yapalım; çevrenin bir amacı olmalı. Örneğin, bir sözleşme önünüze geliyor. O sözleşmeyi hitap ettiğiniz kitle kim? Yani o sözleşmeyi bir kampanya kapsamında çıkartıyorsunuz. Bir firma olarak, yani tüketici firması olarak müşterilerinizin o sözleşmeyi okuyup imzalamasını, anlamasını bekliyorsunuz. Eğer ben o sözleşmeyi ağır bir dille yazarsam, müşteri bunu anlayabilecek mi? Anlayamayacak. Bu nedenle dil kullanımını mutlaka biraz daha revize etmek gerekiyor. Ona uygun bir amaçla çevirmek şart. Mütercim tercümanlık mezunu insanlar genellikle Skopos'un ne olduğunu çok iyi bildikleri için, dört yıl boyunca bununla ilgili yazılar kaleme alıyorlar. Yani paper yazıyorlar ve müşterilerin soracakları sorular arasında, “Bu çeviriyi kime yapacağız?” ya da “Bunu nerede yayınlayacaksınız?” gibi sorular yer alıyor. Örneğin, bir dergi çevirisi yapıyoruz; bu derginin kitlesi kim? Kime hitap edecek? Bir tıp çevirisi yapalım, ama bu bir pazarlama dergisinde çıkacak. O zaman ben ilacın prospektüsünü yazar gibi yazsam, okuyucu bunu anlayabilecek mi? Eğer ilacın pazarlamasına ilişkin hiçbir şey kalmıyorsa, belki de o bölümün çıkarılması gerekiyor gibi düzenlemeleri daha rahat yapabiliyorlar.
Bir de bunun önemini ya da farkını en çok yaratıcı çevirilerde görüyorum. Geçenlerde bir ajans için, İngiltere'deki kullanıcılar için bir reklam metninin çevrilmesini istediler. AND medya adında bir partner şirketimizle birlikte çalıştık ve “Andıız” diye bir kampanya hazırlamışlardı. Çok benzer bir şekilde bunu yapmamamız gerektiğinden bahsettik. Bize gönderilen metinde, “andımız” gibi ifadeler geçiyordu. Ama o ifadelerin orada hiçbir anlamı yok. Çünkü iyi bir kelime oyunu yapılmış ve “andımız” ile “AND medya” arasında bağlantı kurulmuş. Ancak, İngiltere'deki kitle veya İngilizce bilen biri için senin her sabah ilkokulda okuduğun and hiçbir anlam ifade etmiyor. Bu nedenle çevremizi yaparken, oradaki kitleye hitap eden benzer tarzda metinlerle araştırma yaptık. İngiltere'de Kraliçe'ye yönelik kendi marşları bulunan bir format var. Bizdeki format daha düz metin şeklinde; ancak onların formatı dörtlüklere dayalı. O formatta çevirisini yaptık ve burada bir tercümanlık mezununun düşünce tarzını daha net anlayabiliyorsunuz. Yaratıcılığın sınırlarını daha iyi belirleyebiliyor ve nerede, nasıl bir kelime sorgulaması yapması gerektiğini anlayabiliyor. Ancak sonradan çevirmen olmuş biri, özellikle yeni başlıyorsa, ne kadar sınır aşması gerektiğini ve ne kadar sınır içinde kalması gerektiğini bilmediği için, yaratıcılığını sınırlayabiliyor. Bu anlamda tercümanlık mezunlarını çok seviyoruz.
Bu metin otomatik olarak oluşturulmuştur. Hataları bildirerek geliştirilmesine katkı sağlayabilirsiniz.