Gerçek anlamda, hakikaten sıfırdan bir yere bir şey getirmiş girişimciler de oldu. Ya da iyi bir yönetici olup girişimcilik dünyasına bir şekilde bulaşmış ve o konuyla ilgili bir şeyler yapan insanlar da var. TÜSİAD başkanı oldu, VC yatırımcı da. Yani, bir şekilde girişimciliğe ilgisi olan ve o konuyla ilgili söyleyecek şeyleri olan insanlar bizim konuklarımız oldu. Benim konuk ettiğim, misafir ettiğim kişiler arasından ayırt etmem pek doğru değil; hani iyi veya kötü anlamında değil ama akılda kalan bazı anekdot hikayeler var tabii.

Mesela, ilk başta birisini getirtmekte zorlanıyordum. "Sen kimsin? Startup Grind ne? Niye geleyim?" gibi haklı sorular soruluyordu. Ama zamanla bunu birazcık atlattık. İnsanlar geldikçe, yavaş yavaş bu yayılmaya başladı. Örneğin, sevgili Sina geldi. Sina memnun kalmış ki, ben rica ettim ve Nazım Salur'u Sina vasıtasıyla getirdik.

Onun dışında, Acun Ilıcalı'yı getirmekte de çok zorlandım. Acun Ilıcalı'nın gelmesini istiyordum çünkü çok enteresan bir hikayesi var. Girişimci tam anlamıyla değil ama TV8'i bir girişim olarak kabul edersek, bir medya girişimi de diyebiliriz. Acun'u çok istiyordum. Temmuzda peşinden koşmaya başladım ve Aralıkta geldi. Yanlış hatırlamıyorsam, 25 Aralık'ta etkinliği gerçekleştirdik. Bana geleceğini 17 Aralık'ta söyledi. "Haftaya gelirim," dedi, ben de "Hafta dedin, nasıl yapacağız?" dedim. Bir şekilde yaptık ve çok keyifli bir söyleşi oldu.

Ben yabancı konuklar çıkartmak istiyordum. Rolf Schrömgens, Trivago'nun kurucusu, sağ olsun beni kırmadı. Buradayken İstanbul'la ilgili çok faaliyetteydi ve o da konuğum oldu. Benim hayatımda görüştüğüm insanlar var; Ali Servet Eypoğlu var, sağ olsun. Zaten Starbucks'ta yapacağımız sohbeti insanların önünde gerçekleştirmiş olduk. Hiçbir şey fark etmedi. Ömer Ağbi var, kendisini çok severim. Cansen Hanım da benim ilk işverenim; denetim zamanından aynı zamanda TÜSİAD başkanı. Yani birçok enteresan hikaye var.